Tunus ve Mısır İntifadasına Sakarya’dan Destek
Özgür-Der Sakarya Şubesi ve SABED ortaklaşa gerçekleştirdikleri eylemle, Tunus ve Mısır’daki ayaklanmaları destekleyerek, Türkiye’nin Ortadoğu coğrafyası için model gösterilmesini eleştirdi.
Özgür-Der Sakarya Şubesi ve SABED(Sapanca Bilgi Eğitim ve Dayanışma Derneği)'in Gar Meydanı'nda ortaklaşa olarak düzenledikleri eylemde, Tunus ve Mısır halklarının adalet ve özgürlük merkezli ayaklanmalarına destek verilirken, bu durumun Türkiye'deki muhafazakar kesimlerin durdukları yeri değerlendirme ve sağcı, sığınmacı reflekslerinden sıyrılmaları konusunda bir fırsat olduğu dile getirildi.
Eylemciler adına basın açıklamasını okuyan Ömer SEVİM, ortaya çıkan bu durumda adalet ve özgürlük taleplerini karşılamada yetersiz ve isteksiz olan, dayatmacı bir sistemin nasıl olur da Ortadoğu halklarına model olarak sunulabildiğinin, küresel aktörlerin amacını çok açık bir şekilde ortaya koyduğunu şu sözlerle dile getirdi: "BOP ve GOP' tan sonra İslam coğrafyasında rol model olarak sunulan ve vitrine konan Türkiye ise bilhassa laik ve demokratik yönü ön plana çıkartılarak, diğer İslam ülkelerinin varmak istedikleri noktaymış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Anadilde eğitimi halledememiş, başörtüsü yasağını çözememiş, küresel kapitalizmin yeni üslerinden olmaya aday Türkiye'nin İslam ülkeleri tarafından nasıl ve ne şekilde örnek alınacağı ise tam bir muamma. Henüz sosyal adaleti sağlayamamış, yoksulların emekleri üzerinden seçkinci elitlerin ve bürokratik oligarşinin beslenip semirtildiği, açlıktan bebek ölümlerinin yaşandığı Türkiye'nin medyatik yüzü Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu marifetiyle İslam coğrafyasına laikliği, demokrasiyi, insan haklarını getireceklerini iddia edenler vahşi kapitalizmin efendileridir."
Eylemde "Mısır Halkının Kıyamına Bin Selam!" ve "Zulüm ve İşbirlikçiliğe Karşı; Direniş - Adalet - Özgürlük" pankartlarını açan katılımcılar, "Diktatörün Gitmesi Yetmez; Diktatörlük Bitmeli", "Bütün Ülkelerin Başörtüsü Yasakçıları Bin Ali'nin Akıbetinden İbret Alın", "Zalimler Korksun İntifada Büyüyor", "Hasan el-Benna'nın Torunlarının Kıyamını Destekliyoruz" vb. dövizler taşıdılar. Açıklama boyunca "Tunus'ta Mısır'da İntifada Her Yerde", "Mısır Halkı Yalnız Değildir", "Mısır'a Selam Direnişe Devam", "Emperyalizm Yenilecek İslami Direniş Kazanacak" ve "Tevhid Adalet Özgürlük" sloganları atıldı.
Basın Açıklaması Tam Metni:
Zulüm ve İşbirlikçiliğe Karşı; Direniş - Adalet - Özgürlük
Tunus ile başlayan ve Mısır'da devam eden halk hareketleri yıllardır kendilerini sömüren diktatörlüklere karşı ayaklandılar. Yıllardır halklarını ve halklarının taleplerini görmezden gelen diktatörler kimisi ülkesinden kaçtı gitti kimisi istifa etti diğerleri de kaçıp gitmek için gün sayıyor.
