Özgür-Der Amasya Tefsir ve Hadis Dersleri Başladı

Yaz tatili dolayısıyla Ovasaray köyünde Özgür-Der Amasya Temsilciliği, üye ve gönüllüleriyle birlikte her hafta cuma günü akşamları bir konu başlığıyla tefsir ve hadis sohbetleri yapıyor.

Bu haftaki Tefsir ve Hadis dersinde  ''Övülmek (Medhedilmek) ve Övünmek'' konusu işlendi.

Dersin Özet:


                         ÖVÜLMEK (MEDHEDİLMEK) VE ÖVÜNMEK 


Ayet:  Yaptıklarıyla sevinen, yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananları sakın (kurtulmuş) sanma! Onların azaptan kurtulacaklarını zannetme! Onlar için çok acıklı bir azap vardır. (ÂLİ İMRÂN-188) 

 Kendilerini temize çıkaranlara ne dersin! Hayır, Allah dilediğini temize çıkarır ve hiç kimse kıl payı kadar haksızlık görmez. (Nİsa-49)

Hadis: Peygamberimizin (s.a.) yanında biri methediliyor, ''Peygamberimiz methedene "Yazıklar olsun sana, kardeşinin boynunu kopardın.'' (İbni Mace)

"Bakmaz mısın yâ Muhammed şu kendilerini temize çıkarıp duranların haline?! Bildikleri gibi değil, dilediğini Allah temize çıkarır. Ve haklarında zerre kadar zulmedilmez" (Nisa: 49) mealindeki âyet ve yukarıda meali verilen âyetlerin tefsirinde hem övünmek hem de başkasını övmek ele alınmış, hadislerden de yararlanılarak hükümleri açıklanmıştır.
Peygamberimizin (s.a.) yanında biri methediliyor, Peygamberimiz methedene "Yazıklar olsun sana, kardeşinin boynunu kopardın, eğer biriniz bir başkasını övmek durumunda kalırsa ve bunda samimi ise 'öyle zannediyorum' desin, onun gerçek durumunu bilecek ve hesabını görecek olan yalnızca Allah'tır, Allah üzerine kimseyi övmesin" buyurmuştur
              Başkaları tarafından övülmeyi sevmek veya kendi kendine övünmek; istisnai haller dışında hatalıdır. 1.Fatiha Suresi 2. ayette açıkça belirtildiği üzere, gerçek övgüye (hamde-medhe) layık olan sadece Allah'tır. Yine, 3.Ali İmran Suresi 188. ayette belirtildiği üzere; övülmeyi ve övünmeyi sevmek, dünya ve ahiret azabına layık olanların huyu olabilir.
           Kişinin kendini övmesi (övünme), velevki övündüğü hususlar tamamen doğru bile olsa, çok daha büyük bir felakettir. Ancak, bazı zaruri durumlarda; içinden sevinmemek ve bunları açıklamaktan dolayı içinde sıkıntı olmak kaydıyla, bazı güzel hususiyetlerini, ilgili kişilere açmasında sakınca olmayabilir.
           Başkasını övmek, aslında kendisinin övülmesini istemek ve sevmek olduğundan; insanları zaruri olmadıkça övenler, dolaylı olarak bu ayetteki yapmadıklarıyla övülmeyi sevenler kapsamına girebilirler.
