SAKARYA’da 28 Şubat ve Darbeciler Lanetlendi!
Özgür-Der Sakarya Şubesi’nin çağrısıyla Gar Meydanı’nda düzenlenen basın açıklamasında, 28 Şubat darbecileri lanetlendi. Darbe uzantısı olan Ergenekon karanlığına karşı adalet ve özgürlük talepleri yinelendi.
Özgür-Der Sakarya Şubesi'nin çağrısıyla, 28 Şubat'ın yıldönümünde Adapazarı-Gar meydanında toplanan Özgür-Der üyeleri ve darbe karşıtları; 28 Şubat darbecilerinin yargılanmasını ve Ergenekon yapılanmasının üzerine kararlılıkla gidilmesi gerektiğini vurguladılar. Açıklamada, askeri vesayet rejimi ile ülke üzerine ipotek konmasına engel olabilmek için militarist bataklığın tamamen kurutulması gerektiği dile getirildi. Eylemde okunan basın açıklamasında, "28 Şubat olarak bilinen askeri ve yargı bürokrasinin sermaye ve medya sınıfları eliyle halka tahakküm ettiği bir zulüm düzenine boyun eğmeyeceğiz. Hakkın ve halkın düşmanlarını 28 Şubat darbesinin yıldönümü dolayısıyla bir kez daha lanetliyor; Ergenekon karanlığına karşı adalet ve özgürlük taleplerimizi her gün daha gür bir biçimde haykıracağız" vurguları ön plana çıktı.
Eylem boyunca "Darbeciler Halka Hesap Verecek", "Uyan Diren Özgürleş", "Ergenekon Çetesi Hesap Verecek" ve "Tevhid Adalet Özgürlük" sloganları atıldı. "28 Şubat Hukuksuzluğu Yargılansın; Ergenekon Bataklığı Kurutulsun" pankartı ile "Ergenekon Çetesi Dağıtıldı mı? HAYIR!", "Başörtüm Özgür mü? HAYIR!", "28 Şubatçılar Yargılandı mı? HAYIR!", "Yargı Askeri Vesayetten Bağımsız mı? HAYIR!", "28 Şubat Sürüyor; (D)uyuyor musunuz?", "Özgür–Der Kapatılamaz; Özgürlük Talepleri Yargılanamaz" dövizleri taşındı.
Basın açıklamasının tam metni:
28 Şubat Darbecileri Yargılansın, Ergenekon Bataklığı Kurutulsun!
28 Şubat 2009
İnsan onurunu ayaklar altına alan, adalete ve özgürlüğe düşman silahlı cuntanın, darbeler zincirine bir halka olarak eklediği 28 Şubat darbesinin 12. yıldönümündeyiz. Türkiye halkının hiç de yabancısı olmadığı asker-sivil cuntaların "Topyekûn Savaş" naraları atarak bütün bir ülkeyi karanlığa boğduğu önemli bir tarihtir 28 Şubat!
Askeri Bürokrasinin brifing ve andıçlarla yeniden organize edip savaş durumuna soktuğu sermaye, yargı, siyaset, üniversite ve medya kesimleri eliyle "irtica ile mücadele" adı altında İslami değerlere ve halka karşı yürütülen bir seferberlik sürecidir 28 Şubat darbesi. MGK kararlarıyla Kırmızı Kitap'ta "İç Düşman" ilan edilen İslami duyarlılık sahibi geniş toplum kesimlerinin öncelikle okul ve kamu kurumlarından tasfiyesi hedeflendi. Ardından İmam Hatip Liseleri, ilahiyat fakülteleri, Kur'an kursları, cami, dernek ve vakıflar üzerinde bir abluka oluşturuldu. Milli Askeri Stratejik Konsept doğrultusunda bütün vatandaşların ancak Türkçü, Atatürkçü ve laik bir hayat tarzını benimsedikleri oranda makbul ve muteber vatandaşlar olarak kabul edileceğine ilişkin Psikolojik Harekât planları yürürlüğe sokuldu.
