Programın açılış konuşmasını yapan M. Salih Eşiyok konuşmasında; kapitalizme karşı çıkışlarımızın sloganların ötesinde vahyi ilkeler ışığında, bulunduğumuz merhalelerin şartlarını gözeterek reel olarak yapılması gerektiğine, İslamın kapitalizme itirazının sadece sermayenin tekelleşmesi, üretimin artmasıyla ilgili olmadığını özellikle kapitalizmi ortaya çıkaran bilgi biçimine ve hayatı, insani anlayış ve anlayış tarzına olması gerektiği vurgusunda bulunup yazarın kısa biyografisini tanıttı.
Sonrasında proğrama Kur'an Tilaveti ile devam edildi. Bakara Suresi 263 -268 Ayetlerini Abdurrezak Bawadekçi kuran tilaveti ve Caner Yaman'ın Kur'an Meali okumasından sonra sözü İsmail Ceyran aldı.
İsmail Ceyran: Allah demek Tevhid demek , Tevhid etmek allahı hakkıyla bilmektir. Allah'a gereği gibi kul olmaktır, eşyaya hakikati ile davranmaktır. Şeriat hakikati ile davranmak tevhiddir, onun tecelliside adalettir. Kapitalizm tarım ve ticaret kapitalizmi süreçlerinden sonra ortaya çıkan birikmiş sermaye, sömürgelerden elde edilen hammadde fazlası ve ortaya çıkan pazar sanayi devrimi ile gelişen üretimdeki artışın, mevcut ülkelerin zenginleşme yarışına girmesine zemin hazırladığını tespit etmemiz gerekir. Dünya ülkeleri ekonomik açıdan güçlü emperyalist ülkelerin tüketim mamulleri açısından açık pazarları haline gelmiştir. Bu gelişim dünya ülkelerini rekabet gücü yüksek ve rekabet gücünden yoksun ülkeler olarak ikiye ayırmıştır. Kapitalizimin aynı zamanda seküler olduğunuda Das capital ın yazım sürecinden örnekler vererek anlattı.
Ceyran konuşmasına ; bütün insanların ontolojik olarak iki dünyalı olduğunu söyleyerek sözlerine devam etti. Biz müslümanlar olarak buna iman etmişiz. müslümanların bir ayağı bu dünyada diğer ayağı ise ahirettedir. Tek dünyalılık kapitalist düşüncenin bir mamulüdür. Dünyanın fesada uğratılması , zulüm , sömürü ekin ve neslin yok edilmeye çalışması hep tek dünyalılığın bir ürünüdür. Çünkü bilginin makamın ve mevkinin bağı Allahtan koparılmış ve hesap vermekten bağımsız bir hale büründürülmüştür. Bu yüzden biz müslümanlar için yarın ne olacağından çok , biz öldüğümüzde ne olacağımız hedefimizde olmalıdır. Çünkü müslümanın asıl dünyası asıl yurdu ahiret yurdu olduğuna değinerek bundan örnekler verdi.
İki asra yakındır Allahtan ve ahlaktan koparılmış bir şekilde bu dünyada yaşadığımızı söyleyerek sözlerine devam eden Ceyran ; Hem sosyal , hem siyasal hamde tüzel manada bize ait olmayan değerler dünyasıyla yoğunlaşmış var hızlandırılmış bir yaşam atmosferine dönüştürülmüş bir dünyadayız. Bütün değerlerimizin fabrika ortamlarında üretilmeye başlandığını istatiksel değerler üzerinden gündeme alarak bunlar üzerinde değerlendirmelerde bulundu. Küreselleşmiş modern dünya düzeni üzerinden laisizm , sekülerizm , Marksizmi , sosyalizim ve diğer izmlerini tamamının aynı paradigmanın birer ürünü olduğunu, bunların bir birlerinin kardeşi ve birbirleri üzerinden geliştiklerini vurgulayarak batı toplumundan ve Marks'ın hayatından ve toplumdan kopuk olarak sosyal sorunları ele almasından örnekler verdi.
Ceyran daha sonra BM in istatikleri üzerinden ekin ve neslin yok edilmesi , Allahtan koparılmış bilgiden kaynaklı olarak dünyanın nasıl bir hale geldiğini Yunan mitolojisi ve Dünyadaki ölüm ve yaşam koşullarından örnekler vererek dikkati gerçekliklerimiz üzerine çekti. Kendi özüne yabancılaşan, inanç ve kültür değerlerinden taviz veren Müslüman tebanın, aydın ve lider kadrosunun, girdiği hipnozdan uyanıp, İslami ve uhrevi farkındalıkla hareket etme vaktinin geldiğini dile getirdi. Artık çekinmeden "ben Müslümanlardanım"demenin ve tüm fiillerimizde olması gerektiği gibi iktisadi faaliyetlerimizde de, yani tasarruf anlayışımızdan tutun tüketim kalıplarımıza kadar, yatırım kararlarımızdan tutun çalışan-çalıştıran ilişkilerimize kadar, İslami usul ve emirleri tatbik etmeye çalışmanın, hiç olmazssa gayretlerimizi arttırmamız gerektiğini ve Allah merkezli bilgiyi hayatımızın her zerresine nüfuz ettirmemiz gerektiğini dile getirdi.
Ceyran konuşmasının sonunda Vasat bir ümmet olmamızı tavsiye eden Rabbin boyunduruğu altına girmemiz gerektiğinin, zamanımızı boşa harcamamız gerektiğini , yer yüzünden yükselen ifsada, adaletsizliğe ve küresel çürümüşlüğe karşı Müslümanlar olarak köklerini nebevi inşa geleneğinin içinde bulacağı, yeniden vahiyle diriltilecek bir dünya çağrısını yükseltmek konusundaki sorumluluğumuzun ötelenemez ve ertelenemez ibadi bir yükümlülük olduğunu belirterek konuşmasını bitirdi.
Proğram daha sonra dinleyicilerden gelen soru ve cevap ile son buldu.