Yalçın Kavi konu hakkında özetle şunları anlattı:
Eğer dileseydik her insanı doğru yola ulaştırırdık; fakat -böyle olmasını dilemedik- ve sonuçta şu vaadim doğru çıkacaktır: Cehennemi mutlaka cinlerle ve insanlarla dolduracağım!" (Secde, 32/13)
Cehenneme düşecek olanlar; tartıları hafif gelenlerden oluşacaktır. Çünkü onlar dürüstlük ve erdemliliğin yansıması olan amel-i salih/güzel fiiller işlemeye çalışmamış; sunulan hayat fırsatını bir emanet bilinciyle değerlendirmeye çalışmamışlarıdır; üstelik kendi nefislerindeki kötü dürtülerin ve şeytanların yönlendirmesiyle sürekli amel-i seyyie/kötü eylemler peşinde sürüklenmişler, nihayet uçurumun kenarından cehennem çukuruna yuvarlanır gibi ömürlerini tüketmişlerdir:
"Ve (o gün, iyi eylem ve davranışları) tartıda ağır gelen kimseler; işte kurtuluşa erişecek olanlar böyleleridir. Ama tartıda hafif çekenlere gelince; işte cehennemde yerleşip kalmak üzere kendi kendine yazık edenler de böyleleridir; ateş onların yüzünü kavuracak ve dudakları acıdan çarpılmış olarak orada ebediyen kalacaklardır." (Mü'minun, 23/102-104)
Ahireti inkar edenler; namaz kılmaz, yoksullara yardım etmez, boş şeylere dalarak hayatın asıl gayesini unuturlar. Müddessir Sûresi'ndeki birkaç ayet cehennem ehlinin bazı özelliklerini aktarmaktadır:
"Onlar/cennetlikler bahçelerinde oturarak soracaklar günahkarlara: Sizi bu cehennem ateşine sürükleyen nedir? Berikiler şöyle diyecekler: Biz ne namaz kılanlardan idik, ne de yoksulları doyururduk; kendilerini günaha kaptıran diğer günahkarlarla birlikte günaha dalardık ve hesap gününü yalanlamıştık; (ölüm) ile her şey açık seçik ortaya çıkıncaya kadar." (Müddessir, 74/40-47)
1. Allah'a Ortak Koşmak
Öte dünyada kötü akıbet; Allah'a karşı taşkınlık yapan, O'nun yüklediği sorumlulukları ifa etmekten kaçınarak tağutlaşan veya tağutlarla iş tutanlaradır. Orası ne feci bir meskendir.
Ahireti inkar edenler, Allah'ın varlığı ve birliğine dair bilgisizce konuşurlar; konuştukları bilgi de sonsuz rahmet sahibi, hükmünde asla ortak tanımayan Yüce Allah'ı doğru takdir etmekten uzaktır:
"Şu ikisi rableri hakkında muhakemeye duruşmuş iki hasımdırlar; binaenaleyh o küfredenler (Allah'ı doğru takdir etmeyenler) için ateşten giysiler biçilecek, başlarının üstünden kaynar sular dökülecek, bununla onların içlerinde olan her şey ve deriler eriyip gidecek ve onlar demir kıskaçlarla bağlanarak hep bu durumda tutulacaklar ve kendi boğuntuları içinde (kıvranıp dururken) bu durumdan ne zaman kurtulmaya çalışsalar her seferinde yeniden (aynı boğuntuya) sokulacaklar ve onlara: Tadın bu yakıcı azabı (sonuna kadar denilecek!)" (Hacc, 22/19-22)
Öte dünyanın varlığına ilişkin kesin bir inanç taşımayanlar, Allah'ın fiziksel aleme, kozmik aleme ve toplumsal yaşamın tabiatına yerleştirdiği kanunları taşkınlık yaparak ifsat etmeye çalıştıkları için azaba düçar olacaklardır. Allah'ı sever gibi putları, heykelleri ve üretilmiş beşeri değerleri sevip bağlananlar çılgın alevlerle dolu cehenneme girmeyi hak ederler: (2/165)
Gaflet içinde Allah hakkında bilgisizce tartışan, şeytanların iğvalarına tenezzül ederek başka güçlerin değerlerine önem veren şeytan ve avenesi üst üste cehenneme tıkılacak ve kavurucu azaba düşecektir.
