Amasya'da Hatalı Ahiret İnanışları Semineri

Amasya Özgür-Der'de “Ahiret Hakkındaki Hatalı İnanışlar” Konusu İşlendi

Özgür Der Amasya Temsilciliğinin Yaz Seminerlerinin bu haftaki konusu “Ahiret Hakkındaki Hatalı İnanışlar” idi. Dernek Temsilciliğinde, HAKSÖZ yazarlarından Mustafa SİEL tarafından verilen seminerde özetle şu hususlar vurgulandı.

1-Günümüzde ahiret konusunda Kur’ana uymayan hatalı anlayış ve inanışlar vardır. İmanın en önemli iki temel konusundan biri olan ahiret hakkındaki bu yanlış anlayış ve inanışlar, öncelikle bir tevhid ve şirk sorununa, yanlış ve Allah katında geçersiz iman etme sonucuna yol açmaktadır.

2-Ahiret hakkındaki bu hatalı anlayış ve inanışların yol açtığı ikinci sorun, insanların dünya hayatlarında fasid (bozuk) amel işlemelerine ve islama uygun olmayan bir yaşantı içinde yaşamaları sonucuna yol açmalarıdır.

3-Ahiret hakkındaki bu hatalı anlayış ve inanışlar, gerek Allah katında kabul edilmeyen bozuk imana sebeb olması, gerekse Allah’ın razı olmayacağı bozuk (fasid) amele sebeb olması nedeniyle, insanların dünyada Allah’ın razı olmadığı kötü bir hayat yaşamalarına, ahirette ise daimi cehennem azabına düşmelerine sebeb olmaktadır.

4-Bu nedenle ahiret hakkındaki bu hatalı anlayış ve inanışlarının Kur’an ayetleri çerçevesinde düzeltilmesi ve Kur’anda açıklanan doğru (sahih) bir ahiret anlayış ve inanışlarının kazanılması; hem dünyamız ve hemde ahiretimiz açısından mutlak bir zarurettir.

5-Ahiret hakkında hatalı inanışlardan birisi şudur. Kelimeyi tevhidi, yani La ilahe illallah Muhammedun rasulullah” diyen bir kişi, eninde sonunda mutlaka cennete girecektir.

6-Oysa öncelikle, kişinin kelimeyi tevhidi söylemesi yeterli olmayıp, imanın en temel 5 ilkesini doğru olarak öğrenip, Allah’a şirk koşmadan iman etmesi gerekmektedir.

7-Bununla da kalmayarak, doğru bir imana sahip olan bir insanın, mutlaka Kur’an ve peygamberimizin gerçek sünneti çerçevesinde, hayatını islama uygun şekilde yaşaması (salih amel) gerekir ki, ahirette cennete gitmeye hak kazanmaya aday olabilsin.

8-Bununla da kalmayarak, doğru iman ve salih amelli bir hayat sürerken, Allah’ın dini yolunda cihad etmesi gerekir ki, ahirette cennete gitme konusunda ciddi ümidi olabilsin.

9-Buraya kadar söylediklerimiz hakkında sayısız ayet bulunmakta olup, Kur’andaki konu ile ilgili tüm ayetlerde; ancak iman edip salih amel işleyenlerin (yani hayatının tümünü islama uygun yaşayanların) cennet gidebileceği defalarca vurgulanmıştır. Sadece iman ettim demekle cennete gidilebileceğine dair tek bir ayet bile yoktur.

10-Mesela 103.Asr Suresini okuduğumuzda; insanların genelinin hüsranda (cehennemde) olduğu; bu hüsrandan ancak iman edip, salih amel işleyenler ve (Allah yolunda cihadın sonucu ve gereği olarak) birbirlerine daima hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin kurtulabileceği açık olarak bildirilmiştir.

11-Ahiretle ilgili yanlış inanışlardan biriside, kelimeyi tevhidi söyleyen bir kişinin, islamı hiç yaşamasa ve ne kadar günahı olursa olsun; günahı kadar cehennemde yandıktan sonra mutlaka çıkıp cennete gireceğine inanmaktır.

12-Cehennemde günahı kadar (sayılı gün) yanıp cennete geçileceği inanışı, 2.Bakara Suresi 78’den 86’ye ve 3.Ali İmran Suresi 23’den 25’e kadar olan ayetlerde açıklandığı üzere yahudilerin ahiret hakkındaki yanlış inanışlarından olup; ayetlerde bu yanlış inanış gerek yahudiler ve gerekse müslümanlar açısından kesinlikle red edilmiştir.

13-Gerek yukarıdaki ayetler, gerekse konu ile ilgili tüm ayetlerden anlaşılacağı üzere; kişi ya cennete girip hiç çıkmadan sonsuz cennet hayatı yaşayacak, yada cehenneme girip hiç çıkmadan sonsuz cehennem hayatı yaşayacaktır. Hiç kimse için cehennemden çıkıp cennete giriş, asla söz konusu olmayacaktır.

