Sakarya'da 'Ercüment Özkan'ın Hayatı Konuşuldu
Sakarya Özgür-Der Şubesi Öncü Şahsiyetler Seminerlerinin sonuncusu Ercüment Özkan başlığı ile dernek merkezinde yapıldı.
Merhum Ercüment Özkan’ın hayatının kısa özetinin verilerek başlanan seminerde O’nun düşünceleri tavsiyeleri ve eleştirildiği noktalar üzerinde duruldu. Yapılan sunumun özeti aşağıya çıkartılmıştır.
a.Hayatı
23 Ocak 1938’de Kırşehir Mucur’da dünyaya geldi. Mucur Cumhuriyet İlkokulundan sonra orta ve lise Kayseri’de. Derslerinin yanında boks ile ilgileniyor. Babası telgraf memuru Birçok değişik şehirde görevlerde bulunuyor. Ercüment Özkan renkli bir kişiliğe sahip. Kayak okul tiyatrosu ve folklorla da uğraşıyor.
Çocukluğu tek parti döneminin karanlığında geçiyor. Jandarmaların zulümlerine karşı Arapça ezan okumakta ısrar eden bir hocayı saklıyorlar. Çok düzenli ve prensip sahibi bir çocuk.
1957’de annesini çok genç yaşta 34 yaşında kaybediyor. Anne acısı ve farklı birtakım sebepler yüzünden İstanbul THY’de işe giriyor ancak bu uzun sürmüyor. Ankara’ya gelerek Hukuk Fakültesine devam ediyor. Ciddi zorluklar geçiriyor. Açlık yoksulluk hastalık gibi.
Adnan Menderes’in Kırşehir’e geleceğini haber alınca ne yapıp edip onunla görüşüp Mucur’a kütüphane sözü alıyor. Millet partisi genel merkezinde çalışıyor. Burada az da olsa siyasetin içine girmiş oluyor. Aynı zamanda Türk Ocağına gidip geliyor. Okumaya ağırlık veriyor. Basın Haber Ajansını(basın tetkik ve haber alma Merkezi) kuruyor. Çok sevdiği bir iş bu. Hem geçimini sağlayacak ve hem de çok sevdiği bir işi yapacak.
Ankara 27 Mayıs darbesi öncesi şartlarını yaşıyor. İhtilal oluyor. Ercüment Özkan 22 yaşında. Ortamdan ve durumdan çok rahatsızlık duyuyor fakat ne yapacağını da bilmiyor.1963 te yedi yıldır tanıdığı Mukaddes ile evleniyor. Darbe sonrasından evlenme sürecine kadar geçen 60–63 yılları arası dönem geleneği iyiden iyiye sorguladığı ve hakikati aradığı yıllar.
Necip Fazıl’ı da takip ediyor. Kur’an Arapça değil Rabça’dır sözünden ilham alıyor ve Rabça olan bir kitap insana ne verebilir insana bir şey anlatması için insanca olması gerekir diyor. Aynı dönemde bu sorgulama döneminin ardından Hizbut Tahrir ile tanışıyor ve kısa sürede bu teşkilat içerisinde Türkiye sorumluluğuna kadar ilerliyor.
Evine ara sıra uğruyor. Gizlilik içerisinde mücadelelerini yürütüyorlar.1967 Ağustosunda yakalanıyor. Sorgulamalar sırasında hiç takiyye yapmıyor ve konuşmuyor da. Şu duayı yapıyor: “Ben önemli değilim Yarabbi. Dava senin davan. Onu bunların eline bırakma. Sen koru!” Diyerek dua ediyor.
Lütfi Doğan o zamanın D.İ.Başkanı. Ercüment Özkan ile cezaevine gelerek görüşüyor. Ağzından laf almak örgütü hakkında bilgi almak istiyorlar. O cezaevindeyken aynı zamanda Mihri Belli de cezaevinde. Belli yanındaki gençlerin ondan etkilenmelerinden endişe duyuyor.
