DÜ'de Hasan El-Benna Semineri
Dicle Üniversitesinde “Tarihe Işık Tutan Öncü Şahsiyetler” adı altında gerçekleştirilen seminerler dizisinde “Hasan El-Benna” konuşuldu.
Özgür-Derli gençlerin üniversitede oluşturduğu “Düşünce ve Hikmet Kulübü”nün “Özgür Üniversiteli” dergisinde kapağa taşınan öncü şahsiyetlere paralel olarak, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde her ay gerçekleştirdiği ve “Tarihe Işık Tutan Öncü Şahsiyetler”in ele alındığı seminerler dizisinde, bu ay Bilal Karahan, Hasan El-Benna’nın hayatı ve mücadelesi hakkında bilgi verdi.
Program Ozan Ahnas’ın etkinliğin amacı hakkında yaptığı kısa girişle başladı. Adından Kur’an-ı Kerim ve meali okundu. Zeki Kozan’ın tilavetini yaptığı Kur’an-i Kerim’in Kürtçe ve Türkçe mealini ise Orhan Çelik okudu.
Kur’an-ın ardından seminere geçildi. Seminerde, Hasan El-Benna’nın son dönem İslami hareketlerin öncülerinden biri olduğu ve Emperyalist kuşatmaya ve onların yerel işbirlikçilerine verdiği mücadeleler ile ‘’modern’’ dünyada bir alternatif oluşturmayı başarmış önemli bir şahsiyet olduğu vurgulandı.
Hasan El-Benna’nın anlaşılmasının yaşadığı dönemin doğru anlaşılmasından geçtiğine dikkat çeken Karahan, El-Benna’nın döneminde İslam dünyasının bir gaflet uykusunda olduğunu; emperyalist güçlerin her türlü sömürüsüne maruz kaldığını ve bu sömürünün sadece yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürmekle kalmadığını aynı zaman da değer yargıları da hedef aldığını; kültürel bakımından da çok büyük bir yozlaşma içinde olunduğunu kaydetti.
Kişiliğinin ve bilincinin şekillenmesinde ailesinin ve özellikle babası Ahmet El-Benna’nın etkisinin çok büyük olduğuna işaret eden Karahan, “Tarihe Işık Tutan Öncü Şahsiyetler” yetiştirmek isteyen Müslümanlar için buradan çıkarılmaları gereken dersler olduğunu söyleyerek, çocuk eğitimi noktasında uyarılarda bulundu.
Hasan El-Benna’nın ibadetlere, zikirlere ve kandillere indirgenen bir dindarlıkla yetinmeyi doğru bulmadığını; Müslümanların içinde bulundukları gaflet haline razı olmadığını ve bu durumun onun hareket metoduna da etki ettiğini söyleyen Karahan, üstünlük ve izzetin kendilerinde olması gerektiği halde, Müslümanların zillet içinde kıvranmalarını kabullenemeyen El-Benna’nın Allah için davet sorumluluğunu yüklenmiş tevhit eri bir muvahid olduğunu belitti.
Karahan, bireysellikten çok cemaat olma bilincine önem veren Hasan El-Benna’nın daha ilköğretim üçüncü sanıfta iken ilk örgütsel faaliyete girdiğini; burada bir kaç arkadaşı ile birlikte, okulda ahlak dışı davranışlarda bulunan öğrencilerin tespit edilerek, hareketlerinden dolayı bu kişilere cezalar kesilmek maksadıyla bu davranışların önüne geçilmeye çalıştığını kaydetti. Hatta bunun sonraki dönemlerde Hasan El-Benna ve arkadaşlarına yetersiz geldiğini ve bunu okul dışına taşımak sureti ile halkı da kapsayacak bir harekete dönüştüğünü ve sonrasında “Haramların İşlenmesini Önleme Cemiyeti”nin kurulması dâhilinde daha geniş bir çerçevede hareketlerine devam ettiğinden bahsetti. Bu cemiyetin tebliğe dönük faaliyetler yaparak haram işleyen kişileri mektuplar gönderilmek sureti ile uyarıldıklarından bahsederek, bu cemiyetin altı ay boyunca faaliyetlerine devem ettiğini, arkadaşlarından birinin kahvehanede dansöz oynatan bir esnafı uyarmak için yazılmış olan mektubu bırakır iken, yakalanması sonucu cemiyetin ortaya çıktığını söyledi.
Karahan; Hasan El-Benna’nın babası ve hocalarının teşviki ile eğitimini devam ettirdiğinden bahsederek, “Darul Ulum” yıllarında davetçi kişiliğinden vazgeçmeden bir cemaat oluşturduğundan kısa sürede “Darul Ulum” ve Ezher öğrencileri üzerinde etkisini hissettirerek yoluna devam ettiğini, bu dönemde de tebliğden vazgeçmeden; camilerde vaazlar verip, kalabalık mekanlarda halka tebliğ yaparak sahalara inmeye başladığını belirtti. Halkı kucaklamayı başaramayan ve kitleleri harekete geçirmeyen bir hareketin başarıya ulaşılamayacağının farkına varan cemaatin, çalışmalarını bu yönde hızlandırarak çarşıda, pazarda ve kahvede on-onbeş dakikalık yapılan konuşmalarla İslami anlatmaya başladığından bahseden Karahan, ilkesel boyutu ne kadar iyi olursa olsun bir hareketin, pratiğe dökülmeden başarılı olamayacağının altını çizdi.
İsmailiye kentine öğretmen olarak atandığından burada çalışmalarına devam eden El-Benna’nın “İhvan-ı Müslimin Teşkilatı”nı kurduğunu ve ilk iş olarak “İhvan-ı Müslim Tezhip Okulu” adında bir okul açıldığı bilgisini veren Karahan, teşkilatın kısa zamanda birçok şubeye ulaştığını, kadınlara yönelik çalışma kapsamında “Müminlerin Anneleri” okulunun açıldığını söyledi. 1932’de El-Benna’nın Kahire’ye gelmesi ile genel merkezin buraya taşındığını, burada “En-Nezir” adında haftalık bir dergi çıkarıldığını ve teşkilatın büyük kitlesel bir harekete dönüştüğünden bahsetti.
El-Benna’nın seçimlere girmesi ve cemaatin faaliyetlerinin önlenmeye çalışıldığını söyleyen Karahan, “İngilizlerin ve iktidardaki En-Nukşi’nin baskıları ile özellikle Hasan El-Benna’nın seçimlere girmesi ve cemaatin faaliyetleri önlenmeye çalışıldı. Sonrasında hükümeti devirmeye teşebbüs ettiği suçlaması ile cemaatin tüm şubeleri kapatıldı. Paraları ve mallarına el konuldu. Büyük baskılara maruz kalan teşkilat zor duruma düştü. Tam böyle bir ortamda En-Nukşi’nin öldürülmesi sonucu Hasan El-Benna hariç tüm üyeler tutuklandı. El-Benna ise sıkı takip altına alındı. En sonunda ise, Başbakanlık Özel Polis Timinin kurduğu bir pusu sonucu 12 Şubat 1949 gününün akşamı şahadete ulaştı.” şeklinde konuşarak tebliğini bitirdi.
Haber: İlyas Çetinkaya
Foto: İbrahim Ayaz
Islah Haber