Sunumuna Kur'ani kavramların önemine dikkat çekerek başlayan Gülser Özbek, bu konuda şunları söyledi:
"Kur'ani kavramlar, insana hem bir tasavvur, hem de ahlaki bir tutum ve tavır kazandırır. Böylece, hayata doğru ve anlamlı bir şekilde bakmayı sağlar. Birçok kavram başka kavramlarla beraber bir bütünü tamamlamakta, doğru bir tasavvur ve tutumun oluşmasına sebep olmaktadır."
Özbek, daha sonra sunumunda özetle şunları anlattı:
"Fesad, "Fe-Se-De" fiil kökünden gelir. Bu fiil yiyecekler ve içecekler için "bozulma, kokma" ameller için "geçersiz olma, hükmü olmama", bunların dışındaysa her türlü bozulma, toplumda ortaya çıkan "kokuşma ve dengeden sapma" durumlarını ifade eder. Bir bakıma her türlü kötü işi kapsar veya "az veya çok olsun herhangi bir şeyin itidalden çıkması" anlamına gelir. Bu kavramdan türeyen ifsad, fasid ve müfsid gibi kavramlar da Kur'an'da çeşitli anlamlarda kullanılır. Müfsid bu fiilin ismi faili olup bozgunculuk yapan; ifsad ise, bozma, kokuşturma, hükümsüz kılma, geçersiz duruma düşürme demektir. Kur'an'daki ifsad çeşitlerini şu başlıklarda anlatabiliriz:
1) Küfre tabi olmak ve vahye karşı şüphe uyandırmak anlamında:
Her zaman olmasa da sınırlı bir şekilde, özellikle de müfsid sözcüğü, tekziplerinden bahsedilirken kafirlere nispetle kullanılmaktadır. Aynı zamanda Ehl-i Kitab'ın vahiy karşısındaki tutumları ele alırken de onlardan müfsidler olarak bahsedilmektedir.
"Onların bazıları O'na (Kur'an'a) iman eder, bazıları da etmez. Ama Rabbin kötülerin (müfsidin) kimler olduğunu bilir." (Yunus, 40)
"İman etmeyen (keferü) ve Allah yolundan alıkoyanlar var ya, Biz kötülük etmelerinden (yufsidune) dolayı onlara ceza üstüne ceza vereceğiz." (Nahl, 88)
Bu ifsad çeşidinin en iyi örneğini birkaç sebepten dolayı sekülarizm oluşturmaktadır. Birincisi, kainatı aşkın bir güçten bağımsız düşünmeyi (bir bakıma Yaratıcı'dan soyutlama) içinde barındırmasıdır. İkincisi, dinin siyasetten arındırılmasıdır. Kast edilen basit politika konuları değildir. Dinin insan hayatını tanzim edici rolünün sınırlandırılmasıdır. Hayata dair taleplerinin budanmasıdır. Üçüncüsü, dini değerlerle, beşeri değerlerin yer değiştirmesidir. İyinin, kötünün, doğrunun, yanlışın ne olduğunda artık insanın kendi aklının belirleyici olmasıdır.
2) Ölçü ve tartıda hile yapmak, insanların emeklerinin ve ürünlerinin değerini vermemek, bir bakıma gelir dağılımındaki adaletsizliğin sürmesine dolaylı olarak da olsa katkıda bulunmak tarzındaki ifsad:
"Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı-adaleti gözeterek- tam tutun ve insanların eşyasını değerden düşürüp eksiltmeyin ve yeryüzünde müfsidlik ederek fenalık yapmayın." (Hud, 85)
Hz. Şuayb'ın kavmiyle olan ilişkileri bağlamında ifsadın bu çeşidinden bahsedilmekte ve konu Ankebut Suresi'nin 36. ve 37. ayetlerinde de işlenmektedir.