Örtünme için kullanılan eşarp bir aksesuar bir süs aracı. Mahkeme devam ediyor.67–68 yılları. Ankara İlahiyatta Hatice Babacan isimli Müslüman öğrenci okula başörtüsüyle girmek istiyor ve kıyamet kopuyor.
Mahkemeler devam ederken evlerine bir subay hanımı yine gözlem amacıyla geliyor. İslam’da ekonomi kitabını görünce şaşırıyor ve İslamın ekonomisi de mi olur? İslam bir din değil mi tepkisini veriyor.
Eşi Mukaddes Ercüment Özkan’ı ziyarete gittiğinde bir gün eşinin neden yattığını soruyorlar o da İslam davasından diyor. Bunun üzerine muhatapları vah vah yavrum kocamış adama neden vardın diye güya acıyorlar. Bu örnekler dönemin İslami algısını vermesi açısından çarpıcı. Mahkeme 13 ay sürüyor. Burada hakimlere bana 100 yıl ceza verseniz Rabbim de bana 101 yıl ömür verse o kalan bir yılımı bu davaya harcarım diyor.
4 yıl hapis ve ardından Bingöl sürgünü cezası alıyor. Çamlıdere Mucur Adana ve İmroz cezaevlerinde yatıyor.1970 Nisan’ın da tahliye oluyor. Üç kız iki erkek çocuk babasıdır. Cezaevinden çıktığında 32 yaşındadır ve olumsuz şartlar sebebiyle sağlığı da bozulmuştur.
1974 yılında İstanbul’da İnterpress firmasını devralıyor. Ertesi yıl hacca gidiyor. İsrail sefareti ile yapılan iş anlaşmasını tutarlılık adına iptal ederek alınan parayı binbir zorlukla geri ödüyor. İran devriminin siyasi mesajına çok seviniyor.12 Eylül darbesinden sonra her taraf asker kaynarken Ocak 1981 de İktibas dergisini çıkartmaya başlıyor. Legalleşme adına Ercüment Özkan’daki değişimin en açık göstergelerinden bir tanesi bu.
Bir yıl sonra Ispartada yapılan bazı tutuklamaların ardından Ercüment Özkan’a kadar ulaşıyorlar ve gözaltına alıyorlar.51 gün sorguda kalıyor. Eksi 18–20 derece soğuklarda beton zemine geçirilen 51 gün. Kendisi şöyle anlatıyor:“Allah’tan sabır istedim. Ne acıktım ne de susadım. Sadece namaz kıldım”.1985 Ekim’inde tekrara gözaltına alınıyor.
M..Çoban’ın Yolumuzdaki Esaslar yazısı İktibas dergisinde hem Mehmet Çoban’a ve hemde Ercüment Özkan’a iş açıyor.Birisi altı yıl hapis alırken diğeri yani Ercüment Özkan’a ise para cezası veriliyor.14 gün göz altında kalıyor.
1987 Ağuatos’unda hafif bir felç geçirince bazı geleneksek kesimler onu cin çarptığını söyleyerek istihza ediyorlar O da diyor ki: Beni çarpacaklarına ABD ve Rusya’ya çarpsınlar diyor. İktibas yayını bir süre duruyor.1989 Kasım ayında tekrar yayın hayatına giriyor.1990 23 Eylül tekrar bir kalp kriz.1993 Mart ayında İbni Sina’da 10 gün doktor kontrolünde yatış.
1994 Ağustos’un Fıstıklı sahilinde bir kamp yapıyorlar. Tüm gençlerle ilgileniyor.1995 Ocak ayı Adana seyahati. Burada da bir dakika durmuyor. Yine bir kalp krizi ve eşinin kollarında hayata veda ediyor.25 Ocak’ta cenazesi Karşıyaka mezarlığına defnediliyor.
b.Düşünceleri ve Tavsiyeleri
*İtikad açısından ayetler delaleti kati ve delaleti zanni olarak ayrılır ve delaleti kati ayetlerle itikad belirlenir.
*Sübut açısından kesin olan bir delilin zanni olan bir delil ile açıklanması uygun değildir. Zanni olan kati olan hakkında izahta bulunamaz.