            Peygamberler hariç hiç kimse, kamil manada övgüye layık olmadığından; her övgüde mutlaka yalana düşmek tehlikesi vardır. Çünkü, biz insanların dış hallerine bakarak övüyorken; onların iç hallerinde değil övülmeyi, aslında nefret edilmeyi gerektiren pek çok durumların bulunması, hiçte zayıf bir ihtimal değildir.
           Genelde, övmeyi sevenlerin övmelerinin sebebi; övdüğü kişiye yanaşmak, ondan maddi yada manevi menfaatler ummak, onunda kendisini övmesini arzulamak gibi nedenlerden kaynaklanır. Bu durumda, övgüye riya karışmaması, yani inanmadığı şeyleri söylememesi mümkün olmaz. Hele kafir, zalim ve fasıkları övmek, kişiyi direk cehenneme sürükleyebilecek kadar tehlikeli bir durumdur.
           Burada, şu hususu hatırlatmak gerekir. Yasaklanan övülmeyi sevmek ve övünmeden maksat, kişinin kesin olarak hüküm verilemeyecek huyları ile alakalı olan; müttakidir, sadıktır gibi hususlardır. Yoksa, namazını kılar, zekatını verir gibi gözle görülen ve yanılma payı az olan hususlarda kişinin ğıyabında söylenen sözler, haram kılınan övgüye girmez.
           Birde, övgünün yüzüne ve ğıyabında yapılmasıda önemlidir. Hiç kimse zaruri olmadıkça yüzüne karşı övülmemelidir. Arkasından övülene ulaşacağını düşünerek yapılan övgülerde, yüzüne karşı yapılan övgülere benzer. Ancak, arkasından ona ulaşmayacağından emin olduğu durumlarda; yukarıda belirttiğimiz gibi namaz kılmak gibi açıkça belli olan hususlarda, insanları güzel davranışlara heveslendirmek gibi bir takım maksatlarla insanları övmek, faydalı bile olabilir. Nitekim, Kur'anda övülen peygamberler ve salih kişilerin durumları bunun en güzel örneğidir.
           Övülmek, öven kişiye zarar verdiği gibi, övülen kişiyede çeşitli zararlara verir. Övülen kişide; böbürlenme, kendini beğenme, kibir ve hased gibi kalp hastalıklarını oluşturur yada varsa dahada azdırır. Velevki, bu tür kalp hastalıklarına yakalanmasa bile, en azından islamını ve amelini kendine yeterli görüp; tembelleşirde, geri geri gitmeye başlar. Bu nedenle, bir kişiyi övmeyi, onu boğazlamaya benzetmişlerdir. Çünkü, boğazlanan hayvan maddi hayattan kesildiği gibi, övülen kişide, manevi hayattan kesilebilmektedir.
           Bu kadar tehlikeli olan bir övgüyle karşılaşan bir müslüman, hemen kalbinin durumunu kontrol etmeli; kalbinde bir hastalık belirtisi ortaya çıkmışsa, süratle kendi kendini kınamalı; kendisi için yapılan övgüyü, anında şiddetle menetmeli ve reddetmelidir. En iyisi, kimsenin yüzüne karşı kendisini herhangi bir konuda övmesine izin vermediği gibi; kendisi hakkında, ğıyabında yapılan övgülerin haberini getiren kişilerin sözlerini de dinlememelidir.

