Seminere başlamadan önce bir yıl boyunca yapılan seminer programları ve diğer etkinlikler hakkında bilgi veren Düzgün Özgür-Der'de yapmaya çabaladıkları herşeyin bugünkü seminerinde konusu olan Tevhidi Yaşamlaştırmakla ilgili bugünümüze yönelik müslümanların ortak çaba ve birikimlerininin sonucu olduğunu belirtti. Düzgün özetle şunları anlattı:
Kur'an'ın amacını yaşamlaştırmak için öncelikle Rabbimizin bize gönderdiği ilahi kitabın amacını bilmeliyiz. Kur'an'ın amacı Rabbimizden öğrendiğimize göre şunlardır:
1-Muttakilere yol göstermek
İnsanları karanlıktan ışığa/aydınlığa, bunalımdan esenliğe çıkarmak
İbrahim/1; Maide/16; Bakara/2
2. Hidayetle ilgili her şeyi eksiksiz açıklamak
Nahl/89; İsra/41.
3.Belgelerle Hak ile batılı ortaya çıkarmak
Bakara/185; Ali İmran/3
4.Tüm insanlığın arasındaki fikri ekonomik siyasi sorunları çözmek
Bakara/213;Nisa/105
5.İnsanlar arasında Adaletle/Hak ile hüküm vermek
Şura/17;Zümer/41
6.Tüm insan toplumlarını uyarmak
Nahl/44; Furkan/1
7.İnsanlara kulluk şuuru, imtihan bilincini kazandırmak,Allah'a halis kul olmanın yollarını göstermek/ibadet yollarını göstermek
Ali İmran/79; İsra/41
Bu ayetlerden öğrendiğimize göre Rabbimizi bizlerden Tevhid akidesi üzere bir yaşam sürmemizi kendisi dışında hiç bir otoriteye kulluk yapmamamızı zalimlere karşı vahiyle en güzel bir biçimde mücadele etmemizi istemektedir.
İlk Kuran nesli olan Rasulullah ve ona iman eden ilk müminler bizim bugün oluşturma gayreti içinde olduğumuz Kur'an Nesli/Ümmeti/Toplumu için iyi bir örnekliktir. Bu örnekliği iyi kavramalı, safhalarını gözetmeli, Rasulün Erkam'ın evinde yaptığı eğitim çalışmalarını örnek almalıyız. Rasulullah'ın yaptığı gibi Kur'an'la cahiliye toplumuna karşı vahyin şahitliğini üretebilmeliyiz. Şehid Seyyid Kutub ilk neslin temel özelliklerini Yoldaki İşaretlerde şöyle anlatmıştı:
1.''İlk neslin beslendiği Birinci kaynak Kur'an'dı. O dönem insanlığın elinde Eski İran uygarlığı, onun sanatı, onun şiiri, mitolojisi, inanç sistemi ve hikmet manzumeleri vardı. Yahudilik ve Hıristiyanlık Arab yarımadasının kalbinde yaşarken, eski Roma ve eski İran uygarlıkları yarımadayı Kuzey ve Güneyden sarmış bulunuyorlardı. O nesli Allahın Kitabına bağlayan faktör, dünya çapında bir uygarlık ve kültür kaynağından mahrum olmaları değildi. Onların bu tutumu bile bile verilmiş bir karara ve belirli bir amaca yönelmiş bir metoda ve karara dayanıyordu.''
2.Örnek neslin Kur'an'dan yararlanma metodu bugün bizimde dikkat etmemiz gereken bütüncül bir yaklaşımdır.
''İlk dönemin örnek nesli Kuran'a kültürü geliştirme, bilgi edinme, haz duyup tatmin olma gibi maksatlarla yaklaşmazlardı. Onlar gerek kendileri ve gerekse içinde yaşadıkları cemiyet hakkında ve bu cemiyet içinde uygulanacak olan hayat tarzının nasıl olması gerektiği hakkında ve bu cemiyet içinde uygulanacak olan hayat tarzının nasıl olması gerektiği hakkında Allahın emrini öğrenmek üzere Kuran'ı ele alırlardı.''
3. ''O zaman İslama giren kişi, giriş kapısının eşiğinde cahiliye dönemindeki geçmişinin tümünden sıyrılmanın şuuru içinde olurdu. Biz de bugün, İslam'dan önceki cahiliyenin tıpkısı, hatta belki de daha koyusu içindeyiz. Çevremizdeki her şey cahiliye damgası taşıyor.''
Bizde bugün bu ilkelere dikkat ederek güncel fıkhımızı oluşturmalıyız. Kur'an Nesli İdealini gerçekleştirebilmek için hayatın tüm alanlarında vahyi ilkelere göre yaşamalıyız. Kur'an'da bu örneklik şöyle geçmektedir.''Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.(Nahl/120)
Hz. İbrahim gibi tek başımızda kalsak vahyi taşıyabilme azmi içinde olmalı gönülden Rabbimize yönelmeliyiz. Kur'an'ın bize bu konuda öğrettiği önemli bir kavramda şahitliktir.
''Nitekim, insanlara şahit olmanız, Peygamber'in de size şahit olması için sizi vasat /adil bir ümmet kıldık.'' (Bakara-143)
''Rasul'ün size şahit olması, sizin de inananlara şahit olmanız için size müslüman ismini veren odur.'' (Hac -78)
Dünya görüşümüzün, pratik ve sosyal hayatımızın esas belirleyicisi olan ilahi vahy, kendisine inananlara müslüman ismini uygun görmüş ve kendilerine vahye teslim olmuşlar olarak pratik hayatlarında tartışmasız tek olan hakikate/vahye şahitlik etme görevini yüklemiştir. Vahye (Kur'an'a) inanıp, onu pratiğe geçirmek; sosyal, siyasal, iktisadi ilişkilerimizde sadece vahyi yaşamaya çalışmak onun hayatımızdaki tek doğru olduğuna gerçekte şahitlik (tanıklık) etmek demektir.
Okuduğumuz ayetlerden de açıkça anlaşılacağı üzere bize müslüman isminin verilmesine etken olan faktör, bizim insanlara şahit olmamızdır. Bizim insanlara şahit olma fonksiyonumuz da, bizim Resul'ü kendimize şahit (örnek) alma, onu vahyin pratik örneği olarak görebilme fonksiyonuna bağlanmıştır. Bu durumda müslüman ismini almak iki önemli sorumluluğu beraberinde getirmektedir. Birincisi; Rasul'ü vahyin pratik öncüsü olarak bilmek,'tanımaya çalışmak. Rasul'ün vahyi nasıl, hangi aşamalarda, ne şekilde pratize ettiğini kavramak, ikincisi ise, Rasul'den vahyi ne şekilde pratize ettiğini örnek alarak, vahyi (Kur'an'ı) okuyup öğrenmek ve onu yaşadığımız ortamda yeniden pratize etmek yani yaşamak, diğer insanlara örnek olmaktır.
Kur'an'ı kavrayan yaşama gayreti içinde olan İslami şahsiyetlerin verili dünyayı dönüştürme hakkı hakim kılma görevini gerçekleştirebilmek için bir araya gelmeleri önemli bir gerekliliktir.
Kur'an Nesli ideali gelecek tasarımızdaki en önemli açılımımızdır. Bu ideali gerçekleştirebilmek için gayret göstermek sorumluluk almak tüm müminlerin imtihanıdır.
Soruların cevaplanması ile gerçekleşen ikinci bölümden sonra seminer sona erdi.