*İnsanlar arasında da toplumlar arasında da zanni bilgi ile yapılan hareket ve tavırlar büyük zararlar ve kötü sonuçlar doğurur.
*Amelde ise asıl olan zannı galib ile hareket etmektir. Yani gerçeğe doğruya en yakın ihtimal ile hareket etmek kaidedir.
*42/11 de Allah yarattıklarından hiçbirine benzemez dediği halde tasavvuf yaratılanların hepsinin Allah’ın benzeri olduğuna inanır.
*İslam itikadında Allah ezeli ebedi eşi ortağı benzeri bulunmayandır. Tasavvufta ise Allah ve yarattıklarının tümü bir varlıktır. Vahdeti Vücut yaratanla yaratılanın aynı olduğu görüşüdür.
*Vahdeti vücut anlayışının en çok tutunduğu yer İran’dır. İslam dünyasının geneline de buradan yayılma göstermiştir diyebiliriz.
*İslam’da zahire göre hüküm verilir. Tasavvufta ise önemli olan zahir değil batındır.
*İslam’da insan kullukta ilerledikçe sorumlulukları artar tasavvufta ise mertebe kat ettikçe mükellefiyetler azalır.
*Tevhid akidesi gereği gibi anlaşılıp kavranmadan ve Kur’anı temel ölçü yapmadan doğruya ulaşamayız. Rasulullahta akidesini Kuran’dan almıştır.
*Bir Müslüman için dürüstlük çok önemli olmalı ve Müslüman iyi niyetle bile olsa yalan konuşmamalıdır. Orucu tutmak zekâtı vermek ve şartlar müsaitse haccetmek gerekir. Sabah namazını geçirmenin hiçbir meşru gerekçesi olamaz. Başta Kur’an olmak üzere kalıcı şeyler verecek kitaplar okunmalıdır.
*Siyaset ile ilgilenmek iktidar olgusu üzerine kafa yormak memlekette nelerin olup bittiğini sorgulamak neyi nasıl yaptıklarını anlamak gereklidir. İnsanlarla iletişimde sıcak bir tavır ve yumuşak bir üslupla yaklaşmak hayırlı olur.
*Muhataplarınızı iyi dinlemeli ve dikkat göstermelisiniz.Söylemek istediklerimizi net şüphe bırakmayan ve anlaşılır bir şekilde söylemek durumundayız.Danışma ve istişari mekanizmaları kurmak elzemdir.
*Yanlış yapmayan sadece Allah’tır. Bizler yanlış yapmaktan korkmayacağız ve geçmişteki yanlışlarımızdan dersler çıkartarak gözümüzde büyütmeyeceğiz.
*Ben bilirimci olmak benim dediğim mutlak doğrudur anlayışına sahip olmak bencilliktir. Söylenen sözlerin tamamı dinlenip doğruları alınmalıdır. Yaptıklarımızı sadece Allah için yapmalıyız. İnsanların kınalamalarından çekiştirmelerinden korkmamalıdır.
*Bildiğimiz doğruları muhatabımıza sakin sakin ve anlaşılır bir şekilde anlatmak durumundayız. Bildiklerimiz ve hayatımıza geçirdiklerimiz oranında konuşmalı yapmadığımız şeyleri söylemekten kaçınmalıyız. Heyacana kapılmadan kendimizi yenerek ağır bir şekilde düşünerek ve muhatabımızın hassasiyetlerini gözeten bir üslupla konuşmalıyız.
*Bilmiyorum demekte bir ilim gerektirir. Kibir böbürlenme şeytandandır. Alan el her zaman için verenden düşüktür. Tevhide aykırı olmadıkça anne babaya saygıda kusur etmemek gerekir İslam’ın korunmasını farz kıldığı hususları koruyunuz.Doğrular kalabalıkların olduğu yerlerde değil Kur’andadır.
*Yapılacak faaliyetlerde ve liderlikte ölçü fikri liderliktir. Kur’an anlaşılmadıkça İslam ve peygamber anlaşılmaz.
