Özgür-Der Amasya Temsilciliğinin bu haftaki seminer konusu “Kelime-i Şahadetin Anlamı Ve Gereği” idi. Dernek Temsilciliğinde, 26 Eylül 2012 Çarşamba günü saat 21.00’da, Haksöz Dergisi ve Haksöz Haber Sitesi Yazarlarından Mustafa SİEL tarafından verilen seminerde iman etmenin 'öz'ü sayılan Allah'a karşı teslimiyetin sembolü olan "La ilahe illallah" sözü madde madde işlenirken özetle şu hususlar vurgulandı.
1- İmanın özü olan “La ilahe illallah Muhammedun Rasululullah – Allah’tan başka ilah (tanrı) yoktur, Muhammed O’nun (Allah’ın) elçisidir (peygamberidir)” kelimeyi tevhidinin anlamını, “La ilahe illallah’ın Anlamı” konulu seminerde açıklamıştık.
2- Kelimeyi tevhide iman eden bir insan, İslam dinine girdiğini, kelimeyi tevhidin daha geniş bir söylenişi olan, “Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu – Ben şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilah (tanrı) yoktur ve ben şahitlik ederim ki Muhammed O’nun (Allah’ın) kulu ve elçisidir (peygamberidir).” kelimeyi şehadetini açıkça söylemek suretiyle ilan eder ki; buna kelimeyi şahadet getirmekte denmektedir.
3- Kelimeyi şehadet getiren her insan, kalben kelimeyi tevhide iman etmediği halde, şartlar gereği Müslüman görünen bir münafık bile olsa, diğer Müslümanlar tarafından Müslüman kabul edilir. Açıkça kelimeyi şehadeti inkar ve red etmediği sürecede Müslüman sayılırlar.
4- Kelimeyi şehadet getirmek insanlar nezdinde Müslüman sayılmayı gerektirmekle beraber, Allah nezdinde Müslüman sayılmak için; samimi ve şirksiz bir iman ile Allah’ın dinine teslimiyet, yani samimi niyetle ve gücü yettiğince islamı yaşamak gerekir.
5- 51.Zariyat Suresi 56. ayetinde belirtildiği üzere, insanlar sadece Allah’a kulluk (ibadet) etmek için yaratılmışlardır. İbadet türkçede kulluk ve kölelik anlamına gelip, sadece namaz ve oruç gibi şekli ibadetleri değil; bir kölenin bütün hayatını sahibinin razı olacağı şekilde yaşaması gibi, Müslümanın bütün hayatını Allah’ın razı olacağı şekilde yaşamasıdır.
6- 45.Casiye Suresi 21’den 23’e kadar olan ayetlerde, Allah’ın razı olacağı şekilde değilde, arzularının (hevalarının) razı olacağı şekilde yaşayanlar; arzularını (hevalarını) ilahlaştırmakla (tanrılaştırmakla) suçlanmaktadırlar. Bu nedenle, Allah’ın razı olacağı şekilde yaşamayanlar, Allah’a değil arzularına ibadet etmekte, arzularını Allah’a şirk koşmaktadırlar.
7- İman etmek, insanın kulluk (ibadet) için yaratıldığını kabul etmesi anlamına gelir ve ibadet (kulluk) için sadece bir başlangıçtır. Tıpkı bir kişinin öğrenciliği ve imtihan edilerek, başarılı olursa diplomaya hak kazanacağını kabul ettiği takdirde okula kaydedilmesi gibi.
8- 67.Mülk Suresi 2. ayette açıklandığı üzere, insanlar sahih iman ve salih amelle; yani şirk koşmadan iman etmek ve Kur’an ile sünnete göre yaşamakla imtihan edilmektedirler. Bu nedenle, öğrenci olmayı ve imtihan olup başarılı olursan diploma alabileceğini kabul ette; okula gitmesen, imtihana girmesende olur demek ne kadar saçmaysa; İslamı kabul ette, istersen İslama göre yaşa, istersen arzularına göre yaşa fark etmez, cennete mutlaka gireceksin demekte o kadar saçmadır.
9- İslamı ve hükümlerini kabul ette, yaşamazsan yaşama, günahkar Müslüman olursun. Cehennemde günahların kadar yanıp, eninde sonunda cennete girersin anlayışı; 2.Bakara Suresi 78’den 83’e kadar olan ayetlerde açıklandığı üzere, Yahudilere ait geçersiz bir iddiadır.
10- Biliyoruz ki, bir öğrencinin öğrenciliği kabul edip derslere ve imtihanlara girmesi bile diploma almasına yetmemektedir. Belli bir sayıdaki sorunun çözülerek baraj puanın alınması gerekir ki, imtihanda başarılı olabilsin ve diploma alabilsin. Mesela, 10 üzerinden 5 puan almak imtihandan geçmek iken, 4 ve aşağı puan almak ise imtihanda kalmak demektir.
11- Bu nedenle, şirk koşmadan iman edip, İslamı Kur’an ve sünnete göre yaşamaya çalışanlar bile kurtulmuş sayılmazlar. Ahiret kurtuluşu için mutlaka Allah’ın razı olacağı bir seviyede İslamı yaşantıyı gerçekleştirmeleri gerekir.
