Sakarya'da Filistin Direnişine Destek Eylemi
İHH ve Özgür-Der’in çağrısı ile Adapazarı AKM önünde İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamlar Eğitim Bir-Sen; Ada-Der ve pek çok İslami Kuruluşun desteğiyle protesto edildi.
Filistin Suriye Direniş Her Yerde sloganıyla özdeşleşen basın açıklamasını İHH Sakarya İl Temsilcisi Ruhi Ademoğlu okudu. Yine Ruhi Âdemoğlu’nun yaptırdığı duanın ardından eylem sona erdi.
Açıklamanın tam metni:
“Filistin'de Çocuklar Katlediliyor”
“Bugün Flistin’de, Gazze’de bütün dünya insanlığını utandırması, başını yere eğdirmesi gereken, tam bir insanlık dramı, vahşi bir soykırım yaşanıyor. 2 milyonluk bir halk topyekun yok edilmeye çalışılırken bütün dünya devletleri ve uluslar arası kuruluşlar utanmazca, ahlaksızca seyrediyorlar. Bugüne kadar hiçbir BM kararına uymamış bulunan terörist İsrail, insani yardım kuruluşlarının çabalarını da engelleyerek BM’e ve bütün dünyaya meydan okurcasına zulmünü ısrarla sürdürüyor. ABD’nin emriyle istedikleri ülkeye yaptırım kararını kolayca veren BM ve diğer kuruluşlar terörist İsrail’in bütün yaptıklarına ve soykırımına seyirci kalmayı sürdürüyor. Halkı Müslüman ülkeler, Arap devletleri, İslam Konferansı Örgütü ve Arap Birliği ahlaksızca seyrediyorlar. Önemli bir kısmı ise, seyirci bile kalmayıp İsrail terör devletiyle işbirliği yapma alçaklığını da gösteriyorlar. Mısır’ın çağdaş Firavunu Sisi ise daha ileri gidip, terör devletinin inşa ettiği duvarlarla ve kuşatmayla ceza evine çevirdiği Gazze’nin kapılarını kapatıp, hayat kaynağı olan tünelleri yıkıp, terör devletince verilen gardiyanlık görevini en sadist duygularla yerine getiriyor. İşte bütün bu zulümleri, zalimleri ve işbirlikçi alçakları protesto etmek ve hepimizin onurunun, insanlık onurunun ve ümmetin onurunun savunucusu, onurlu Gazze halkının ve Hamas’ın, Müslüman kardeşlerimizin yanında yer aldığımızı haykırmak için bugün burada toplandık.”
İsrail işgal rejiminin 7 Temmuz 2014 tarihinde başlattığı hava saldırılarında hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı her geçen gün artarken, Gazze’de zaten kötü olan insani durum dayanılamaz boyutlara ulaştı. Havadan, denizden ve karadan gelen saldırılarda hayatını kaybedenlerin yüzde 80’lik bölümünü siviller oluşturuyor. Şu ana kadar 50'nin üstünde çocuk şehit edildi. Bu da İsrail’in sivil ölümler konusunda kasti ateş ettiğini ortaya koyuyor. İsrail’in Yeni Stratejisi sadece direnişçileri hedef almak olmadığı, asıl hedefin direnişçilerin ailelerini ve sevdiklerini yok ederek intikam almak olduğu, hedef alınan evlerin büyük bölümü, İsrail’in öldürmek istediği direnişçilerin aile yada akrabalarına ait evler olmasından anlaşılıyor.. İsrail li fanatik milletvekili Ayelet Şaked’in “Filistinli anneler de oğulları gibi ölmeliler” sözleriyle açığa vurduğu bu strateji, işgal rejiminden yalanlama görmediği gibi, Batılı ülkelerden de her hangi bir tepki almadı.
Şu ana kadar sivil Filistin lilere ait 1000’den fazla ev yerle bir edildi. Ölü sayısı sürekli artarken, Yaralıların sayısı iki bine yaklaştı. Bulundukları bölgeden zaten mülteci durumunda olan binlerce Filistinli başka bölgelere göç ederek ikinci ya da üçüncü kez mülteci konumuna düştü. İsrail saldırılarında sadece insanlar değil, geride kalanların hayatta kalmasını sağlayacak tesisler de hedef alınıyor. Örneğin bazı şehirlere temiz içme suyu veren tesislerin vurulması sonucunda yaz sıcağında ciddi bir su sıkıntısı yaşanıyor. Gazze nüfusunun en az üçte biri temiz içme suyundan mahrum, en az 350 bin kişi su sıkıntısı ile karşı karşıya. Elektrik hatlarının vurulması sonucunda hastanelerin hayati cihazları çalışmıyor. Şu ana kadar saldırılarda 8 tane sağlık tesisi ile 4 ambulans vuruldu.
Hava saldırılarında bir doktor hayatını kaybederken, 19 sağlık çalışanı ağır yaralı. Vurulan yerlere yakın civarda bulunan 66 okul da hasar gördü. Balıkçılık için kullanılan 32 tekne de imha edildi.