Aynı süreçte halka karşı terör estirildi; İslami talep ve değerlere savaş açıldı; toplumsal kesimler birbirlerine karşı kışkırtıldı. Silahlı Bürokrasi bir yandan da bankaların içini boşaltmayı, yönetim kurullarındaki generaller eliyle kamu kaynaklarını soyup soğana çevirmeyi, mafya ve çetelerle girişilen işbirliği sayesinde haraç, kumar, uyuşturucu ve fuhuş organizasyonlarını da darbe sürecinin selameti açısından koruyup kollamayı ihmal etmiyordu.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu'nun "28 Şubat'ın Bin Yıl Süreceği" tehdidi ile Ergenekon Cuntası'nın "Kemalist Yüzyıl Projesi" birbirini tamamlayan iki zorbaca teşebbüstür. Özünde halka karşı zorbalık, İslam'a karşı düşmanlık ve yolsuzluk yatmaktadır ki bu özellikler Kemalist darbe geleneğinin vazgeçilmez nitelikleridir. Darbe teşebbüslerinin başarıya ulaşmasında yüksek yargı bürokrasisinin önemli bir rol oynadığı açıktır. 12 Eylül Askeri Cuntası karşısında esas duruşa geçen Anayasa Mahkemesi üyeleri ile 28 Şubat Askeri Cuntası'nın brifingleri doğrultusunda hukuk ve yasa ihdas eden Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay arasında hiçbir fark yoktur. Tıpkı Ergenekon sanıkları Org. Eruygur ve Org. Tolon'u GATA'dan verilen raporlara istinaden tahliye eden Nöbetçi Mahkemelerin mevcudiyeti kapsamlı bir darbe örgütlenmesi ile karşı karşıya olduğumuzu göstermesi gibi.
Susurluk ile meydana saçılan çetelere ait pislikler aynıyla Şemdinli'de, Atabeyler'de ve son olarak Ergenekon ile tekrar ediyor. Ergenekon davası vesilesiyle açığa çıkan belgeler ve ifşaatlar, 28 Şubat sürecinin sahiplerinden, planlayıcıları ve uygulayıcılarından, gerek kurumsal açıdan, gerekse de şahsi bazda işledikleri suçların, yürüttükleri kirli ilişkilerin hesabının sorulması gerektiğini açık biçimde ortaya koymaktadır. Bu kirli süreçte rol alanların pek çoğunun, dahil oldukları Ergenekon batağında ülkeyi karanlık bir tünele, bir darbe ve kaos ortamına sokmak üzere kirli faaliyetlerini devam ettirdikleri kesinleşmiştir. Parti kapatmakta, dernek ve vakıfları feshetmekte, ifade ve örgütlenme haklarına pranga vurmakta oldukça cevval davranan yargı bürokrasisi, darbelere ve darbecilere karşı mevcut yasaları işletmek bir tarafa her türlü kolaylığı sağlamayı boyunlarının borcu biliyor.
Üniversite ve sağlık kuruluşlarında olduğu gibi sermaye ve medya kuruluşlarında da Ergenekon cuntasının sözünü geçerli kılacak yeterli sayıda militanın varlığı her ne kadar karanlığın aydınlatılmasını, çetelerin dağıtılmasını, suçlulardan hesap sorulmasını geciktiriyor ve zorlaştırıyor olsa da 28 Şubat cuntası ve Ergenekon çetesi hesap vermekten kaçamayacaktır! Sahte sağlık raporlarıyla firar etme teşebbüsleri; Ergenekon'un emrine amade nöbetçi mahkemelerde iş bitirmeye çalışmaları; kapıkulu aydınlarla kendilerini vatansever, saygın kişiler olarak pazarlama girişimleri; karısını, kızını medya önünde acındırma sahneleri vizyona sokmaları; intihar sahneleriyle sözde onurlu insan profili çizme teşebbüsleri; evet bunların hiçbiri kâr etmeyecektir.
Davanın sulandırılmasına, üç-beş tetikçi ile dosyanın kapatılmasına, halka karşı işlenen suçların örtülmesine, askeri vesayet rejimi ile ülke üzerinde ipotek konmasına müsaade edilemez. Hükümet ve mahkemeler halkın güvenliğini tehdit eden hiçbir oluşumun varlığına seyirci kalamaz. Hükümet halktan aldığı siyasi desteğin arkasında durmakla, mahkemeler ise halk adına verdiği kararların adalete uygun olması ile mükelleftir. 28 Şubat olarak bilinen askeri ve yargı bürokrasinin sermaye ve medya sınıfları eliyle halka tahakküm ettiği bir zulüm düzenine boyun eğmeyeceğiz. Hakkın ve halkın düşmanlarını 28 Şubat darbesinin yıldönümü dolayısıyla bir kez daha lanetliyor; Ergenekon karanlığına karşı adalet ve özgürlük taleplerimizi her gün daha gür bir biçimde haykıracağımızı bütün kamuoyuna beyan ediyoruz.
ÖZGÜR-DER