Emine Düzgün konu hakkında özetle şunları anlattı:
"Rahman'ın has kulları ki, onlar yeryüzünde tevazu ve vakar içinde yürürler ve ne zaman kötü niyetli, dar kafalı kimseler kendilerine laf atacak olsalar (sadece) selam! derler." (Furkan, 25/63)
Kur'an ahlakına göre, müminlerin yürüyüşte, konuşmada, ibadette ve tüm davranışlarda itidali esas almaları gerekir. Bu tutum aynı zamanda kötülüğe ve kötü insanlara karşı da bir kalkandır. Çünkü vekar ve tevazu ile dar kafalı kimselere karşı mücadele etmek, itidalli davranışın temel ilkelerindendir.
Rabbimiz bize aşırı uçlar arasında itidalin nerede nasıl bir duruş almakla mümkün olacağını öğretmiş, Kur'an'ın rehberliğini apaçık bir şekilde beyan etmiştir. Mesela; davranışlarımıza güç ve ışık veren ahlaki ilkelerimize göre zevk ve sefahat içinde sorumsuz bir yaşantı da yanlıştır, mübalağalı bir zühd de yanlıştır. İkisinden birine yönelmek ve bu yönelişi abartmak bizi "vasat ümmet" olmaktan çıkaracaktır.
Vasat ümmet olmak, davranışlarımızda ifrat ve tefritlerden uzak durmaktır. Toplumla ve diğer insanlarla olan ilişkilerimiz çerçevesinde ifade edersek: "Uzlet de yanlıştır, toplumla karışmak, onların zaaflarından etkilenmek de; körü körüne bir taassup da yanlıştır, ham sofuluk da" İslam'ın zühd ve takva anlayışı, inançları bütünüyle kalbin derinliklerinden gelen bir istekle uygulayarak Allah'ın huzuruna günahlardan arınmış bir gönülle çıkmayı amaçlar.
Hakikatin şahidi olmak; insanın ve içinde yaşadığı toplumların imkanlarını değerlendirmede israfa kaçmadan, adaletli bir şekilde, gerçekçi ve makul davranışlar üretebilmektir. Mesela; vahiyle hayat arasında adaletli, dengeli yaklaşım, Hz. Aişe'nin Peygamberimiz için söylediği gibi, yeryüzünde "yürüyen Kur'an" olabilmektir.
İslam Ümmeti vasatı temsil etmesi için gerekli hikmetlerle donatılmıştır; bu hikmetler Kur'an'ın tertemiz sayfalarında, saf bir şekilde, insanlığa itidalin tanıklığını ve örnekliğini yapmamız için öğrenilmeyi bekliyor. Vasatın ümmeti olmayı başarıp başaramadığımızı denemek ise, ümmetin vasatı olan davranışlara bakarak mümkün olabilir. Toplumların ekseninde yer alarak insanlığa hakikatin şahitliğini yapmakla yükümlü olan müminler olarak bulunduğumuz her vasatta adaletin en güzel örneklerini göstermekle yükümlüyüz.
Vasat ümmetin yol gösterici ilkesi olan itidal, dengeli yaklaşımlar içinde huylarımıza ve davranışlarımıza yön vermektir. İtidal ile israf arasında ise ters orantı vardır; yani israftan kaçarak itidalin güvenli koridorlarında yer edinebiliriz.
Aşağıdaki ayet dengeli yaklaşımın dua formunda hikmetli mesajlarını şöyle beyan ediyor:
"Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işlerimizdeki aşırılıkları bağışla -bizi itidalli davranışlara sevk et- adımlarımızı sağlamlaştır ve kafirlere karşı bize yardım et!" (Al-i İmran, 3/147)