          İnsanın Övülmekten Hoşlanıp, Yerilmekten Nefret Etmesinin Sebebleri Nelerdir?
           Birinci Sebeb; Övülmek, insanda olgunluk ve kemale erdiği kanaati oluşturur ve bu insan tarafından çok sevilen bir durumdur. Özellikle, insanların bilmediği gizli durumlarıyla övülmek, insanı adeta uçurur ve sanki en üstün insan olduğu zannını doğurur. Bu ise, şeytanın Allah'ın huzurundan kovulmasında olduğu gibi; küfür ve şirke kadar varan ve onlardan eserler taşıyan bir kalp hastalığıdır.
           96.Alak Suresi 1'den 9'a kadar olan ayetlerde açıklandığı üzere, insanı asıl yücelten şey; kendisini gözünde büyütmesi değil, kendi hiçliğinin ve değersizliğinin ve Rabbinin sınırsız yüceliği ile ona olan ihtiyaç ve bağımlılığının farkına varmasıdır.
           Yani insan, aynı surenin 19. ayetinde açıklandığı üzere; kendi acziyet ve muhtaçlığı ile Allah'ın yüceliğinin ve ihtiyaçsızlığının farkına vardığı ve bunu nefsinde itiraf ettiği oranda Allah katında değer kazanır (ekrem), yücelir ve O'na yakınlaştırılır, mugarrabundan olur.   
           Övülmeyi sevmek ve ondan zevk almak ise, kişinin acziyet ve muhtaçlığını unutması; kendisini yüce ve ihtiyaçsız görmesi, Rabbini ve nimetini göz ardı etmesi gibi küfür ve şirk kaynaklı ameller olup, insanı esfeli sefiline yuvarlar. Bu nedenle bir insanı hakettiği yada haketmediği konularda övmek, o insanı adeta ateşin içine iter.
           Bu tür övgülerden kalben hoşlanmak ve övgüyü yapanlara yakınlaşmak, 3.Ali İmran Suresi 188. ayette belirtildiği üzere, cehennem yolcularının amelidir. Halis müslüman, haketsede övülmekten ve bir kardeşini haketsede övmekten; ateşe elini sokmaktan korktuğu kadar korkar ve uzak durur. Övülmek onda sevinç değil, dehşet ve panik oluşturur.
           Bizim durumumuz böyle değilse, çok büyük bir tehlike içindeyiz demektir. Bu nedenle, zaruret olmadıkça kimseyi övmemeli ve övünmemeli; haketsek bile, kendimize övgü yapılmasına fırsat ve imkan vermemeliyiz.
           1.Fatiha Suresi 2. ayette belirtildiği gibi, gerçek övgüye (elhamd) sadece Allah'ın layık olduğunu her zaman hatırlamak, onu her fırsatta idrakimiz oranında övmek (hamdetmek); bir gereklilik olmadıkça, övgüyü hakeden müslümanları, arkalarından bile olsa övmemek; Allah rızası için övmemiz gerekiyorsa, övgüde haddi aşmamak ve övgümüzün ona ulaşmasını engellemek gerekir. Bunları yapabilir ve bu konuda ihlasa ulaşabilirsek, Rabbimiz bizi 17. İsra Suresi 79. ayette açıkladığı, kendi katında övülen kullar (megamen mahmud) seviyesine yükseltir. Allah'ın övgüsünü kazanmaktan daha büyük bir nimet düşünülebilir mi? Övülmeyi sevmek, gerçek övgüden mahrum olmanın en büyük sebeblerindendir.
           İkinci Sebeb; İnsan kendini beğenmekte ise de, bundan emin değildir ve tereddütlüdür. İnsanlar tarafından övülünce, bu kanaati pekişir ve bundan çok büyük bir zevk alır. Hele birde, bu övgüyü yapan ilim ve takva sahibi biri ise, o zaman iyice coşar ve şımarır. Tabi, bunun tam zıddı olarak, eleştirilmekten ve kınanmaktan hoşlanmaz. Hele eleştiri, ilim ve takva sahibi birinden gelirse, çok daha acı verici olur.
           Ancak, övülmek insanı helake götüren bir durum iken, eleştirilmek insanı kurtuluşa götürebilecek olan bir imkandır. Adeta, bir içki hastasının içtikçe hastalığının artması; bu hastalıktan kurtulmak için içki verilmemesi ve acı iğne ve perhizlerin ona acı vermesi gibi bir durumdur bu. İlaç ve mahrumiyet başta acı bile olsa, sonunda kurtuluş ve rahatlık gelecektir. İçkiye devam ise, onun hastalığının iyice artması ve artık her gününün daha bir acı ve tatminsizlikle geçmesini ve korkunç bir durumda ve acılar içinde ölmesine sebeb olur.