Günümüz dünyasındaki ekonomik işleyiş ve çalışma koşulları düşünüldüğünde ayetin anlamını daha iyi kavramak mümkün olacaktır. Zira bunu sadece pazar esnafının veya bakkalın alış-verişindeki basit bir hile olarak ele almak bizi yanıltacaktır. Karın tokluğuna günde 10-12 saat marketlerde, fabrikalarda, atölyelerde çok düşük ücretle -çoğu- sigortasız ve iş güvencesinden yoksun olarak çalıştırılan insanların emeklerinin karşılığının verilmemesi, ekip biçtiği ürünlerine getirilen kotayla beraber, ürünlerinin değerlerinin altında biçilen fiyatlara çiftçilere yapılan zulümleri de bu kapsamda düşünmek gerekir. Aslında kapitalist sistemin tekelci, tüketime ve hazza dayalı işleyişini ve buna ideolojik referans olan neo liberalizmi ve mevcut durumun devamını sağlayan ekonomi politikalarını da ifsad bağlamında düşünmek gerekir.
3) Zenginliğin, refahın lüksün ve ihtiraslarının peşine takılıp zulme seyirci kalmak bağlamındaki ifsad:
"Sizden önceki kuşaklardan, yeryüzünde fesaddan sakındıran birtakım akıllı ve erdemli kimseler çıksaydı ya! Sadece toplu felaketlerden kurtardığımız az sayıda kimse bu görevi yerine getirdi. Zalimler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu-günahkârlardı. Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulm ile helak edecek değildi." (Hud, 116-117) ayetleri ve Kalem Sûresi'ndeki bahçe sahipleri kıssası da bu hususa açıklık getirmektedir.
4) Malından ihsanda bulunmama, gelir dağılımındaki adaletsizliği artırıcı şekilde davranma(yani malın tekelleşmesi ve belirli çevrelerde toplanması) bağlamındaki ifsad:
"Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde fesad arama, çünkü Allah müfsidleri sevmez." (Kasas, 77)
Karun'un kavmiyle olan ilişkileri bağlamında, Kur'an'dan yola çıkarak karun için diyebiliriz ki;
-Hz.Musa'nın kavmine mensup, onun yakını olmasına rağmen, Firavun ve Haman'la birliktedir.
-Hazineleri olan, zengin biridir.
-Servetiyle böbürlenip şımarmış ve elindeki ekonomik imkanları vahye karşı kullanmıştır.
-"Bu servet bana bilgim sayesinde verilmiştir" diyerek mülkün asıl sahibini unutmuştur. Kısaca, müslümanlara karşı Firavunla işbirliği yapan biridir.
Kapitalizmi ve yaygınlaştırdığı hayat biçimlerini bu ifsad çeşidi çerçevesinde değerlendirebiliriz. Kapitalist ekonomi, dünyayı büyük bir pazara çevirmek isteyen temel belirleyici konumundadır.
5) Ekini ve nesli yok etmek, ekolojik dengeyi bozmak (tabiatı tahrib etmek) bağlamındaki ifsad:
"İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır. O, iş başına geçti mi yeryüzünde fesad çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, fesadı sevmez." (Bakara, 204-205)
Allah yeryüzünü bir denge içinde yaratmıştır. Bu dengenin devamı için de vahy göndermiştir. Ancak insan, vahyi değerlerden uzaklaştıkça, hem fıtratını örtmekte hem de müstağnileşerek yeryüzünü fesada uğratmaktadır.
6) Gayri ahlaki ilişki biçimlerini yaygınlaştırmadaki ifsad:
"Lut da; hani kavmine demişti: 'Siz gerçekten, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı 'çirkin bir utanmazlığı' yapıyorsunuz". ''Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve bir araya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?' Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: 'Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah'ın azabını getir' demek oldu". "Dedi ki: 'Rabbim, fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et."(Ankebut 28-30)
Cinsiyet değişimlerine kapı aralayacak insan tiplerinin yaygınlaşmasını teşvik etmeyi, hatta cinsiyet değişimlerini normal bir durum gibi sunmayı, buna meşruiyet sağlamayı da bir çeşit ifsad olarak düşünebiliriz.
