“Tebliğ-Davet Sorumluluğumuz ve Üniversiteler”
Üniversiteliler Buluşuyor 10'un ilk programında "tebliğ-davet", "üniversitelerde sorumluluklarımız" ve "ortak hareket etme" başlıkları ele alındı.
Özgür-Der Diyarbakır’ın ev sahipliğinde 11 Mart Cuma akşamı açılışı yapılan Üniversiteliler Buluşuyor 10’un ilk programında “Tebliğ-Davet Sorumluluğumuz ve Üniversiteler” başlığı ele alındı.
Emre Bozkurt’un moderatörlüğünde başlayan forum da sunumlar İsmail Kılıç, İbrahim Beydüz ve Çağrı İslam tarafından yapıldı.
“Sahabe ve İslam Tarihi Örnekliğinde Tebliğ ve Davet” başlığını sunan İsmail Kılıç, üniversitelerde Müslüman öğrencilerin ayağını kaydırabilecek birçok sorunla karşı karşıya kalındığını hatırlattı.
Telefon, televizyon ve internet gibi araçların tebliğ-davette sıkıntılarımıza sebep olduğunu anlatan Kılıç insanların tüm duygu ve hislerimizi internetten paylaştığını ve sorunlarına çözümleri bu mecralarda aradığını kaydetti ve “Bu araçlar bizim daha fazla insana ulaşmamızı müthiş derecede engelliyor.” dedi.
Kılıç, tebliğin vahyi kıyamete kadar insanlara ulaştıran tüm faaliyetleri kapsadığını belirterek, Allah’ın hakkı ve sabrı tavsiye etmeyi salık verdiğini hatırlattı.
Bir rivayete göre en hayırlı kulun Hz. Peygamber tarafından kullara Allah’ı sevdirenler olarak tanımlandığını kaydeden Kılıç “Bizim kurtuluşumuz kardeşlerimizin kurtuluşuna bağlıdır.” dedi.
Kılıç, tebliğ ve davetin kişinin kendisinden başladığını ve sonradan diğerlerine yöneldiğini ifade ederek, bu yüzden davetçinin önce kendisini ahlaki ve ilmi açıdan donatması gerektiğinin altını çizdi.
Tebliğin insanlara Tevhid inancının ulaştırılma çabası olduğunu söyleyen Kılıç davetin ise bir çağrı olduğunu belirtti.
“Hz. Peygamber, müşriklerin kendisine olan tekliflere karşı ‘Güneşi sağ ayı sol elime verseniz bile ben davamdan vazgeçmem’ diyerek kararlılığını göstermiştir.” diyen Kılıç, tebliğcinin bu hasleti üzerinde taşıması gerektiğini söyledi ve “Peygamberimizin sahip olduğu güvenilirlik, samimiyet, merhamet, yumuşak sözlülük gibi güzel hasletleri de davet esnasında kendimize şiar edinmeliyiz.” dedi.
- Zehirli atmosferde kendi oksijenimizi üretmek
“Üniversitedeki Sorumluluklarımız ve Araçlar” başlığını ele alan Çağrı İslam Müslümanların bilgi ve hakikatle olan ilişkilerine halel getirmeyen bir ortamın farkında ve çabasında olmanın gerekliliğini vurguladı.
Üniversitelerin devasa bilgi üretim kapasitesine dikkati çeken İslam, bunun bir bilgi tekeli olduğunu ve üniversitelerin bu tekeli kiliselerden devraldığını belirtti.
İslam, üniversitelerin seküler bilgi kaleleri olduğunu aktararak, akademisyenlerin de modern dönemin kutsanan biliminin ruhban sınıfı olarak görev yaptığını ifade etti.
Vatandaşların eğitilmesi, toplumun aydınlatılması ve sorunlara çözüm bulunması gibi birçok başlığın üniversitelere tevdi edildiğini söyleyen İslam, aslında üniversitelerin insanların yüksek hayat standartlarını elde etme amacıyla var olduğu mekanlar olduğunu kaydetti.
Hayatın her alanında zehirli bir atmosferin var olduğunu hatırlatan İslam, üniversitelerde bu zehirli havanın çok daha yoğun olduğunu fakat Müslümanların kendi oksijenlerini üretmeye odaklanması gerektiğini belirtti.
“Müslümanlar için içerisinde bulunduğumuz hayat yüksek debili bir nehirde akıntının tersine yüzmeye benziyor.” diyen İslam, bu durumum mümkün görünmese de bu doğrultudaki çabaların en azından konumumuzu korumada önemli olduğunu vurguladı.
