Sakarya Üniversitesi’nde Gençler Halep İçin Toplandı!
Halep’teki kuşatma ve katliamları protesto eden Sakarya Üniversitesi öğrencileri, ayrıca açlıkla karşı karşıya kalan Suriye halkı için “1 Lira 1 Ekmek” kampanyasını başlattı.
Halep'i kuşatma altında tutan Rusya ve İran destekli Esed güçlerini protesto etmek için Sakarya Üniversitesi helikopter pistinde toplanan gençler, dünyanın söz konusu zulüm karşısındaki suskunluğuna dikkat çekip açlıkla karşı karşıya kalan Suriye halkı için "1 Lira 1 Ekmek" kampanyasını başlattı.
Kuşatma altında tutulan ve kesintisiz bir şekilde bombardımana maruz bırakılan Suriye'nin Halep kentinde yaşanan zulümleri protesto etmek için Sakarya Üniversitesi'nde okuyan duyarlı gençlerin çağrısıyla SAÜ Helikopter Pistinde toplanıldı.
Etkinliğin giriş konuşmasını yapan Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kahraman, farklı düşüncedeki toplulukların bir araya gelerek sergiledikleri duruşun önemine vurgu yaparak başladığı konuşmasına, Sakarya Üniversitesi'nde Suriye'deki acil un ihtiyacını karşılamak için 5-16 Aralık tarihleri arasında Kampüs Merkez Kafeterya, Eğitim Fakültesi ve İlahiyat Fakültesi'nde kurulacak standlarla başlayacak olan "1 Lira 1 Ekmek" projesi için kamuoyuna destek çağrısında bulunarak son verdi.
Kahraman'ın yaptığı konuşmanın ardından M. Fatih Çoban Sakarya Üniversitesi gençleri adına basın açıklamasını okudu.
Basın açıklaması Mücahid Duran'ın okuduğu dua ve hep birlike okunan marşlarla sona erdi.
Basın açıklamasının ardından SAÜ Merkez Kafeterya'da "1 Lira 1 Ekmek" standı okunan kuran tilavetiyle açıldı. 5-16 Aralık tarihlerinde Merkez Kafeterya, İlahiyat ve Eğitim Fakultesinde açık olacak yardım stantlarında toplanan para Halep'e gönderilecek.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Halep'i Boğan Sessizliğimiz Olmasın!
Suriyeli kardeşlerimiz tam altı yıldır dünyanın gözü önünde sistematik katliamlara, kıyımlara maruz kalmakta. Her gün içimizi parçalayan onlarca, yüzlerce görüntüyle karşılaşmaktayız. Bizim üç beş saniyeden fazla bakamadığımız fotoğraf karelerini, Halepli kadınlar, çocuklar, yaşlılar olarak topyekûn bir halk bizatihi yaşamakta. Bombalanmayan tek bir hastanenin dahi kalmadığı Halep'te ise yaralanmak ölmekten daha trajik bir hale gelmiş bulunmakta. Gıda yardımının ulaştırılamadığı Halep'in yavruları "cennette yemek yiyebileceğiz" diye ölüme kucak açıyor.
Bugün Halep'te, tarihin görebileceği en acımasız ve vahşi katliamlardan biri yaşanıyor. Zalim Baas Rejimi, Emperyalist Rusya ve İran hiçbir hukuk gözetilmeden işlenen bu cürümlerin failleridir. BM, AB ve ABD ise yaşananlar karşısında kamuoyu önünde üç maymunu oynayan arka planda ise çıkarları için müslüman kıyımından içten içe hoşnutluk duyan Haçlı artıkları olarak katliamın ortaklarıdır. Kukla PYD/PKK ise emperyal güçlerin kiralık katilleridir. Bu şer ittifakı, ancak Halep'i insansızlaştırarak zafer elde edebileceklerinin farkına varmışçasına bir soykırım gerçekleştiriyor. Halep'te 15 Kasım'dan bu yana rejim ve müttefikleri tarafından iki binden fazla hava saldırısı, yedi binden fazla top atışı yapıldı. Zalimler bilinçli bir şekilde fırınları, hastaneleri, okulları, camileri ve halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak için çıktığı toplu mekanları vuruyor. Halep'e deprem etkisi yaratan sığınak delici bombalar atılıyor ve enkazların altından her gün onlarca kadın ve çocuk cesedi çıkarılıyor.
Bu ağır saldırılar altında kalan 300 bin sivil insan en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak hale gelmiş durumda ve ölümle, açlıkla pençeleşmektedir. Yaşananlar karşısında kulakları sağır eden bir sessizlikle karşı karşıyayız. Halepli kardeşlerimizi ağır bombardımanlar, sistematik katliamlar kadar insanların sessizliği de yaralıyor. Batının ve işbirlikçilerinin insafsız ama bilinçli sessizliğini anlamlandırabiliyoruz. Onlar kimliklerinin ve düşmanlıklarının gereğini yapıyorlar.
Ne yazık ki İslam alemi de bu sessizliğin bir parçası olmuş durumda. Bir vücudun azaları gibi olması emredilen müminlerin, kardeşleri ateş altındayken sessiz kalmasını ise idrak etmekte zorlanıyoruz. Dört koldan kuşatılmış, nefessizliğe mahkûm edilmiş Halep'te, öz be öz kardeşlerimiz katlediliyor. Zulüm karşısında susmanın suça iştirak olduğunu haykıran bir Peygamberin ümmeti olarak kardeşlerimizin katledilmesine sessiz kalmayı vicdanımız ve inancımız nasıl kabul edebilir? Ahlak ve inanç bütün siyasi dengelerden önce gelir. Halep'teki soykırım karşısında siyasi dengeler bahanesi kabul edilemez bir vicdani çürümedir. Dengeler, Halep yok olduktan sonra ne ifade edecektir, merak ediyoruz? Pervasızca Halep üzerine bomba yağdıran, ölüm kusan güçler İslam dünyasının ve insanlığın sessizliğinden güç alarak arsızca barbarlıklarını "terörizmle mücadele" diye pazarlıyorlar. Zalim, olanca gücüyle katliamını sürdürürken, hatta arttırırken, mazlumun yanında durmak haysiyetimizin gereğidir.
Halep direnişin öncüsü kardeşlerimiz imtihanlarını olanca güzelliğiyle verdiler ve Rablerine gittiler. Geride kalanlara destek olmak ise bizim imtihanımız olarak önümüzde duruyor. Halep Ölüyor iken duyarsızca yaşamak günden güne büyüyen bir vebale dönüşüyor. Artık buna dur demeliyiz. Ayağa kalkmalı ve şerefimizi haykırmalıyız. Halep'in çığlığına ses vermek, ihtiyaçlarını karşılamak en asli vazifemizdir.
Halep için en iyi insani yardım ise kendilerini ölüm makinelerinden koruyacak teçhizat ve donanımların verilmesi ve açlıkla cebelleşen halk için insani yardım koridorunun açılmasıdır.
Ayrıca Arakan'da yaşanan insanlık dışı katliamlar karşısında da İslam dünyasını harekete geçmeye çağırıyoruz.
Zalimleri lanetlerken, Rabbimizden onuru ve şerefi için direnen kardeşlerimize yakın bir zafer diliyoruz.
Halep'i boğan bizim sessizliğimiz ve eylemsizliğimiz olmasın.
SAKARYA ÜNIVERSITESI GENÇLERI