Özgür-Der Amasya Temsilcisi Mustafa Siel tarafından Temsilcilik Salonunda Cuma günü Kur'an ayetleri ışığında, açık ve dolaylı şirkin tanımı, mahiyeti, bunlardan korunmanın önemi ve yolları konusu işlendi.
AÇIK ŞİRK, DOLAYLI ŞİRK
Tevhit ve şirkin anlamı ve bunları bilmenin hayati önemini daha önce işlemiştik. Burada şirkin görünmeyen yüzü olan ve maalesef asırlardır İslam dünyasını tevhit ve ihlas maskesi altında işgal etmiş olan dolaylı şirki gündeme getireceğiz.
Kur'an'ın açıkça müşrik olarak tanımladığı Mekkeli müşrikler gibi Allah'tan başka bir ilah ve rab, yani tanrı olduğunu iddia etmek açık şirktir ve böyle diyenler hükmen ve hukuken müşrik ve kafir olurlar. Böyle dememek ve inanmamakla beraber sadece, Allah'a ait olan ilahlık ve rabliğe dair bazı vasıfları Allah ile beraber başka hayali yada gerçek varlıklarda var sanmaya ve kabul etmeye ise dolaylı şirk diyebiliriz.
Mesela Müşrik Arapların putlarına ilah diyerek tapınması açık şirk iken, halkımızın Allah'ın sevgili kullarının yüzü suyu hürmetine vesile olsun diyerek şeyhlerden, türbe ve yatırlardan medet umması, korkması, kurban kesmesi, dua etmesi, buralara secde edip karşılarında kıyamda durması, onları vesile kılarak Allah'tan istemesi ise dolaylı şirkin misalleridir.
Dolaylı şirk işleyenler hükmen ve hukuken Müslüman olup asla tekfir edilemezler, lakin durumlarını değiştirmedikleri takdirde ahiretleri büyük tehlike altındadır.
DOLAYLI ŞİRK, ALLAH İLE KULLAR ARASINA ARACILAR – ŞEFAATÇİLER KOYMA
10.Yunus Suresi 18. ayet, Arap müşriklerinin putlara ibadet ederken, bu putların kendileri için Allah katında aracılar (şefaatçiler) olduğuna inanarak, Allah'ın yardımını bu putlar aracılığıyla kazanmaya çalıştıklarını bildiriyor ve bunu şirk olarak tanımlıyor.
Günümüzde halkımız evliya ve yatır dedikleri mezar ve türbelere, bir takım taş ve ağaçlara ve benzeri şeylere; Allah katında kıymetli kimseler veya değerli varlıklar olduğu zannıyla, Allah'a yaptıkları duada aralarında, yüzü suyu hürmetine diyerek aracı (şefaatçi, vesile) kılıyorlar. Hatta bununla da kalmayıp, türbelerine secde etmek yada kurban kesmek gibi sadece Allah için yapılması gereken ibadetleri yapıyorlar.
Halkımız bunları iyi niyetle ibadet amacıyla iyi niyetle yapmakla beraber, bu yapılanlar dolaylı şirktir ve hemen tevbe edilip bir daha tekrarlanmamalıdır.
GÜNÜMÜZ MÜSLÜMANLARININ EN ÖNEMLİ SORUNU DOLAYLI ŞİRK
Bu gün Müslüman olmayan diğer din mensupları için açık şirk söz konusu olup, yeryüzünde tevhit ehli olan sadece Müslümanlardır. Lakin Müslümanlar arasında şirk olduğunu bilmeden ve farkına varmadan, yani bir şeyi ilah ve rab - yani tanrı olarak tanımadan ve ben şirk işlemiyorum diyerek dolaylı şirke düşme durumu da maalesef çok yaygındır.
Bu dolaylı şirk, şirk olarak kabul edilmek bir yana, doğru ve güzel bir salih amel olarak görülmekte ve Müslümanlar Allah'a şirk koşmazlar, yatırları, evliyaları Allah'ın sevgili kulu olduklarından dolayı onların yüzü suyu hürmetine Allah'tan isterler, dolayısıyla bu şirk değil, vesiledir ve vesile edinmek helal ve hatta farzdır diye dolaylı şirki tevhit ve ihlasın hası diye övmektedirler..
Delil olarak ta 5.Maide Suresi 35. ayette, Allah'a vesile arayın ayetini gösterirler. Oysa bu ayette vesilenin tevhidi bir iman ve tüm hayatın İslam'a uygun yaşanması olan Salih amelden oluşan takva olduğu, Salih amellerden de bilhassa cihat emri vurgulanarak ortaya konmuştur.
TÜM SALİH MÜSLÜMANLARIN ALLAH'IN EVLİYASIDIR
Müslümanlar maalesef veli ve evliya kavramını yanlış anlamakta ve bazı insanları veli ve evliya diye insanüstü konumlara yükseltmekte, sonrada bu insanları hayatlarında şeyh diyerek ve ölümlerinin ardından yatır ve türbelerini vesile edinmektedirler.
Oysa evliya kavramı veli kavramının çoğulu olup, 10.Yunus Suresi 62'den 64'e kadar olan ayetlerde şirk koşmadan iman edip hayatlarının her anı ve alanında İslam'a göre yaşayarak takva sahibi olan her bir Müslümanın Allah'ın velisi, tüm Salih Müslümanlarında Allah'ın evliyası (velileri) olduğu net olarak ifade edilmiştir.