7) Yönetimi altındakileri,birini diğerine karşı koruyup kollarken,diğerine zulmetmek için gruplara ayırmak, baskı altına almak şeklindeki ifsad:
"Sana Musa ve Firavun kıssasından hakkıyla biraz okuyacağız iman edecek bir kavim için; çünkü Firavun o yerde başkaldırmış ve ahalisini fırka fırka edip arkasına takmıştı. Onlardan bir taifeyi ezmek istiyor, oğullarını boğazlatıyor ve kadınlarını hayata atıyordu (diri bırakıyordu). O cidden müfsidlerden idi." (Kasas, 3-4)
Bu ifsad çeşidine günümüzde oldukça sık rastlanmaktadır. İnsanlar siyasi, fikri, ekonomik, etnik nedenlerle, hatta derisinin rengi nedeniyle de zulme maruz kalabilmektedirler. Zulmün her çeşidinin bir ifsad olduğunun ve bunun insan hayatı içinde nedenli yaralar açtığının, yaşadığı dünyayı nasıl yaşanmaz kıldığının örneklerini görmek için, sömürgecilik tarihine ve günümüz tiranlarının yaptıklarına bakmak yeterlidir.
8) Kötülük amaçlı "çete" kurmak, organize suç örgütleri oluşturup her türlü kötülük sonucu toplumda kargaşa oluşturmak, toplumun dirlik ve düzenini bozmak anlamındaki ifsad:
"Şehirde dokuz çete (veya dokuzlu) vardı, hep yeryüzünde fesad yaparlar, salâha yanaşmazlardı. Kendi aralarında Allah adına and içerek, dediler ki: Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra velisine: -Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim. Onlar, hileli bir düzen kurdu, biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk." (Neml, 48-50)
Semud kavminin çoğunluğunu helak eden azabın sebebi; Hz.Salih'in getirdiği mesaja kulak tıkamalarıdır. Mesaja karşı çıkanlara itiraz etmemeleri, sessiz kalmalarıdır. "Çete"leri eski eşkiyalık yöntemleri olarak düşünmek yerine, günümüzde büründüğü (mafya-organize suç örgütleri-derin devlet) spesifik ve çok boyutlu yönleri dikkate alarak yorumlamak gerekir. Bu ifsad çeşidinin en yaygın çeşitlerden olduğunu söylemek abartı olmaz.
Islah kavramıyla ilgili olarak ise şunları söyleyebiliriz:
Sulh/salih kavramları "sa-le-ha" fiil kökünden gelir. Bu fiil "fesad"ın zıddı olup, "doğru oldu, sağlam oldu, düzeldi, fesad kendinden gitti" anlamlarına gelir. Bir bakıma gerek kendindeki iman ve amel yönündeki fesadı gidermek gerekse de yaşadığı yerdeki her türlü fesadı gidermeye çalışmak bir "ıslah" hareketidir.
İman ile salih ameller arasında kuvvetli, kopmaz bir bağ vardır. Salih amel, inanca uyumlu, inançla ayakta duran davranıştır. Bir bakıma imanın tezahürüdür. Dolayısıyla salih amelin şart; Allah'a ve ahret gününe imandır. Bunlar olmaksızın bir amel, salih amel vasfı kazanamaz. Bu şartları taşımak kaydıyla insanlara ve topluma faydalı işler de bu kapsamda değerlendirilebilir. O halde ıslah etmek; Salih ameller ortaya koymaktır.
Ayetlerden toparlayarak salih amelleri şöyle sıralayabiliriz:
-Allah'a inançta ve ibadetlerde ortak koşmamak.
-Namazı dosdoğru kılmak.
-İnfak etmek.
-Sadaka ve zekat vermek.
-Allah'ın emirlerine gönülden itaat etmek.
-Allah'ın ayetlerini okumak (tertil üzere, yaşamaya dönük okumak)
-Gece ibadette bulunmak.
-Ahiret gününe inanmak.
-Emri bil maruf, nehyi anil münker yapmak.
-Hayırda yarışmak.
Kısaca vahyin gölgesinde yaşamaktır. Tevhid ve adalete çağırmaktır. Buna göre ıslahat, müminin yaşam tarzı olmalıdır."
Seminer programı, dinleyenlerin katkılarının ardından sona erdi.