Her fırsatta kendisine Kemalist devrimleri örnek aldığını söyleyen Zeynelabidin Bin Ali 23 yıldır İslami her türlü simge ve gelişmeyi yasaklayarak halkın hak ve taleplerini görmezden geliyordu. Hüsnü Mübarek işbirlikçilikte sınır tanımıyor ABD ve İsrail'in çıkarları uğruna kendi halkına zulmediyordu. En son Refah kapısını kapatarak Gazze halkına uyguladığı zulüm ile de ne kadar "mübarek" bir adam olduğunu ispatlamıştı. Ve Hüsnü Mübarek'in yıllardır tetikçisi görevini üstlenen Ömer Süleyman'ın gösterilerin 17.gününde "Mısır'ı korumak için işi darbeye getirmeyelim" sözü zalimlerin nasıl bir inkılap ile devrileceklerini anladıklarının en açık göstergesidir.En sonunda Mısır halkının direnişi ve kararlı tutumu sonunda Hüsnü Mübarek istifa etmek zorunda kaldı.Kendisinden sonra yerine geçirmek istediği Ömer Süleyman'a da Müslümanlar taviz vermediler ve ikisi de istifa ettiler.Kararlı tutumlarından dolayı Mısır Halkını selamlıyoruz.
BOP ve GOP' tan sonra İslam coğrafyasında rol model olarak sunulan ve vitrine konan Türkiye ise bilhassa laik ve demokratik yönü ön plana çıkartılarak diğer İslam ülkelerinin varmak istedikleri noktaymış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Anadilde eğitimi halledememiş başörtüsü yasağını çözememiş küresel kapitalizmin yeni üslerinden olmaya aday Türkiye'nin İslam ülkeleri tarafından nasıl ve ne şekilde örnek alınacağı ise tam bir muamma.
Henüz sosyal adaleti sağlayamamış, yoksulların emekleri üzerinden seçkinci elitlerin ve bürokratik oligarşinin beslenip semirtildiği, açlıktan bebek ölümlerinin yaşandığı Türkiye'nin medyatik yüzü Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu marifetiyle İslam coğrafyasına laikliği demokrasiyi insan haklarını getireceklerini iddia edenler vahşi kapitalizmin efendileridir.
Her an daha fazla tüketmeyi hedef edinmiş kapitalizm için yıllardır baskı altında inleyen İslam ülkeleri yeni ve bakir pazarlar olarak görülüyor olabilir. Türkiye'deki bazı muhalif unsurların da desteğini alarak iktidar olan Hükümetin yapması gereken hak ve özgülüklerdeki Kemalist baskıları kırmak ve adil bir bölüşüm prensibi ile ezilen ve sömürülen geniş halk kesimlerinin insanca yaşam standartlarına kavuşmalarını sağlamaktır. Yoksa kendi elitlerini oluştururken yoksulları görmeyen iktidarın sonu "Mübarek" bir son olabilir. Tüm dünyaya insan haklarından ve özgürlükten bahsederken Türkiye'deki Müslümanları ve Kürtleri neo-kemalizme kurban etmenin sonu umutsuz bir kaçış olmaktan başka ne olabilir.
Zulmün ve işbirlikçi politikaların iflas ettiği ortadadır. Ezilen halkların ayağa kalkışı zalim ve işbirlikçilerden hesap sormakla sonuçlanacaktır. Tunus ve Mısır halklarının ayaklanması tüm dünyada zulüm ve işbirliği politikaları altında sömürülen halkların da kurtuluşu için eşsiz bir örneklik anlamına gelecektir. Zeynel Abidin ve Mübarek bunca yıldır yaptıklarının karşılığını görmüşlerdir.
Tunus'ta başörtüsünü sokakta dahi yasaklayarak zulümde sınır tanımayan Zeynel Abidin ile Gazze halkına yardım gitmemesi için Refah kapısını kapatarak işbirliğinde sınır tanımayan Mübarek'in diktatörlükleri çöküyorlarken bu zalimlerin kendilerine örnek aldıkları Kemalist sistemi ayakta tutan sağcı sığınmacı muhafazakâr kesimlerin de durdukları yeri gözden geçirmelerinin zamanı gelmiştir. Yıllardır Müslümanlara enjekte ettikleri sağcılık muhafazakârlık gibi hastalıkların vücuttan def edilme zamanı gelmiştir.
Aziz dinimiz İslam; tevhidin ve adaletin temelinde özgürlüğün kapılarının açılmasını öngörür.
Şirkin yerine tevhidi ifsadın yerine ıslahı zulmün yerine adaleti ve esaretin yerine özgürlüğü ikame edene dek direnerek halka öncüler olmak Müslümanların en önemli sorumluluklarındandır.