2. İstikbar/Yersiz Gurur, İstiğna/Kendini Kendine Yeterli Görmek ve Günah İşlemek
Cehennem halkını ateşe düşüren amellerden biri de istikbardır. İstikbar; büyüklenmek, yersiz gurura kapılmaktır. İstikbar ve istiğna gibi insan bilincini yaralayan, kalbi körelten kibir/gurur yüklü duygular insanın cehenneme gitmesine yol açar. Çünkü bunlar iman etmeye engeldir. Böyle huylar nice insanın ilahi kelamı yalanlamasına yol açmıştır. Küstahça büyüklük taslayanlar "son saat"in bir zan olduğunu ileri sürerek günaha saplanmışlardır. Alay edip durdukları cehennem ateşi yersiz gurura kapılarak yeryüzünde günahkarca yaşayanları bulacaktır.
"Hiç kuşkusuz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da Allah tastamam bilmektedir; kesin şu ki O, müstekbirleri/kendini büyüklük duygusuna kaptıranları asla sevmez! Böylelerine: Rabbiniz ne indirdi? diye sorulsa, 'eskilerin masallarını' derler. Böyle yapmakla, Kıyamet Günü'nde kendi günahlarının yükünü bütünüyle, yoldan çıkardıkları bilgisiz kimselerin yükünü de kısmen üzerlerine almış olurlar. Bir bilseniz, bu yüklendikleri ne kötü bir yüktür! Onlardan önce gelip geçenler de bir takım zındıkça düzenler kurmuşlardı; ama işte Allah, onların kurduğu yapıları temellerinden çökertti; öyle ki tavanları başlarına yıkıldı ve nereden geldiğini daha anlamadan azap apansız yakalayıverdi onları.
3. Aklını Kullanmamak
Geleneği, örfü, adeti ve hakim kültürde varolan ön yargıları ayırım yapmaksızın seçip ayıklamaksızın kutsamak, nihai hakikate karşı duyarsız kılacağı için kişinin iman etmesine engeldir. İmansız bir hayatı boşu boşuna tüketmek ise cehenneme düşüren amellerin şeytan tarafından süslenerek pazarlanmasının yolunu açar. Oysa akıllı insan tefekkür, tedebbür ile olayları arka planlarıyla birlikte düşünüp analiz yapabilen kimsedir. Yoksa seçip ayıklamaksızın bir şeyin doğru ya da yanlış olduğu peşinen belirlenemez.
"Ve bir kez daha söyleyelim: yakıcı ateş onların nihai durağı olacaktır; çünkü onlar atalarını eğri bir yol üzerinde buldular ve (şimdi) atalarının izinden gitmeye can atıyorlar! Onlardan önce gelip geçmiş eski toplumların çoğu yollarını şaşırmıştı, halbuki kendilerine uyarıcılar göndermiştik: Bak şu uyarılmış olanların haline!" (Saffat, 37/68-73)
4.Allah'ı ve İndirdiklerini Bile Bile İnkar Etmek
"Eğer kulumuz (Muhammed)'e katımızdan safha safha indirdiğimiz vahyin bir kısmından şüphe ediyorsanız o zaman aynı değerde bir sure getirin (de görelim) ve eğer dediğiniz doğruysa, Allah'tan başkalarını da size şahitlik etmeleri için çağırın. Eğer bunu yapamıyorsanız -ki kesinlikle yapamayacaksınız- o zaman yakıtı insanlar ve taşlar olan, hakikati inkar edenler için hazırlanmış ateşi bekleyin!" (Bakara, 2/23-24)
Allah'ın indirdiği hakikatleri ve Kur'an'ı yalanlayanlar, onu hafife alıp küçümseyenler, bilgisizce alaya alanlar, Rabbani rahmetten yoksun kalacak ve cehennem azabına düçar olacaklardır
Aklını kullanmamak, büyüklenerek kibrinin fitnesine kapılıp Kur'an gibi Allah'ın sonsuz kudretinin ve ilminin eseri olan bir kitaba "sihir" diyerek iftira eden, Allah'ın ayetlerini inkara şartlanmış olan kafirler, sonsuza dek kalacakları cehennemle müjdelenmişlerdir. Onlara orada ölüm olmayacak. Çünkü derileri yanıp döküldüğünde, hemen yerine yeni deriler verilecektir.