Bu ayete göre ahiret kurtuluşu olmak için takva sahibi evliyaullah'tan (Allah'ın velilerinden) olmak şart olup, buradaki veli kavramı, kurtuluş için dostluk ve sevgi ile doğru yolu gösteren, hataları düzelten, elinden tutup doğruya ileten anlamlarına gelir ve reşit olmayanların velileri olması gibi insanlarında mutlak velisi Allah'tır.
Yani Allah'ın velisi olmak Kur'anda, tıpkı okul çocuklarının acziyeti nedeniyle velilerinin olması ve onları koruyup gözetmesi, yol göstermesi gibi, kulların acziyetleri nedeniyle Allah'ın yol göstericiliğine hak kazanmış olmamış olarak tanımlanıştır. Halkımız arasında ise tam tersi bir anlayışla, Allah'ın sevgisini kazanarak insanüstü güçlere – keramete hak kazanmış ve Allah adına insanlara tabiatüstü yollarla hayatında ve ölümünden sonra yardım eden yarı insan-yarı tanrı kişi olarak anlaşılmakta ve bu kişiler dolaylı olarak ilahlaştırılmaktadırlar.
ARAP MÜŞRİKLERİNİN PUTLARI HALKIMIZIN ANITLARI, YATIRLARI VE TÜRBELERİ
Arap müşriklerinin putları genelde Allah'ın kızları olarak kabul ettikleri meleklerin kendilerince yaptıkları tasvirleri ve heykelleri idi. Bunun yanında 16.Nahl Suresi 20'den 22'ye ve 7.Araf Suresi 188'den 198'e kadar olan ayetlerden anlaşılacağı üzere bir kısmı da, daha önce ölmüş olan ulu önderlerinin ve salih insanların mezarları, tasvirleri, anıtları ve heykelleri idi.
Yani Arap müşrikleri bu mezar, anıt, kaya, tasvir ve heykelleri Allah'ın yardımcıları ilahların sembolleri diyerek şirk koşarken; günümüzde heykeller, anıtkabirler, kabirler, türbeler ve yatırlar ulu önderlerin ve Salih kulların sembolü diye, ilah denmeden ve şirk koştuğu kabul edilmeden bunlara tanzim edilerek ve bu Salih insanların yüzü suyu hürmetine Allahtan istiyoruz diye dolaylı şirk koşulmaktadır bilmeden ve istenmeden.
ŞİRK KOŞMAK İÇİN NİYET GEREKMEZ
6.Enam Suresi 23. ayette, müşriklerin mahşerde aslında şirk koşmadıklarını iddia ederek kendilerini savunmaya çalışacaklarını haber vermektedir. Hıristiyanlarda Allah'a, İsa (as) ve Ruhül Gudüs diyerek 2 ortak koşmak suretiyle teslis (üçleme şirki) yaptıkları halde, biz şirk koşmuyoruz ve tevhit ehliyiz demektedirler.
Demek ki kişinin şirk koşma niyeti olmasa ve açık şirk koşmasa bile, pratikte dolaylı olarak şirk koşma durumu oluşuyorsa, bu da şirktir. Kişi şirk koşma arzusu ve niyeti taşımasa, hatta aksini düşünse bile şirk koşabilir. Üstelik, Allah'a şirk koşulan varlıkların hayali yada gerçek olması, onlara ilah yada rab denilip denilmemesi de fark etmez.
İster şirk niyetiyle, ister şirk niyeti olmadan yapılsın, şirk şirktir. Nitekim bir insana öldürme niyetiyle bıçaklasanız da o insan ölür, bu bıçak insanı öldürmez deyip bıçaklasanız da o insan ölür. Yanlış bilgi ve iyi niyetiniz o insanı kurtarmaz.
Açık yada dolaylı şirk şirktir ve iman ile ameli geçersiz kılacağı 39.Zumer 65. ayette bildirilen şirkin açığından da dolaylısından da uzak durmak, ilk ve en önemli kulluk görevimizdir ki bunu la ilahe illallah diyerek İslam'a girerken ikrar etmiş oluyoruz zaten. Yani İslam'a girişin anahtarı olan kelimeyi tevhidin esası aslında tüm açık ve dolaylı şirkleri ret etmek anlamına gelmektedir.
BAZI TABİAT VARLIKLARINDA TABİAT ÜSTÜ GÜÇLER VEHMETMEKTEN KAYNAKLANAN DOLAYLI ŞİRK
Halkımızın neredeyse tamamında hakim olan diğer bir dolaylı şirk çeşidi ise, Allah'tan başka tabiatüstü güçlere sahip olduğu vehmedilen cin, peri, kutsal ağaç, kutsal kaya, kutsal su gibi hayali yada gerçek şeylerden korkulması veya bunlardan bir şeyler umulması şeklinde olmaktadır.
Bu tür dolaylı şirklerin tümünden korunmak için, Allah'tan başka hiçbir varlıkta çarpmak, şifa yada hastalık vermek, çocuk vermek gibi tabiatüstü en ufak bir gücün olmadığını idrak etmek elzemdir.
Sağ yada ölmüş salih kullar ile şeyh ve din adamlarının kesinlikle diğer insanlardan farklı tabiatüstü güçlere sahip olmadıklarını ve bunlara ait olan yatır ve türbelerin diğer insanların mezarları gibi olup en ufak bir tabiatüstü - insanüstü özelliklerinin bulunmadığını; kayalarda, ağaçlarda, sularda ve hiçbir tabiat varlığında en ufak bir kutsallık ve olağanüstülük olmayacağını kabul etmekle her türlü dolaylı şirkten kolayca korunmak mümkündür.