*Kur’anın hiçbir ayeti o günün gerçekleriyle sınırlı olmayıp kıyamete kadar karşılaşılacak bütün gerçeklerle ilgilidir. Mesela Meryem oğlu İsa Allah’ın oğlu demek (5/17 72/75) ya da mesela Üzeyir Allah’ın oğludur demek Melekler Allah’ın kızlarıdır demek bütün eşya insan ve kainat Allah’ın boşluktaki görüntüsüdür.(vahdeti vücut) =şirk
*Bazı ayetler bazı ayetlerle neshedilemez ya da hadislerle neshedilemez(hükmü kaldırılamaz)Acelecilik müslümanı yanlışa sürükler. Bunun yerine tertil fıkhına dayalı bir mücadeleyi öncelemeliyiz.
*Sünnet Kur’anın rasul tarafından pratize edilmesidir. Rasuller din koymazlar. Dini koyan yalnızca Allah’tır. Rasullerden daha iyi Müslüman olmak onlardan daha fazla Allah’tan korkmak gibi bir talep yoktur.
*Sünnet Rasul’ün Kur’andan anladıkları ve uyguladıklarıdır. a)dinin gereği işler b)insan olması hasebiyle yaptığı işler c)örfe göre işlediği onayladığı davranışlar. Mesela örtü konusunda içki konusunda Allah’ın emrini beklemekten başka ne yapabildi. Mesela Allahın yüz değnek vurduğunu Rasul öldürmektedir.)
*Hadisler zan ifade ederler.Buhari ve Müslim’in bile aldıkları hadisler almadıklarının yüzde biridir.Mesela Tevbe 111 de biz müminlerin canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın aldık derken bir hadiste ;falanca namazın ilk rekatında kafirun ikinci rekatında ihlas okuyarak kılan kişi denizlerin köpüğü kadar günahı olsa affedilir demektedir..Bu çelişki değil midir?
*Gayri metluv vahiy yani Kur’anda olmayan vahiy yoktur. O hevasından konuşmaz. Onun konuştuğu ancak vahyedilmiş bir vahiydir.(necm 3-4) O halde “karnım ç” yada hanım bir çay yap da içelim” demesi de vahiy olmuş olur ki bu saçmadır.
c.Eleştiriler
-Aşırı gizlilik tavrı sıkıntılara yol açıyor.
-Metodun akaidden çıktığı kabulü beraberlikleri zedeliyor. İlkelerdeki kesinlik ile içtihadi konulardaki zannilik aynı şeyler olamaz. İleri sürdüğü tezlerin Kur’an ile irtibatı zayıf. Daha çok Tahrir’in İslam Nizamı kitabı ile Emirname isimli çalışma metni birebir aynı. Tüm diğer konulardaki makaleler de Nebhani’ni çevirileri.
-Fikri liderliğin tesisini savunuyor.
-Yetişmiş insan unsurunda yetersizlik var. Mesela derginin tüm işlerini sırtlanmış durumda. Aynı zamanda bu güvensizliği de besliyor.
-Ebu Leheb Karun ve Haman’lara karşı değil Samirilere ve Atalar dinine karşı mücadeleyi önceliyor. Yaşar Nuri örneği mesela.
-Kendi düşünceleri olan radyo tv gibi açılımlara ilkeli ve net olmayan tipleri getirmek istemesi.
-Üslubunda vasatı yakalayamaması.
-İstişareyi bir danışma kurulu gibi görmesi. Belki de yetkinin bölünmesini istemiyordu.
-İstişari konuları ikiye ayırıyor. Günlük cari kısa vadeli işler ve orta ve uzun vadeli işler.
-Arkadaşlarının inisiyatif almamaları onun kendi bildiğini okuduğu intibaını yaratıyor.
-Bazen çevresindeki atalete ve sorumluluktan kaçışa sinirlenip kırıcı bir üslup kullanabiliyor.
-1992 İslam Partisi fikri yeterince tartışılmamış ve olgunlaşmamış bir girişim olarak kalıyor.
-TV yayını projesinde de vaad edilen paralar gelmeyince gerçekleşmiyor daha doğrusu uzun sürmüyor.
Yapılan bu seminerin ardından “Öncü Şahsiyetler” seminerleri sona ermiş oldu.