Daha 9-10 yaşlarındaydılar sahilde vurulan çocuklar; Atıf, Zekeriya, Muhammed ve Ramiz. Kumsalda top oynarken füzelerle öldürüldü. Bunu bir 'devlet' yaptı.En aşırı uç örgütlerin bile yapmaktan kaçınacağı bir ahlaksızlığı o 'devlet' yapıyor. Devlet kavramı, ahlak kavramı, insan onur ve haysiyeti ayaklar altına alındı. İnsan ırkını 1948 yılından beri yeryüzünün en kutsal toprak parçasında, Adem'den bu yana yaşayan herkesi utandıracak çirkinlikler yapıyor.Kan döküyor. Çocuk katlediyor. Zeytin ağaçlarını kesiyor. Hayvanlara saldırıyor. Bir milleti topraklarından sürüyor. Aç bırakıyor. Yüzlerce insanı çöldeki esir kamplarında tutuyor. Aileleri evleriyle birlikte toprağa gömüyor. Yaşlı ve felçli insanları füzelerle öldürüyor.Bütün dinlerin, indirilen bütün kitapların, gönderilen bütün elçilerin mesajlarına savaş açıyor. Onlara, o kutsal sözlere meydan okuyor. Musa'nın, İsa'nın, Muhammed'in ve onların atalarının bize öğrettiği güzel olan ne varsa işte o 'devlet' bunları hiçe sayıyor. Günlerdir Gazze bombalanıyor. Evler, camiler, okullar ve hastaneler vuruluyor. Yaşlılar, çocuklar ve anneler öldürülüyor. Filistin polisi öldürülüyor. Sanki polis öldürmek meşru bir davranışmış gibi gösteriliyor. Yaşlı, felçli, gözleri görmeyen, tekerlekli sandalyeye mahkum bir kişiyi, sabah namazında camiden çıkarken füze ile havaya uçuran bir zihniyetten, bir ahlaksızlıktan, bir ırkçı rejimden söz ediyoruz. Asla durmayacak, varolduğu sürece insanlığa karşı suç işleyecek, insan ırkına saldıracak bir toplumdan söz ediyoruz. İsrail'in tarihi budur. Kurulduğundan beri budur. Hep böyle olacaktır. Her zaman insan ırkı ile savaşacak, zulüm yapacaktır. Eline geçen her fırsatı kendinden olmayanları imha etmek için kullanacaktır. Geçmişi bunun göstergesidir.
O ırkçı bir devlettir. Yeryüzünün tek ırkçı devletidir. 21. Yüzyıl'ın ilk yıllarında neoconlar üzerinden ABD'yi etkisi altına alan, ardından Avrupa kıyılarını yoklayan yeni faşizm dalgasından beslenmektedir.
Filistin meselesinde, Gazze meselesinde öfke sadece İsrail'e değildir. Öfke; Arap yurdunu, İslam yurdunu denetimleri altına alıp, onu pazarlayıp, kaynaklarını peşkeş çekerek iktidar satın alıp, bu acının üzerinde tepinenleredir. Saltanat ve şatafat arasında insanlığını ve tüm değerlerini kaybeden görgüsüz ve acımasızlaradır. İsrail kadar onlar da suçludur. Onlar da bu zulmün ve kanın sorumlusudur. Bizim zalimlerimiz, bizim ahlaksızlarımız gitmeden, o topraklar özgürlük ve onura kavuşmadan Gazze yine aynı Gazze olacaktır. Çünkü İsrail'in en büyük silahı topraklarını, kaynaklarını ve şereflerini satmış bu saltanat düşkünleridir.
Vurulan sadece Gazze değil, vurulan İstanbul, vurulan Mekke, vurulan Bosna, vurulan Şam, vurulan Kahire, vurulan Medine, vurulan Kudüs... Gazze değil vurulan müslümanların inançlarıdır. Mübarek Ramazan'da vurulan Gazze değil, 1,5 milyar müslümanın onurudur. Atıf, Zekeriya, Muhammed ve Ramiz, Cenin'de toprağa gömülenlerle birlikte Cennet'in çocukları arasına katıldı. Biz utancımızla yaşamaya devam edelim...
Türkiye olarak zaten en alt seviyeye inen siyonist rejimle tüm ilişkiler tamamen kesilmeli. Bu insanlık düşmanları ile ticari, askeri ve siyasi hiçbir ilişkimiz kalmamalıdır. Türkiye'den İsrail'e, Filistinli kardeşlerimizi öldürmeye giden uçaklar dolusu siyonist askerler tespit edilmeli ve yargı önüne çıkarılmalıdır. Türkiye'deki yahudiler ve yahudi lobisi açıkça Katil İsrail rejimini kınamalıdır. Aksi davranış, Siyonist katillerin tüm yaptıklarını destekliyoruz demektir. Bu topraklarda siyonistleri destekleyenler rahat olmamalıdır. Katil İsrail terör örgütünün hiçbir malı kullanılmamalı ve siyonistlere destek veren ticari kuruluşlara ambargo uygulanmalı, evlerimize masum kanına bulaşmış ürünler sokulmamalıdır.
İnsanlığın vicdanını harekete geçmeye davet ediyoruz. İki yüzlü Batı'nın ve işbirlikçilerinin ve suskun Dünya'nın tavrı gösteriyor ki “İnsanlığı kurtaracak olan Birleşmiş Milletler değil, Birleşmiş Vicdanlardır.”