- Üniversite önemli ama vazgeçilmez değil
Üniversitelerde önceliklerin meslekî hayata hazırlık olarak görünmesi durumunda bilgi edinerek dört-beş yıl vakit geçirilip buradan mezun olmanın kolay olduğunu belirten İslam, Müslüman şahsiyetin hayata bu kadar dar bakmaması gerektiğini söyledi ve ahireti kazanmaya odaklanmanın önemine dikkati çekti.
Bazı durumlarda bazı arkadaşlarımızın yalnız kalabileceğini de ifade eden İslam, bunun bir karamsarlığa dönüşmemesi gerektiğinin altını çizerek, “Bir şeyleri yapamama üzerine değil de neler yapılabileceği üzerine düşünmek gerekiyor.” dedi.
“Ölüm bize hayatın geçiciliğini hatırlatıyor, anlamlı olan bizim Rabbimizin değerlerini yaşamak ve yaşatmaktır.” ifadelerini kullanan İslam, “Eğer biz ölüm zamanımızı bilmiyorsak ölüm bizi bulduğunda sorulacak sorulara verebilecek cevaplarımız olması gerekiyor, bunun için de sorumluluklarımızı ertelemeden yerine getirmek zorundayız, üniversiteyi boş geçirilebilecek bir zaman dilimi olarak görmemeliyiz.” diye konuştu.
Her ne kadar üniversitelerin önemine vurgu yapılsa da 28 Şubat örnekliğinde olduğu gibi bir tercih durumunda üniversitelerin vazgeçilebilecek kurumlar olduğunu ifade eden İslam, bugün de farklı imtihanların söz konusu olduğunu açıkladı.
İslam, bir başka sorunun “Ne yapsak nafile, gençler çok değişti” gibi karamsar yaklaşımlar olduğunu kaydederek, “Siz neyi hedeflediniz ne yaptınız ne kadar çabaladınız da sonuç alamadınız?” sorusunu sormak gerekiyor dedi.
Üniversite mescitlerinde yapılacak bir ufak sohbet çalışmasının bile üniversitede var olmak adına kıymetli olacağını söyleyen İslam, yurtlardan kamplara birçok alan ve aracın layıkıyla kullanılması gerektiğinin altını çizdi.
- Ortak söylemlerden bereket doğacaktır
“Diğer Gruplarla Ortak Hareket Etme Ameliyesi” başlığı üzerine sunum yapan İbrahim Beydüz üniversitelerde bulunan tüm Müslümanların hemen hemen aynı eğilimlere sahip olduğunu fakat farklılıkların detaylarda yer aldığını söyledi.
Allah’ın birlikte hareket etme ve ötekileştirmeme konularında emirler verdiğini belirten Beydüz, en ufak bir meselede tekfire ya da uzaklaştırmaya meyledilmemesi gerektiğini söyledi.
Ortak bir söylem geliştirilmesi durumunda bir dinamizm ve bereketin doğacağını belirten Beydüz, 15 Temmuz sonrasında maalesef üniversitelerde yer alan tüm grupların pasifize olduğunu bildirdi.
Beydüz, Şubat ayının henüz geçtiğini fakat üniversitelerde bir şehadet programı yapılmadığını ve yine yakın zaman içerisinde Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiğini fakat üniversitelerde bu konuda tek bir çalışmanın yapılmadığını hatırlattı.
“Diğer gruplarla hareket etmeden önce diğer grupları hep eleştirirdim, atıllığı hep o gruplara atfediyordum fakat sonra fark ettim ki o atalet bende de var.” diyen Beydüz, birlikte çalışma ve söylem üretmeyle canlılığın tekrar kazanılabileceğini ifade etti.
Ortak hareket edebilmek için gerekli şartların oluşturulmasının da Müslümanların sorumluluğu olduğunu aktaran Beydüz, diğer gruplarla hareket etme konusunda çokça engel bulunduğunu, ziyaret ve tanışmalarla bu engellerin aşılması gerektiğini vurguladı.
Beydüz, bireyselleşme, mülteci problemi gibi üniversitelerin tamamında ortak olan konularda fikir alışverişinde bulunarak ortak hareketlerin temelinin atılabileceğini söyledi.
Beydüz ayrıca ortak hareketin sağlanması sonrasında konferans, seminer, kermes, sergi, basın açıklaması gibi araçlara başvurulabileceğini kaydetti ve birçok grupta var olan “Ben merkezim” anlayışının kırılması gerektiğini ifade etti.
Beraber hareket ederken ve bu araçları kullanırken farklılık ve ihtilafların bir kenara bırakılarak amaca odaklanılması gerektiğini anlatan Beydüz, “Hakkı ve sabrı tavsiye etmemiz gerekiyor, sonrasında her şeyin değişeceğini birlikte göreceğiz, şimdi olmasa bile bizden sonrakilerde göreceğiz.” dedi.
Fotoğraf: Davut Musa Dündar - Hüseyin Melih Benli