Zehra Türkmen konu hakkında özetle şunları anlattı:
"İnsanoğlunun en canlı, en heyecanlı ve en verimli dönemi gençlik çağıdır. Yani gençlik sosyal gruplar içerisinde toplumun en hareketli ve en dinamik grubunu oluşturur. Bu nedenle henüz kimlik, kişilik ve benliğini oluşturma aşamasında olan genç zaman zaman toplumun farklı katmanları tarafından hedef kitlesi olmuştur. Kimi zaman politik amaçların hedefi haline gelmiş, çeşitli periyotlarla pasifize edilmeye çalışılmış, kuşak çatışması söylemine itilmiş, yani her türlü olumlu ve olumsuz kuşatmalara karşı, manüpile edilmeye en fazla müsait olan kesim olarak görülmüştür.
Her konuda olduğu gibi gençlik konusunda da önce sorunu tam ve doğru olarak tespit edip daha sonra çözüm yollarını aramaya geçmeliyiz. Gençlik ve sosyal medya ya da diğer konularla ilgili kitaplarda sürekli sorunlar var ama çözümler yok. Kıyafet seçimi, arkadaş, sigara gibi sorunları sadece aile içi ilişkilerle çözemiyoruz. Vaaz usulü, tepeden bakan, ders verir nitelikteki çalışmalarla ya da klasiği aşalım diye çok fazla etkinlik yapılmasını merkeze alan çabalarla sağlıklı sonuçlar elde edemiyoruz. Böyle olmamalı gençlik çalışması, bu konuda da itidal gerekli. Şikayet dili kullanmak; gençlik çöktü, gençlik bitti, artık bu gençlikten hayır gelmez gibi cümleler kurmak ya da bu düşünceye sahip olmak yapıcı değil.
"Bizim zamanımızda" diye başlayan cümleler hem gençlere itici geliyor, hem de ileriye dönük adım atılmasını sağlayacak bir yanları yok. Gençleri oldukları gibi görmemiz, anlamamız, tanımamız gerek önce. Mehmet Görmez'in, camiye gelen erkek gençlerin saçına, küpesine takılmayıp diyalog kurulmaya çalışılmasına yönelik açıklaması bu açıdan önemliydi. Gençler ufukları dar ortamlarda yaşıyorlar, soru sormaya korkar haldeler. Her konuda güzel örneklerin dile getirilmesi, tehdit değil teşvik edici bir dil kullanılması gerekiyor. Gençleri sadece okumaya değil yazmaya ve tartışmaya da teşvik etmeliyiz.
Bütün bu sonuçlardan ve yaşanılan tecrübelerden yola çıkarak geleceği omuzlarına bıraktığımız, ancak sınırları olmayan bir hayat tarzını kendilerine benimsemiş gençlerimiz için acil tedbirlerin alınması gerektiğinin altını çizmek lazım. Bu açıdan da zindeliğini kaybeden biz Müslümanların, yeniden Kur'an'ın tevhid ve adalet ilkeleriyle donanan örnek bir sosyal yaşam kurmaları kaçınılmazdır. Küresel kapitalizm tarafından kuşatılan günümüz Müslümanları, bugün bilinçte ve eylemde yeniden Kur'an neslini inşa etmek zorundadırlar. Müslümanların kendilerinden başlamak üzere kendi nesillerini yeniden inşa etme süreçleri içinde ise gençler çok daha önemli ve geleceğimiz için hayatidirler."
Seminer yapılan katkılarla sona erdi...