12- Kelimeyi şehadet getirip Müslümanlığını ilan eden kişi, hayatının her anında ve son nefesine kadar islamı yaşantıya uymak, Allah yolunda yaşamak zorundadır.
13- Günde 5 vakit namazı kılmak, ramazan ayında oruç tutmak, imkanı olanlara zekat vermek ve hacca gitmek şeklinde, islamın 5 şartı olarak ifade edilen temel amelleri; kelimeyi şahadet getiren kadın erkek her Müslüman gücü yettiğince yerine getirmek zorundadır.
14- Lakin İslamın şartları bu 5 şarttan ibaret değildir. Kur’anda emredilenlerin tümünü gücü nisbetinde yerine getirmek ve yasaklarının tümünden gücü nisbetinde sakınmak, yani peygamberimizin yaşadığı gibi (sünnetine göre) İslamı yaşamaya çalışmak, Müslüman olmanın olmazsa olmaz mutlak bir gereğidir.
15- Yani bir Müslüman Kur’anda açıklandığı ve peygamberimizin uyguladığı şekilde islamı yaşamaya gayret etmek zorundadır. Nitekim 29.Ankebut Suresi 1’den 13’e kadar olan ayetlerde, sadece iman ettim demekle kurtuluşa erişilemeyeceği, imtihan neticesi imanını hayatıyla isbat edenlerin kurtuluşa erişebilecekleri açıklanmış; iman ettiğini iddia edipte hayatlarıyla isbat edemeyenlerin yalancılar oldukları ve ebedi cehennemde kalacakları açık bir şekilde ifade edilmiştir.
16- 2.Bakara Suresi 256. ayette açıklandığı üzere, hiç kimse Müslüman olmaya zorlanamaz. Bu ayet kişinin islama girmeye zorlanamayacağını ifade etmekte; islama girdiğini ilan eden bir kişinin islamı yaşamaya zorlanamayacağını ifade etmemektedir. Kur’andaki sayısız ayetten anlaşıldığını göre, kelimeyi şahedet getirerek Müslüman olduğunu ilan eden bir kişi, islamı Kur’ana ve sünnete göre yaşamak zorundadır.
17- Nitekim peygamberimiz zamanında, hiç kimse Müslüman olmaya zorlanmıyordu. Lakin, kendi özgür iradesiyle kelimeyi şahadet getirerek islama girdiğini ilan eden herkes 5 vakit namazını kılıyor, zekatını bizzat devlet tespit edip topluyor, kadınlar örtünüyor, içki içenlere ve zina edenlere sopa vuruluyor, haksız yere insan öldürenler kısas olarak öldürülüyor, Müslüman erkekler gerektiğinde Allah yolunda savaş için zekattan ayrıca ek infak veriyor ve bizzat savaşa katılıyordu.
18- Nitekim, 4.Nisa Suresi 142. ayetten, değil samimi Müslümanlar münafıkların bile üşenerekte olsa cemaatle 5 vakit namaza katıldıklarını ve 2.Bakara suresi 264. ayetten, münafıkların zekat verdiklerini anlıyoruz. Münafıkların cihada katıldıklarına ve cihad için zekat hariç ek infak verdiklerine dair pek çok ayet vardır.
19- Peygamberimizin vefatının ardından, bir takım kabilelerin 5 vakit namazı kılmaya devam etmekle beraber artık Medine merkezli İslam devletine zekat vermeyeceklerini bildirmeleri üzerine Halife Ebu Bekir (ra)’nun bu kabilelere savaş açması, Kur’an ve sünneti doğru anlamasının bir neticesi idi.
20- Çünkü 9. Tevbe Suresi 5. ayette, müşriklerin sadece kelimeyi Şahadet getirmelerinin Müslüman sayılmaları için yetmediği; ayrıca 5 vakit namazı kılıp Medine İslam Devletine zekatlarını vermeleri halinde Müslüman sayılacakları, açık olarak bildirilmiştir.
21- 2.Bakara Suresi 254. ayette peygamberimizin sahabesine seslenilerek, gerekli hallerde Allah yolunda fazladan infak yapmamaları durumunda, kafirler gibi ebedi kalmak üzere cehenneme girebilecekleri; bu durumda onlara peygamberin şefaat ve dostluğunun ve Allah yolunda infak etmedikleri mallarının fayda vermeyeceği hatırlatılmaktadır.
22- Peygamberimizin ashabının şirk koşmadan iman etme ve İslamı Kur’an ve sünnete göre yaşama konusundaki hassasiyetlerine rağmen sadece gerektiğinde Allah yolunda zekattan fazla infak etmemeleri halinde cehennemle tehdit edilmeleri üzerinde düşünürsek; iman ette nasıl yaşarsan yaşa diyenlerin, sadece kendilerini aldattıklarını anlayabiliriz.
23- Özetle, kelimeyi şahadet getirmenin gereği, Kur’an ve mütevatir sünnete göre imkanları ve gücü nispetinde İslamı yaşayarak, hakka şahitlik etmesidir. Bunun içinse, Kur’anı ve peygamberimizin hayatını, yani gerçek sünnetini çok iyi kavramak şarttır.
Haksöz Haber