Halil Füzün Modernleşme çabaları içinde Osmanlı'dan beri eğitimde yapılan yenilikleri anlatarak başladığı konuşmasında batılılaşma projesi içinde eğitimin işlevine değindi. Füzün konu hakkında özetle şunları anlattı:
Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,
Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmektir.
Milli eğitim ideolojisinde Mustafa Kemal'in ve İsmet İnönü'nün eğitim hakkındaki görüşlerinin etkisi çok belirleyici olmuştur. Her iki lidere de göre eğitimin en temel amacı, yeni kuşakları Türk ulusuna ve devletine sadık olarak yetiştirmek ve onları ulusu ile devletine düşman olanlarla mücadeleye hazır hale getirmektir. Mevcut düzeni eleştirmek bir erdem değildir, dolayısıyla öğrencilere eleştirel bir bakış açısı kazandıran değerler üzerine kurulu evrensel eğitim yerine, tek bir milliyetçi ideolojiyle yoğrulmuş türdeş toplum yaratmayı amaçlayan bir eğitim sistemi kurulur. Bütün eğitim kurumları Eğitim Bakanlığı'na bağlanır. Böylece, eğitimde amaç ve denetim birliği sağlanacak ve "milletin düşünce ve duygu bakımından birliği"ni güven altına alınacaktır.
1920'lerden itibaren oluşmaya başlayan Türk milli eğitim ideolojisi, eğitimin en öncelikli görevini yeni kuşaklarda milli karakter oluşturulması görür. Milli karakter oluşturmak işi, çocuklara "öz Türk" ahlakı ve devletin siyaset ilkelerinin/ideolojisinin aşılanması yoluyla yapılacaktır. Bu amaç için, örneğin din öğretimi eğitim sisteminden 1927 yılından itibaren kademeli olarak tasfiye edilir. 1950 yılında ise bu uygulamadan vazgeçilir ve dinden rejimin menfaatlerine uygun olarak faydalanma amacı ön plana çıkar. Bu dönemdeki eğitim sistemi üç sütun üzerinde yükselmektedir; ilkokullar, meslek okulları ve klasik orta okullar. Bu okulların işlevini ise şöyledir: Milliyetçi bir ilköğretimden sonra öğrencilerin çoğu yumuşak başlı sanatkarlar olarak yetiştirilmek üzere meslek okullarına gönderilecek, öğrencilerin küçük bir kısmı ise disiplinli bir eğitim görüp milliyetçi seçkinler olarak üniversiteye gidecektir.
Türkiye'de tek partili rejimden çok partili sisteme geçilmesinden sonra birçok hükümet işbasına gelse de, eğitime yüklenen ideolojik misyonun ve eğitim sisteminin üzerinde inşa edildiği kutsal değerlerin, inanç ve düşünce sistemlerinin, kısacası resmi ideolojinin pek değişmediği/değiştirilemediği görülür. Hatta, 1946-1960 yıllar, eğitim alanında1923 ila 1938 arası tek parti rejimi sırasında oluşturulan ve yerleştirilen Türk milli eğitim ideolojisinin yeniden üretilmesi ve süreklilik kazanması dönemi olur. 1960 ve 70'li yıllar ise son derece çalkantılı bir dönemdir. II. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş, eğitim alanında da etkilerini gösterir. Daha önce resmi ideolojinin eğitim sisteminden tasfiye ettiği din öğretimi, bu dönemde; düzenin korunmasının aracı olarak ciddiye alınmaya başlar. Elbette buradaki din, resmi ideolojinin tanımladığı ve içini doldurduğu bir dindir. Milliyetçiliği pekiştiren alt öğelerden biridir. Belirleyen değil, belirlenendir. Dini ve milli değerleri aktarmak eğitimin ruhu olarak telakki edilirken, dini değerleri belirleyen ise seküler bir "öz Türklük" kurgusudur.
12 Eylül 1980 rejiminin Kemalizmi/Atatürkçülüğü devletin, bütün partilerin ve özel olarak da, milli eğitimin resmi ideolojisi ilan ettiğini söyleyebiliriz. Bu dönemde faydacı bir anlayışla din derslerinin zorunlu olarak eğitimde yer alması daha çok devletin dinden faydalanma çabası içinde olmasıyla ilgilidir.
Eğitim sisteminde bugüne değin değişmeyen yönlerin; milliyetçilik ve milliyetçi devletin yüceltilmesi ile maddi başarı ve mutluluk zihniyeti, yani, faydacı araçsallık olduğunu ifade edebiliriz. Milli eğitim ideolojisi, otoriter ve totaliterdir; ilköğretim ve ortaöğretimde çocuklara mutlak itaat aşılanmasını ister, yüksek öğrenimde ise gençlerden kendi öngördüğü düşünce ve davranış normlarına tam uyum göstermelerini bekler. Eğitim ideolojisinin, vatandaşların beşikten mezara kadar itaatkar bir tutum ve davranış içinde yaşamaları için var gücüyle çaba gösterdiğini söylemek haksızlık olmaz. Son dönemde Akparti hükümeti Başörtüsü serbestliğini getirmesi, Milli güvenlik dersinin kaldırılması, andımız dayatmasının sona ermesi, seçmeli olarak Kur'an ve Siyer derslerinin müfredata eklenmesi gibi destekleyebileceğimiz şeyler yapsa da yapısal olan bir çok sorunu çözmede ve ideolojik eğitimi sona erdirmedeki zaaflarından dolayı eğitim konusunda başarılı olduğunu söylememiz mümkün görünmemektedir.