Allah'a karşı nankörlük yaparak O'nun verdiği nimetleri takdir etmeyenler, çıkarına aşırı bir şekilde düşerek servet biriktirme hırsıyla bencil arzularının peşinde ömür tüketenler, boş ve yararsız şeylere karşı kalplerini sevgi ile dolduranlar cehennemin çılgın alevlerine girmeyi kendi elleriyle kazanmışlardır:
"Gerçek şu ki, insan Rabbine karşı çok nankördür; ve kendisi (de) buna şahittir: çünkü servet hırsına kapılmıştır." (Adiyat, 1007 6-8)
5.Münafıklık veya Münafıklarla Dayanışma İçinde Olmak
"Şüphe yok ki, ikiyüzlüler ateşin en dibine atılacaklardır ve sen onlara yardım edebilecek birini bulamayacaksın." (Nisa, 4/145)
Cehennemin en dibinde münafıklar bulunacak ve onlara yardım edecek hiçbir güç de bulunmayacaktır. Aynı şekilde münafıklarla bilinçli bir dayanışma içinde olanlar, onlarla velayet ilişkisi kurarak arkalarından gidenler de cehennemin en alt tabakasında yer alacaklardır. Çünkü münafıklar ve dostları, ahitlerini yalancılıklarına, sahtekarlıklarına örtü yaptıkları için, başkalarını Allah yolundan alıkoydukları için alçaltıcı, onur kırıcı bir azabın içinde sonsuza dek kalacaklardır. Makul ve meşru gerekçeden yoksun olan davranışlarından dolayı dünyevi servetleri, nüfusları-nüfuzları onları koruyamayacak. Nihai hakikatlere karşı duyarsızlaşmış olan münafıklar ve onların işbirlikçisi olan "beyinsizler", başkalarının kalplerine şüphe tohumları ektikleri, dünyevi kazançları manevi değerlerin yücelmesine tercih ettikleri ve Allah'a ve Elçisi'ne karşı geldikleri için öte dünyada sefiller/zeliller-alçaklar arasında yer alacaklardır.
6. Dünyada Ebedileşeceğini Zannetmek, Dünyayı Ahirete Tercih Etmek
Cehennemin yüreklere ve bütün hücrelere kadar işleyen ateşli diyarı olan hutameye şu kimseler atılacaktır: Sınırsız, ölçüsüz bir şekilde haksız kazanç elde edip onu bıkıp usanmaksızın ölçüsüzce yığanlar, yığdığı servete elde ettiği nüfuza güvenerek Allah'ı ve O'nu anmayı unutan, sahip olduklarının kendisini ebedi kılacağını sanacak kadar ahmaklaşanlar, dürüstlüğü ve erdemliliği şiar edinmiş müminleri ve değerlerini alaya alanlar; aşağılayıcı, horlayıcı, her şeyi kırıp geçiren, alev sütunlarıyla, ateş tomruklarıyla dolu olan hutameye atılacaklardır.
