''Milliyetçilik ve Kemalizm'' başlıklı konuyu anlatan Aziz Avar kürt sorununun temelinin milliyetçilik olduğunu ve bugün İslamcı perspektifle çözülmeye çalışılmasının ulus devlet haline gelmemizden beri süren ulus kimlik, islami kimlik çatışmasını gösterdiğini belirtti. Referanslarımızı ilahi vahiyden almadan ve cahili değerlerden arınmadan ulusçuluk/milliyetçilik belasından kurtulamıyacağımızı belirtti. Avar konu hakkında özetle şunları anlattı:
''Günümüzdeki millet – ulus fikri, 19. yüzyılda batıda ortaya çıkmış, Fransız devrimi ile palazlanıp ideolojik ivme kazanmış ve altın çağını yaşamıştır. Milliyetçilik akımı batıda kapitalist düzenin öngördüğü bireyci karaktere sahip toplumların oluşmasına vesile olurken, İslam dünyası ve diğer batı dışı dünyada cetvelle çizilmiş sınırlara sahip, birbirlerine düşman hale gelmiş ve getirilmiş yapay ulusların ve devletlerin doğmasına sebep olmuştur.
Milliyetçilik Avrupa’da feodal yönetimlere karşı küçük topluluklar olarak yaşayan kabilelerden uluslar ve ulus devletlerin doğmasına sebep olarak Avrupa’nın güçlenmesine vesile olmuştur. Ancak; bir kavimler ve dinler mozaiği olan Osmanlı Devletinde ise Avrupa’nın tam aksine bir bütün olan ve sorunsuz yaşayan insanların parçalanmasına yol açmıştır.
Osmanlı'da Türk ulusal bilincinin gelişmesi, başlangıçtan itibaren Avrupa'da doğuda yer alan ulusların dillerini, tarihlerini, kültür ve törelerini inceleyen bilim dalı olan şarkiyatçılığın oryantalizm bir dalı olan Türkoloji'nin etkisinde kalmıştır.
Türklerde milliyetçilik temeli önceleri atılmışsa da Namık Kemal’in vatanseverlik anlayışı ile II. Meşrutiyetten sonra netleşerek hızla gelişmiştir. Türk milliyetçiliğinin Cumhuriyet’in kuruluş döneminde Ziya Gökalp, Tekin Alp (Moiz Kohen), Yusuf Akçura gibi isimler fikirleriyle etkili olmuşlardır.
İslam coğrafyasında baş gösteren bütün milli akımlar; Batılılar tarafından kurulan Türkoloji, Kürdoloji, Araboloji gibi Şarkiyat Enstitülerinde yetiştirilen şarkiyatçılar tarafından geliştirilmiştir. Hemen bütün milliyetçi akımlar, batıcı aydınlar, müsteşrikler tarafından başlatılmış ve batılılar tarafından da desteklenmişlerdir. İslam coğrafyasında yaşayan milletlerin ulus olma bilinci sürecinin başlangıcında, ulusların İslam öncesi sahip oldukları dinler gündeme getirilerek, cahili motifler işlenmeye çalışılmıştır. Daha önceki dinlerinin aslında 19. yüzyıl medeniyetiyle tezat oluşturmadığı, geri kalmışlığın nedeninin ise İslam olduğu tezleri işlenilmeye çalışılmıştır. İslam öncesi tarih ve kahramanlar hatırlatılarak bir ulusal övünç kaynağı sayılmıştır.
Kemalizm, Mustafa Kemal’in düşünce ve davranışlarına dayandırılan laik, batıcı, pragmatist ve pozitivist anlayışa diyebiliriz. Mustafa Kemal’in kurtuluş mücadelesi ve cumhuriyeti kurma sürecinde bazı dini önderleri önemsemesi, mektuplar göndermesi veya onları meclise çağırması, zaman zaman Kur’an-ı Kerim’i ve Peygamberimizi övmüş olması, onu laik, batıcı, pragmatist ve pozitivist olmaktan çıkarmaz. Kemalizm, aslında tamamen laikliğe, ulusalcılığa ve pozitivizme dayanan bir anlayıştır.
Cumhuriyetin kuruluş sürecinde M. Kemal, kendini adeta bir dindar olarak lanse etmektedir; çünkü halkın dini duyarlılığını ve dini önderlerin halkın üzerindeki etkisini bilmekteydi. Halkın desteğini almadan savaş veremeyeceğini ve devleti kuramayacağını da bilmekteydi.
Kemalizm sadece Mustafa Kemal’in şahsından ibaret bir ideoloji değildir. Kendisinin içselleştirdiği felsefe aynen bugüne kadar gelmiştir. Osmanlı devletinin izlerini silmek amacıyla görevlendirilen M. Kemal ve arkadaşları dünya sistemine ters düşmemeye özenle dikkat etmiştirler. Konjonktür ne ise onu takip etmiştirler. Örneğin Cumhuriyet öncesi M. Kemal’in hilafet ile ilgili görüşleri payitahtın görüşleri ile paraleldir. Fakat daha sonraki görüşleri tamamen terstir. Yani esas itibariyle kendine ait bir ideolojisi yoktur, dünya sisteminin ideolojisini Türkiye’ye uygulanmasından başka bir şey değildir. Bu uygulamaları hayata geçirirken de olabildiğince toplumdan kopuk şekilde yapmıştırlar. Kemalist idare toplumdan bağımsız olarak yeni bir insan tipi oluşturmaya çalışmıştır. Bu minvalde herkes pozitivist düşünceye uygun olarak Türkleştirilmeye çalışılmıştır.
Program sorulan soruların ardından sona erdi.