           Üçüncü Sebeb; Övgünün sevilmesinin bir sebebide, övenin kalbinin övülene bağlanmasına; böylece övülenin, övenlerin kalplerine malik olmasına ve onlara istediği gibi hükmetmesine sebeb olmasıdır. Hele övenler kayda değer insanlar olursa. Bu durumda, hem onların kalplerine hükmetmekte, hemde onların övgülerine değer veren insanların kalplerine hükmetmektedirler. Böyle övgüler, övenin haşyet ve heybetinin artmasına sebeb olduğu gibi, övenlerin kıymet ve derecelerinin düşmesine, övdüklerinin karşısında adeta birer kul durumuna düşmelerine sebeb olmaktadır. Bu öyle bir hükmetmektir ki, komutanların ve liderlerin hükmetmesinden daha etkili ve zevklidir. Çünkü onlar bedenlere hükmederken, övülen kişi övenin kalbine hükmeder. Bu ise aslında gizli bir şirk ve kulluktur. Çünkü, bu kişiler (şeyh, hoca, lider vs) adeta ilahlaştırılmakta ve rableştirilmektedirler.
           Demek ki, bu şekilde kalplere hükmetmekten zevk alanlar, kendilerini ilah (ibadet-kulluk edinilen), övenleri de birer abd (kulluk eden) konumuna getirmektedirler. Böyle bir durumda, öven yada övülen olmak; ihlas sahibi müslümanlara değil, ancak şeytana yakışır. Böyle durumda olan insanlar, değil muttaki ve ihlas sahibi müslüman olmak, şeytanın dost ve yardımcıları konumundadırlar.            
           Halis müslümanlar için asıl övgü Allah'a olup, müslümanların övgüye değer hususları; onlar için sevinilecek durumlardır. Onlar, elbette övgüye değer müslümanları içlerinden ve gerektiğinde arkalarından açıkça överek, onlara gıpta eder ve imrenirler. Ancak, onların asıl övgüleri; bağlılıkları ve kullukları sadece Allah'adır. Onlar için böyle övgüye değer müslümanlar, hakka işaret eden birer parmak gibidirler. Onlar parmağa değil, parmağın gösterdiği hakka dikkat kesilir ve yönelirler. Kaldıki, böyle övgüyü seven ve insanların kalplerine hükmetmeyi isteyenler; övülecek değil, şeytan gibi taşlanacak insanlardır. Velevki Kur'anı yutmuş olsalar ve hayatlarının her anı muttaki müslümanlar gibi olsa bile.                          
                          Övgü ve Eleştiriye Karşı İnsanların Durumları:
           Birinci Durum; Övgüye sevinir ve ona minnet duyup, eleştirene öfkelenir ve ona kin tutup; elinden geldiğince ona karşılık verir yada karşılık verilmesinden zevk duyar. Günümüzdeki insanların neredeyse tamamının durumu böyledir maalesef.
           İkinci Durum; Övgüye sevinir ve eleştiriye öfkelenirsede, bu durumunun yanlış ve tevhide aykırı olduğunun bilinciyle vurmayıp; bu duygularını yenmeye gayret eder. Gerçek  kulluktaki en alt derece budur.
           Üçüncü Durum; Ne övgüye sevinir, nede eleştiriye öfkelenir. Bu durum ikinci durumdan daha üst bir seviye isede, yeterli değildir ve böyle haldeki bir müslüman kulluğunun ve haddinin farkında değildir demektir. Çünkü övgüye kızmaması kendisinde övülecek hususlar olduğu; eleştiriye sevinmemeside, kendisinde eleştirilecek pek bir şey bulunmadığı kanaatinde olduğunun belirtileridir.  
           Dördüncü Durum; Övgüye kızar ve övülmekten dehşete düşer, eleştiriye sevinir ve eleştirilmekten zevk alır. Bu durum kulluk ve tevhidde ihlas sahibi olmanın temel derecesidir. Çünkü, insan övgüye değil, eleştiriye layıktır ve bu halde bulunan bir müslüman haddinin ve acziyetinin farkındadır. Allah katında gerçek övgüye ancak bu şekilde ulaşabilir.

Etkinlikler Haberleri

Peygamber dostu dört güzel insan
Gazze ölmüş ruhlarımızı diriltiyor
Direnen Gazze kazanacak!
Gazze direnişi ümmet için başlı başına bir kazanımdır!
Amasya bayramda Gazze ile kucaklaştı