7. Kötülüğü Yaygınlaştırmak, İyiliğe Engel Olmak, Salih Amel Yapmamak
Cehennem halkı salih amellerinin ağırlığı hafif gelenlerden oluşacaktır; yaptığı kötülükleri iyiliklerini kuşatıp yok edecek şekilde çok olanlar azaba düçar olacaklardır: "O zaman iyiliklerinin tartısı hafif gelen ise, haviyeye/bir uçurumun girdabına sürüklenecektir; bilir misin nedir o uçurum? Dağlayan bir ateştir." (Karia, 101/8-11)
Cehennem halkını, insanları doğru yoldan alıkoyanlar oluşturacaktır; Allah yolundan çevirenlere azap üstüne azap edileceği Nahl Sûresi'nde şöyle beyan edilmektedir: "Hakkı inkara kalkışan ve başkalarını Allah'ın yolundan çeviren kimselerin üzerine çıkardıkları bozgunculuktan ötürü, azap üstüne azap yığacağız." (Nahl, 16/88)
Namazı ve diğer ibadetleri gösteriş yaparak-folklorik bir eylemmiş gibi duyarsızca, bilinçsiz bir şekilde ifa etmek, infaktan kopuk olarak ele almak ve onun gereği olan iyiliği yaygınlaştırma konusunda sorumluluk hissetmemek kişiyi başka bir değerler sistemine tabi kılar. Kendileri iyilik yapmadıkları gibi, iyiliğe saldırgan ve şüpheci bir tutumla engel olmak cehennem halkının Kur'an'da beyan edilen özelliklerinden biridir:
"Yazıklar olsun şu namaz kılıp duranlara, onlar ki kalpleri namazlarına yabancıdır, onlar ki niyetleri yalnızca görülüp takdir edilmektir. Ve üstelik onlar, (insanlara) en ufak bir yardımı bile reddeder." (Mâûn, 107/4-7)
Mutlak iyiliğin nihai ve yegane kaynağı olan Rabbimiz, yeryüzünde yaşayan insanlara iyiliği (hüsnayı) Kur'an'la basireti açan mesajlar olarak iletmiştir; bu iyiliklerin insanlara ulaşmasına engel olmak bir suçtur ve bu suçun Allah katındaki cezası ise cehennemdir.
8. Zulmetmek, Zulme Önayak Olmak; Suçu Örgütleyip Teşvik Etmek
Zulüm bir şeyi olması gerektiği yerden başka bir tarafa koymaktır ve zalimlerin özellikleri insanları kışkırtıp azdırarak günaha sevk etmektir; zulüm ise cehennemliklerin özelliklerinden biridir, Kehf Sûresi'nde bu husus şöyle beyan ediliyor:
"Ve de ki: Bu hakk Rabbinizdendir, artık ona dileyen inansın dileyen onu reddetsin. Gerçek şu ki, Biz zalimler/nihai hakikatleri teperek kendi kendilerine yazık edenler için, dalga dalga yükselen alev katmanlarıyla onları çepeçevre kuşatacak bir ateş hazırladık; öyleyse onlar su istediklerinde, erimiş kurşunu andıran ve yüzlerini kavuran bir su verilecek onlara; o ne korkunç bir sudur ve ne kötü bir duraktır orası!" (Kehf, 18/29)
9. İffetli Kadınlara Asılsız İsnatlarda Bulunmak
Dalgınlık ve dikkatsizlik göstermiş olsalar da, iffetli mümin kadınlara asılsız isnatlarda bulunup tövbe etmeyenler sonsuz azap diyarı olan Cehennem'e tıkılacak suçlulardandır:
"Fakat gerçek şu ki, dalgınlık ya da dikkatsizlik göstermiş olsalar da iffetli ve mümin kadınlara asılsız isnatlarda bulunan (ve günahlarından tövbe etmeyen) kimseler bu dünyada da, ahirette de (ilahi bağıştan) uzak tutulacaklardır ve can yakıcı bir azap beklemektedir böylelerini. O gün ki, kendi dilleri, elleri ve ayakları bütün (bu) yaptıklarını (açığa vurarak) onların aleyhine şahitlik edecektir! O gün Allah, onlara hak ettikleri karşılığı tam olarak ödeyecek ve onlar da (yapılıp edilenlerin gerçek mahiyetini) açığa vuran apaçık ve nihai gerçeğin yalnızca Allah olduğunu (böylece) öğrenecekler." (Nur, 24/23-25)
10. Faiz Yemek, Tefecilik Yapmak
"Faiz yiyenler kıyamet günü ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalkışı gibi kalkarlar. Çünkü onlar 'alış veriş de bir tür faizdir' derler. Halbuki Allah alış verişi helal ve faizi haram kılmıştır. Bu nedenle, kim Rabbinin öğüdünü dinler ve hemen (faizden) vazgeçerse, evvelki kazançlarını koruyabilir ve onun hakkında karar vermek artık Allah'a kalır; faize geri dönenlere gelince; içinde temelli yaşayıp kalacakları cehennem ateşine mahkum olanlar işte böyleleridir." (Bakara, 2/275)
Ahirete iman, İslam dininin önemli öğelerinden biri olarak, salih amellerin itici gücü, motivasyon aracıdır ve müminlerin bilinçlerinde-kalplerinde mutena bir yeri vardır. Cehennem de ahiretin asli unsurlarındandır.
