Özgür-Der Adana temsilciliğinde geçekleşen program, sunucu Melike Yılmaz Şanlı'nın Hülya Şekerci hakkında yaptığı bilgilendirme konuşmasından sonra başladı.
Hülya Şekerci konuşmasına, özellikle İslami bağlamda yapılan tartışmalarda, kadının odak noktası olduğunu söyleyerek başladı. Kıyafeti üzerinden Cumhuriyet döneminde 'kadını aç kuranı kapa' felsefesi üzerinden yapılan tartışmaların 28 Şubatta da devam ettiğini belirten Şekerci, bunun sebebinin kadının kıyafetini yaşadığı toplumun sosyolojisini okuma konusunda önemli ipuçları taşımasına bağladı.
Şekerci, 28 Şubat sürecinde insanlar iki metre bez parçasıyla neden uğraşıldığını anlamakta belki biraz zorlandılar. Ama aslında o bez parçasının altında yatan koca bir kimlik mevzusuydu. 'Aslında İslami kimlikle mücadele ediyorlardı' diyerek kadınla ilgili bu konuları kimlik konusundan bağımsız konuşamayacağımızı söyledi.
Ciddi Bir Kimlik Kırılması Yaşanıyor
Şekerci, Modern dünyada Müslüman kadından da öte Müslüman insanın bir tarafta modern yaşam, diğer tarafta geleneğin algısı ortasında ne yapacağı, nasıl bir İslami tavır sergileyeceği sorusunu sorduktan sonra İslam dünyasına baktığımızda karşılaştığımız manzarayı şöyle ifade etti;
"1950 li yılların sonundan itibaren 1960 lı yıllarda sosyalizm yükselişe geçmişti. O dönemde hatırlarsınız İslam sosyalizmi denen bir kavram üretildi. İslam da -sosyalistlerin yaptığı gibi- eşitlikçi ve adalet üzere kurulu bir dindir denmeye çalışılıyordu. İslam tek başına yetmiyordu. Çünkü bireyler kendisini ayrıştırmak için İslam sosyalizmi ifadesini kullanıyordu. Sosyalizm gündemden düştüğü zaman liberalizm yükseldi. İslam liberalizmi kavramını konuşmaya başladık. İslam liberal bir düşünceye sahiptir. Kapitalizm doğmadan önce İslam coğrafyasında gerçekten ilk kapitalizmi aslında Müslümanlar ortaya çıkararak, çek-senet ilk defa Müslümanlarda kullanılmıştır ifadesini ortaya koyuyorlar. Dolayısıyla serbest piyasa ekonomisi vardır aslında. İslam sosyalizmden daha çok liberalizme uygundur demeye çalışıyorlardı. Ve bu şekilde Müslüman liberaller ortaya çıkıyordu. Diğer tarafta geleneksel yapının kadına yönelttiği çok ciddi sıkıntılı bakış açıları var. Müslüman kadının maruz kaldığı bu bakış açısı karşısında bir kesim ben Müslüman feministim demeye başladı. İslam ile başka bir ideolojinin bir araya getirilmesi çok ciddi bir kimlik kırılması oluşturuyor. Bu, işte İslami sadece beş şarta indirgeyen, sadece imana indirgeyen bir yapının ürünü olarak karşımıza çıkıyor; hayatın bütününü kuşatan 'ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir. Benim namazım, ibadetim, yaşamım ve ölümüm Âlemlerin rabbi Allah içindir.'
Tüketim Kültürü Karşısında Çok Ciddi Bir Duruşumuz Yok
Müslümanlar İslami bir bütünlük içinde hayata bakmadıkları için hayatlarının bir parçasını İslami ibadetlerle geçirirken diğer parçasında ekonomi, günlük hayat gibi konularda kıblesi başka tarafa yani kapitalizme, modern hayata kaydığını söyleyen şekerci, çok ciddi bir kimliğimiz, ciddi bir duruşumuz olmadığı için nasıl mücadele edeceğimiz konusunda da sıkıntı ve zaaflarımızın olduğunu söyledi.
Yanlış Yorumlar Arasına Sıkıştırılmış Kurani Doğrular
Geleneği eleştirdiğinizde nereye savrulacağının belli olmadığını ifade eden şekerci, İslam konusundaki şahitlik, çok eşli evlilik, dövülme ve kocaya itaat konularının modern paradigmaya uymadığı için bazı çevrelerin bunu eşitsizlik olarak algıladıklarına vurgu yaptı. Modern kesimin bu konular üzerinde tarihselcilik bakışını ortaya atarak gençlerin bunlardan etkilediğini, çünkü gençlerin hükümlerin tarihte kaldığı inancına bağlanarak kolaya kaçtıklarını ifade etti. Tarihselcilerin aslında bu çağdaki doğrular üzerinden doğruları anlamaya çalıştıkları ve hükümlerin ortadan kaldığını ifade ettiklerinin yanlış olduğunu dile getirerek yanlış yorum yapan başka bir kesime vurgu yaptı. Yani geleneksel çevrenin biat, kadınların mescide gitmesi ve erkeğe itaat konularındaki yorumları üzerinde durdu.
Biat konusunun çok önemli olduğunu 15 yy da Avrupa'da kadının insan mı değil mi olduğunu tartışırken peygamberin onların biatini kabul ederek bir nevi kadınları siyasi aktiviteye çağırdığını söyleyen şekerci sözlerinin devamında kadınları mescide görmek isteyen resulün onları sosyal hayata çağırdığını ifade etti.
Şekerci sözlerine şöyle davam etti; "geleneği aşmanın yolları kadın ve erkeği çatıştırmak değil onların beraber yürüyerek birbirlerinin velileri olduğunu bilmekte geçer. Üstünlük tartışması cahili bir tavırdır. Üstünlük yalnızca takvadadır. Kadına öncelikle insan olarak bakmalıyız. Kadını sadece anne ya da kadın olarak görmemeli onun eşi üzerinden değil de ahirette birey olarak sorumlu olacağını bilmeliyiz.
Tüketim kültürünün her ne kadar kadınla eşleştiriliyor olsa da erkekleri de aynı şekilde etkilemektedir. Modernizmi nasıl aşacağımız konusun da birlikte hareket etmeliyiz. Bir Müslüman olarak eğer Allaha adanmamışsak kendimizi modern kültüre karşı koruyamayız. Aramızdaki öncü Müslümanların bu konudaki fıkıhları biraz daha farklı olmalı, kendilerine caiz olandan örnek olmak için biraz daha fazla feragat etmeliler diye düşünüyorum.'
Kafalar Geleneksel Yaşantılar Modern
Müslümanların zihinlerinde kadının yerinin geleneksel ancak pratikte ondan modern bir tavır beklediklerini ifade eden şekerci bunu evlenmeden önce erkeğin eşinin çalışmasını istemediğini lakin evlenme aşamasında çalışan eş istediği örneğini vererek sözlerini pekiştirdi.
Sonuç olarak şekerci yozlaştıran modern dünyada yozlaşanların olduğu gibi kendini koruyan Müslümanlarında var olduğunu söyleyerek umutlu olmak gerektiğine vurgu yaptı. Ve katılımcıların sorularına yanıt verdikten sonra kitabını imzalatmak isteyenlerin kitaplarını imzaladı.
Foto: Melike ŞANLI
Haber: Canan EFE