14-Ahiretle ilgili hatalı inanışlardan biriside, hesap yerinde günahkar Müslümanlar için peygamberimiz, melekler ve evliya denen salih müslümanların Allah katında şefaat (aracılık) ederek onları cehennemden kurtarıp cennete girmelerine yardım edecekleridir.

15-Şefaat inanışı, arap müşrikleri ile Yahudilerin inanışı olup; 2.Bakara Suresi 48, 123, 254 ve 255. ayetlerde açık olarak red edilmiş; bu ayetlerde ahirette yahudi yada müslüman, hiç kimse için şefaat, yakın dostluk ve alışverişin fayda vermeyeceği ortaya konmuştur.

16-Ayetel kursi olarak bilinen 2.Bakara Suresi 255. ayetteki “Allah izin vermeden kim şefaat edebilir” cümlesi, Allah’ın izniyle şefaat olacağına değil, tam aksine Allah izin vermediği için asla şefaat olmayacağını anlatmaktadır. Nitekim bir önceki 254. ayette, ahiret hesabında Allah’ın dostluk, alışveriş ve şefaate izin vermeyeceği açık olarak ortaya konmuştu.

17-255. ayet Allah’ın asla şefaate izin vermeyeceğini ortaya koyduğu gibi, niçin şefaat olamayacağını da izah etmektedir. Ayette şu söylenmektedir. Her şeyi bilen ve hakim olan Allah iken, çok az şey bilen varlıkların (peygamber ve melekler dahil), nasıl olurda Allah huzurunda, durumlarını tam olarak ve hatta hiç bilmedikleri insanların bağışlanması için aracılık etmeleri söz konusu olabilir?

18-1.Fatiha Suresinde, Allah’ın din gününün tek sahibi (maliki yevmiddin) olduğu ortaya konmuş olup; şefaat inanışı bu ayete aykırı olarak, din gününde peygamber ve melekleri hüküm vermede ortak konuma getirdiğinden, şirke kapı açan bir inanıştır.

19-Mutlak hakim olan ve hesapları çok hızlı ve adaletli gören Allah’ın huzurunda şefaat olacağına inanmak, Yüce Allah’ın kullarını yargılamaktan aciz ve şefaatçilerin kayırmasıyla bir kısım kullarına torpil geçen adaletsiz bir hakim konumuna getirmektedir ki, bu durumun tevhidle bağdaştırılması mümkün değildir.

20-Bu nedenlerle ahirette hiç kimsenin şefaati asla söz konusu olmayacaktır.

21-Bir kısım insanlar Allah’ın çok bağışlayıcı olduğunu, bu nedenle değil günahkar müslümanları, müslüman olmayanları bile bağışlayıp cennete koyacağını iddia etmektedirler. Kur’anın tümünü inkar anlamına gelen bu iddialar, 31.Lokman Suresi 33 ile 35.Fatır Suresi 5. ayetlerde, şeytanın insanları Allah’ın bağışlayıcılığı ile aldatması olarak nitelenmiş ve kesin olarak red edilmiştir.

22-Ahiretle ilgili hatalı inanışlardan biriside, insanların günahları ile sevaplarının karşılıklı tartılıp; sevap tarafı ağır basarsa cennete, günah tarafı ağır basarsa cehenneme gideceklerine inanmaktır.

23-Kur’ana göre tartı insanların günahları ile sevapları arasında değil; her bir insanın iman ve tüm amelini (hayatını) Kur’anda bildirilen kıstaslara göre tartmak – değerlendirmek şeklinde olacaktır. Nitekim, terazilerde elma ile armut karşılıklı tartılmayıp, bir tarafta kilo taşları, diğer tarafta elma yada armut olur. Elma yada armudun ağırlığı birbirleriyle tartılarak değil, tartı taşlarıyla tartılarak tespit edilir.

24-Ahiretle ilgili yanlış inanışlardan biriside, cennetteki erkeklere cennetlik hanımlarına ek olarak huri denen cennetlik odalıklar ve ğılman denen genç erkek hizmetçiler verileceğine inanmaktır.

25-Kur’ana göre, cennette sadece cennetlik olan erkek ve kadın insanlar bulunacak; karı kocanın her ikiside cennetlikse, dünyadaki karı kocalık orada da devam edecektir. Cenneteki kocalar yakışıklı genç demek olan ğılman vasfında iken, cennetteki kadınlar temiz bakışlı demek olan huri vasfında olacaklardır. Yani huri ve ğılman cennetlik erkek ve kadınların vasfı olup, cennette cennetlik insanlardan başka hiç bir varlık bulunmayacaktır.  

Etkinlikler Haberleri

Peygamber dostu dört güzel insan
Gazze ölmüş ruhlarımızı diriltiyor
Direnen Gazze kazanacak!
Gazze direnişi ümmet için başlı başına bir kazanımdır!
Amasya bayramda Gazze ile kucaklaştı