Cehennem; hayatı bir oyun ve eğlence olarak algılayıp, Allah'a karşı bir sorumluluk şuuru taşımayan bu nedenle de verilen imkanları har vurup harman savuran kimseler içindir. Cennet boşuna değil, cehennem de ucuz değildir.
Cennete Götüren Yollar
"Allah, izni ile cennete ve mağfirete çağırır." (Bakara, 221) Sonsuz hamd, bu sözüyle bizi cennete çağıran Allah'a mahsustur.
İnanan ve inancının gereğini yerine getiren her mümin için cennet, kendisine Yüce Allah tarafından vaat edilen edebi mekândır. Vaat edilen sonsuz bir hoşnutluğun, nihayetsiz bir vuslata ermesidir. Cennet, daha önce hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşer kalbinin hatırına getirmediği, Allah'tan bir karşılık olmak üzere, müminlere vaat edilmiş bir yurt, bir mekândır.
Kuran, cennet ehlinden bahsederken, çoğu yerde, "Ancak salih amel işleyenlerin çeşitli cennetlere kavuşacaklarını" belirtir. (Bakara, 82)
Yine aynı şekilde, Kuran'ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde; yaptıklarından ötürü tevbe edenlerin, kendi mutluluğunu bir başka müminin mutluluğuna endeksleyenlerin, birbirine sabrı tavsiye edenlerin, iyiliği yaymak, kötülüğü önlemeye çalışanların, Allah için geri almayacak şekilde (borç vererek) karz-ı hasen yapanların, şüpheli şeylerden sırf Allah'ın hoşnutluğu olmadığı için uzak duranların, başına gelen bir musibete sabredenlerin, Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmayanların ve sürekli Allah'tan af ve mağfiret dileyen kimselerin yaptıkları gibi amellerinin kişiyi cennete ulaştıracağı bildirilmiştir. İşte cennet, böyle bir ameller silsilesinin bir neticesi, bir mükâfatıdır. (Bakara, 15; Meryem, 60; Nisa, 48; Beled 17-18; Tur, 17; Müslim, Îmân, 151; Buhari, Merdâ 6; Müslim, Birr, 54)
Şunu unutmamak gerekir ki, cennet ehlinin vasıfları, aynı zamanda kâmil bir mümin olmanın da vasıflarıdır.Yukarıda da belirttiğimiz gibi gerek ayet-i kerimelerde, gerekse hadis-i şeriflerde rivayet olunduğu gibi kişiyi ebedi saadete götürecek birçok amel mevcuttur. Bu ameller, aynı zamanda bir müminin yaşam prensibi olmalı; kendisine tüm bu vasıfları hedef olarak seçmelidir. Çünkü nasıl ki, dünyevi zenginliğin habercisi dünya için çalışıp biriktirmekse ahiret yurdunun zenginliği de kişinin hesap günü için salih amel biriktirmesidir.
Furkan suresinde beyan edildiği üzere; cennet ehli kimselerden bir kısmı yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen, kendilerine laf atan cahillere uymayan "selam" deyip geçen, gecelerini ibadetle geçiren, "Bizi cehennem azabından uzaklaştır" diye dua eden, harcadıkları zaman ne israf eden ne de cimrilikte bulunan, harcamaları dengeli olan, Allah'tan başka ilahlara kulluk etmeyen, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayan, zina etmeyen, yalancı şahitlik yapmayan, faydasız ve boş şeylerle karşılaştıkları zaman vakar ve hoşgörü ile geçip giden, eş ve çocukları için hayır dua eden ve sabırlı olan kimselerdir. Bunların Firdevs Cennetlerine varis olacakları bildirilir. (Furkan, 63-75)
Cennete götüren vasıfların zikredildiği bir hadis-i şerif şöyledir: "Allah'tan korkunuz. Beş vakit namazınızı kılınız. Ramazan orucunuzu tutunuz. Mallarınızın zekâtını veriniz. Yöneticilerinize itaat ediniz! (Bu takdirde doğruca) Rabbinizin cennetine girersiniz." (Tirmizi)
1.Günahta ısrar etmeyen, tevbe eden kimseler:
Mümininin diğer bir vasfı da Allah'a çokça tevbe etmesi, kendini havf ve reca (korku ve ümit) duygusu arasında tutup Allah'a istiğfarda bulunmasıdır. Nitekim ayet-i kerimede Allah: "Fakat tevbe edip iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır. Bunlar cennete girecekler ve hiçbir haksızlığa uğramayacaklardır." (Meryem, 60) buyurarak, tevbe etmeyi cennet ehlinin vasıfları arasında göstermiştir. Tevbe, aynı zamanda cennet ehlinin vasıfları arasında çekirdek bir görev üstlenmektedir. Çünkü cennete ilhak olmakla -Allah muhafaza- cehenneme duçar olmak arasında tevbe gibi bir çizgi vardır.
