Uludere Katliamı ve Kürt Sorunu Semineri
Sakarya Özgür-Der Şubesi Serdar Bülent YILMAZ'ın katıldığı bir video-konferans gerçekleştirdi.
34 masum insanın Hava Kuvvetlerine ait jetler tarafından Uludere’de katledilmesi bilindiği gibi halen de sıcaklığını koruyan ve gerek yaşandığı Kürdistan coğrafyası ve gerekse ülkenin diğer bölgelerinde de ciddi ve hatta travma tik durumlar oluşturacak sonuçlar doğurma özelliğini koruyor. Olaya her kesim belli bir minvalden bakıyor ve kendince çıkarımlar yaparak yorumlarda bulunabiliyor.
Özgür-Der Sakarya Şubesi işte bu olaya yani Uludere katliamına dikkat çekmek ve bu katliam sonrası gelişen ve değişen şartları değerlendirmek ve en genelde de bu olayın Kürt sorununa ilişkin yansımaları ile herkese efelenen Hükümet’in aslında hala da iktidar olmayı beceremediği noktalarında değerlendirmelerini almak üzere Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Serdar Bülent YILMAZ ile bir video-konferans gerçekleştirdi. Yaklaşık bir saat süren konferansın girişinde Serdar Bülent YILMAZ Uludere katliamı ve ardından yaşanan gelişmelere ilişkin kısa bir değerlendirmede bulundu.
Serdar Bülent YILMAZ burada şu hususlara dikkat çekti:
Bölgemiz aslında katliamlara cinayetlere yabancı bir bölge değil. Yaklaşık bir asırdır sürekli bir yıldırma yok etme asimilasyon ve yok sayma politikası zaten düzenli olarak takip ediliyor. Bu politikanın aktörleri zamana ve zemine göre değişkenlik gösterirlerken zulme uğrayan yok sayılan yok edilmek istenen hep Kürt halkı ve onun fıtri ve kültürel değerleri oluyor.
Uludere’de açıkça söylemek gerekirse kasıt var. Bizim Kardeşlik İçin Adalet Platformu olarak olay mahallinde yapmış gözlem ve incelemelerimizin sonucunda ortaya çıkan sonuç budur. Tekrar söylüyorum Uludere’de kasıt vardır.
Bu katliamı kim tezgâhladı? Bu işin emrini veren kim? Soruları üzerine yoğunlaşıp katliamın sorumlularının ortaya çıkartılması gerekirken konu sulandırıldı ve en sonunda kürtaj konusuna bağlanarak iyiden iyiye iğdiş edilerek gündemden düşürülmeye çalışıldı.
Çok daha hassas davranılmalı olayın karartılması yerine en kısa zamanda ilk defa devlet bizzat açıklama yapmalı ve katliamda canlarını yitirenlerin yakınlarının ve toplumun vicdanına hitap edilmeliydi.
Bilindiği gibi olay saat 20.30 sıralarında oluyor ve ta ertesi günden sonra Başbakan buna ilişkin yarım yamalak sözler sarf ediyor. Olayı anlayamadığı kavrayamadığı (ya da çok iyi anladığı ve kavradığı) her halinden belli olan Başbakan sosyal ağlar yoluyla herkes tarafından duyulan olayı görmezden gelemeyeceğini fark ediyor ve bu tür bir açıklama yapıyor. Bu olay 90’lı yıllarda olmuş olsaydı kimsenin haberi dahi olmayabilirdi.
Şunu teslim etmemiz gerekir ki (ki bundan hiç bir adalet sahibi kimse gocunmaz ) Ak Parti Hükümeti son yıllarda ve bilhassa 2007 sonrasında Kürt sorununun çözümü noktasında bugüne kadar kimsenin atamayacağı adımları attı.
Ancak bu olayda yaptığı en büyük hata devlet aklı ile düşünmesiydi. Kökleri çok derinlerde olan bu devlet aklı ile düşünmek refleksi Başbakan’ı ve Hükümet’i yanılttı. Bildiğimiz gibi bu akıl devletin menfaatleri üzerine kendisini odaklamıştır ve onun için devletin menfaatleri için her şey feda edilebilir.
Olaydan sonra Başbakan Uludere’ye gitmeyi akıl edemedi. Ne yaptı peki? Hükümet sözcüsü Hüseyin ÇELİK gibi Genelkurmay’ın bildirisini okumakla yetindi. Sonrasında konuşan Bülent ARINÇ’ta aynı nakaratı tekrarladı. Arınç’ın farkını adeta ölen köylülere çıkartmasıydı.
Geldiğimiz noktada “tazminatsa tazminat” söylemi yaşanan aymazlığı ifade eden deşifre eden bir söylemdir. Arkasından gelen kürtaj benzetmeleri ve buna ilişkin tartışmalar da cabası.
Ak Parti bu olaya katliam denmesinden rahatsız oluyor. Başbakan bundan rahatsız oluyor. Çünkü kendi iktidarsızlığı ortaya çıkıyor.
Uludere katliamında her şeye rağmen geç kalınmış bir şey yoktur. Bugünden tezi yok Uludere gidilerek ölenlerin yakınlarından ve halktan özür dilenmelidir. Tazminatları da en yüksek dereceden ödenmelidir.
Sunumun ardından Serdar Bülent YILMAZ’a sorular yöneltildi. Yöneltilen sorular genellikle sunumun paralelinde olsa da “Roboski katliamı müslümanlar arasında bir kırılma yaşanmasına sebep oluyor mu? Sorusuna YILMAZ kısaca; elbette ki olaydan sonra Ak Parti’ye yakın diyebileceğimiz medya organları olayı hafife aldılar görmezden geldiler komploculuk yaftalaması ile absorbe etmeye çalıştılar. Bizzat Başbakan’dan çekindikleri için “katliam” ifadesini kullanamadılar. Bu hassasiyet zulme uğrayanı görmezden gelen iğrenç bir hassasiyettir(!)Bu güce endekslenmiş bir durumdur. Bir diğer soru olarak :”Hükümetin ve Başbakan’ın bu olaya duyarsız kalması belki de o geleneğin genlerinden geliyor diyebiliriz. Gerek iç politika ve dengelerde ve gerekse dış politika ve dengeler de kimin işine yaradı? Bu soruya da Serdar Bülent YILMAZ Kürt sorunu paralelinden bakılması gerektiğini söyleyerek cevapladı.
Yaklaşık bir saat süren video-konferansın ardından Sakarya Özgür-Der Şube Başkanı Mehmet Baki KIZILTEPE’nin yönettiği bir forum düzenlendi ve Serdar Bülent YILMAZ’ın sunumu üzerinden eleştiri ve katkılar değerlendirildi.