2.Dürüst iş gören doğru sözlü kimseler:
"Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk, hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddık (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücur) sürükler. Fücur da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince, Allah katında çok yalancı (kezzap) diye yazılır." (Buhari, Müslim)
Efendimizin hadis-i şerifinden anlaşılacağı üzere (ki bu hadis-i şerifin manasına muvafık düşen ayet-i kerimeler de vardır), dürüstlüğün cennet ehlinin vasıflarından olduğu, kişiyi hayra ve üstün bir iyiliğe çıkardığı haber veriliyor. Unutmamak gerekir ki, iyilik cennet kapısında bir tokmaktır.
3.Yetimi gözeten, himaye edenler:
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, "İşaret parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz aralayarak, 'Ben ve yetimi himaye eden kimse, cennette şöylece beraber bulunacağız." buyurdu. (Buhari)
Böylelikle, yetimi ve öksüzü koruyup kollamanın da cennet ehlinin vasıflarından biri olduğunu bizlere bildirmiştir.
4.Allah'tan korkanlar:
"(O cennet) Rahman'dan korkan ve O'na yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir. Oraya esenlikle girin. İşte bu, ebedilik günüdür. Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda fazlası da vardır." (Kâf, 33-34) buyurarak, Allah'tan hakkı ile korkanların yine oraya kavuşacağını bildirilmiştir.
5.Hayrı tavsiye edip iyilik yapanlar:
"Bu söylediklerine karşılık, Allah da onları, içinde ebediyen kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlerle ödüllendirdi. İyilik yapan ve iyi kulluk edenlerin karşılığı, işte budur." (Maide, 85)buyurarak, hayrı tavsiye edip iyilikte bulunan kimselerin de cennetten payları olduğunu haber veriyor.
6.Anne ve babalarına iyilik edenler:
Gerek Kuran-ı Kerim'de gerekse hadis-i şeriflerde, anne ve babaya iyilikte bulunulması emredilir. Kur'an: "İnsana da anne babasına iyi davranmasını emrettik." (Lokman, 14; Ankebut, 8) diyerek, anne ve babanın Allah katındaki konumunu belirler.
Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem: "Ana babasına, ikisinden birine yahut her ikisine birden, ihtiyarlık zamanlarına yetişip de cennete giremeyen kimsenin. Vay haline." (Buhari, Müslim) diyerek, anne babaya iyiliği, cennet ehlinin vasıfları arasında göstermiştir.
7.Allah için birbirini sevenler:
"Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!" (Müslim)
8.Allah yolunda cihat edenler:
Rableri onlara şu karşılığı verdi: "Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler... Onların günahlarını elbette örteceğim ve Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları altından ırmaklar akan cennetlere de koyacağım. En güzel mükâfat, Allah katındadır." (Nisa, 195)
Üç gurup: Peygamber Efendimiz, "Âdil ve başarılı devlet başkanı, yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi ve ailesi kalabalık olduğu halde, haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen." kişilerin de cennet ehli olduklarını haber vermiştir. (Müslim)
Bunların dışında, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem hasta ziyaretinde bulunanların, birbirlerini karşılıksız sevenlerin, haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimsenin, şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimsenin, iyi huylu kimsenin, dil ve edeb yerlerini koruma altına alan kimselerin de cennete gireceklerini sair hadislerde belirtmiştir.