Dicle Üniversitesinde Suriye Etkinliği
Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Konferans Salonunda “Ortadoğu İntifadaları ve Suriye” konulu seminer düzenlendi.
Ozan Ohnas'ın haberi:
Kur’an neslinin potansiyel gücü olan Müslüman gençlerin 2011 yılında kurduğu Düşünce ve Hikmet Kulübü, bu yıl ki ilk etkinliğini gerçekleştirdi.
“DÜŞÜNCE VE HİKMET KULÜBÜ” NEDİR?
Hasan Kaçmaz’ın sunuculuğunu yaptığı programda, Kuran-ı Kerim tilavetini Abdullah Aydınyaparken, Türkçe-Kürtçe mealini ise Orhan Çelik okudu. Program Düşünce ve Hikmet Kulübünün anlatıldığı sinevizyon gösterimi ile sürdü.
Sinevizyonda Kulüp, “Düşünce ve Hikmet Kulübü, içinde yaşadığı çağın prangalarından kurtulmuş, Allah’a sığınarak özgürleşen bir kulüptür. Değer yargılarını Kur’an-dan alan Müslüman bir bireyin sorumluluğunu kuşanmış, toplumun ıslahında rolünü bilen bir kulüptür. Düşünce ve Hikmet Kulübü, ideolojilerin, sistemlerin, tağutların oyununa gelmeyen, zihinsel kirlenmeye karşı direnen bir kulüptür. Adaleti ve merhameti ahlaki bir erdem sayan, bilgi ve eylem bütünlüğünü yakalamayı bilen Müslüman bir kulüptür.’’ sözleri ile özetlendi.
ORTADOĞU İNTİFADALARININ KISA SERÜVENİ
Ardından seminere geçildi. Mehmet Ülsen, Ortadoğu İntifadaları ve Suriye konulu semineri sundu.
Allah’a Hamd Resulüne salât ve tevhid, adalet, özgürlük için mücadele eden tüm Müslümanlara selam ederek konuşmasına başlayan Ülsen, Nisa süresindeki İsrail oğullarının çağrısına ve Buruç süresinde kuyularda yanarak öldürülen Müslüman halkın çağrılarına değinerek, “bize ne oluyor da mazlumdan yana taraf olmuyoruz?” diye sordu.
Ülsen, "17 Aralık 2010 tarihinde Tunus’ta 26 yaşındaki bilgisayar mühendisi Muhammed Buazizi adlı bir genç; arabasıyla sebze-meyve satarken zabıtalara yakalandı. Arabasına ve mallarına el konuldu, dayak atıldı. Genç, protesto için valiliğin önünde kendini yaktı ve daha sonra hayatını kaybetti. Halk isyan etti ve isyan büyüyerek devam etti. 4 hafta içinde 23 yıllık despot ve zalim devlet başkanı Zeynel Abidin Bin Ali, iktidarını bırakıp Suudi Arabistan’a kaçtı. 1 ay sonra Cezayir’e sıçrayan ve sonrasında domino taşı etkisiyle yayılan halk isyanlarının son durağı Suriye oldu. Ortadoğu intifadaları Mısır’a sıçradı ve 30 yıl boyunca demir yumrukla ülkeyi idare eden Hüsnü Mübarek 18 gün süren ve 850 müslümanın hayatına mal olan eylemlerle iktidarı bırakmak zorunda kaldı. Libya’ya sıçrayan olaylar ile 42 yıllık zalim, iktidarını bırakıp kaçan Muammer Kaddafi aylarca saklandı ve daha sonra yakalanıp linç edildi. Fas bir dizi reforma imza attı. Ürdün’de Müslüman Kardeşler reform için Amman’da büyük bir gösteri düzenledi. Yönetim değişti. Yemen başkanı âli Abdullah Salih oldu. Muhaliflerin düzenlediği roketli bir saldırı ile ağır yaralandı. Vücudunun yüzde yetmişi yandı ve görevini bırakmasını öngören antlaşmanın altına imza atmak zorunda kaldı’’ cümleleriyle Ortadoğu intifadalarının kaba bir serüvenini gözler serdi.
Ülsen, konuşmasının devamında; "Suriye’de olaylar ilk olarak 15 Mart 2011'de Dera’da başladı. Birkaç ilkokul öğrencisinin duvara yazdıkları ‘’doktor sıra sana da gelecek’’ sloganlarıyla gözaltına alınmaları ve işkence görmeleri ile devam etti. Dera’da seçkin eşraftan halk, çocuklarını almaya giderken askerler tarafından hakarete uğradı. Ve protesto eylemleri başladı. Gösterilerle başlayan süreç silahlı çatışmalara dönüştü. Bugüne kadar 30 binden fazla ölüm,100 bin kayıp insan, 400 bin gözaltı olayı, katledilen 3 bin çocuk ve 500 bin göç eden muhacir konumunda Müslüman kitle ortaya çıktı. Sınır içlerinde evlerinden olan; evini barkını terk eden yaklaşık 2,5 milyon insan bulunmakta ve bu insanlar yardım eli beklemekte…’’ şeklinde konuştu.
‘’SURİYE KONUSUNDA NEDEN KAFALAR KARIŞIK?’’
Suriye’ye yaklaşımda yaşanan kafa karışıkları üzerinde de duran Ülsen sözlerini şöyle sürdürdü: ‘"Neden Suriye’de yaşanan olaylar Türkiye’de çok farklı tepkilere sebep oluyor? Suriye’ye yaklaşımda kafa karışıklığına neden olan iki zıt söylem mevcuttur. Bu söylemlerden birincisi Suriye olaylarını ‘Amerikan emperyalizmi ve Batı organize ediyor’ görüşüdür. Bu görüşü savunanlar Baas rejimi, İran- Hizbullah, Rusya, Çin, K.Kore. Yine bu saçağın altında aydınlıkçılar, ulusalcı Kemalistler, laik cumhuriyetçiler, PKK yönetimi, kimi İslamcı birey ve çevreler, yazarlar, mezhep ilişkili İrancı çevreler, devrimci sol oluşumlar, beyaz Türkler ve İsrail lobisi uzantıları hatta biraz daha genellersek Ak Parti karşıtlarını da dâhil edebiliriz. İkinci görüş ise Baas rejimini ve onun kiralık katilini zalim görenler. Bu safta yer alanlar Müslüman kardeşler, Suudi Arabistan, Mısır, Hamas ve Türkiye Müslümanlarının bir kısmı. Suriye intifadasının arkasında ABD’nin olduğu tezini özellikle İran savunmaktadır. 5 açıdan bu teze itiraz edilebilir.
1- ABD’deki Cumhuriyetçi Parti temsilcileri, kongrede Obama’yı, Ortadoğu intifadalarındaki politikalarından dolayı tenkit etti. Obama’nın gizli bir Müslüman olduğu iddialarına atıf yaptı ve onun intifadaya göz yumarak İslamcıların iş başına gelmesinin önünü açtığını öne sürmüştü. Amerika’daki muhafazakâr sağ çizginin Ortadoğu intifadasına bakışı bu yöndedir. Ortadoğu intifadası demek, Mübarek ve Zeynel Abidin gibi müttefiklerin yerine İslamcıların geçmesi anlamına gelmektedir.
2- Komplocular ABD’nin gücünü abartıyor ve kadiri mutlak olarak görüyorlar. Hâlbuki ABD’nin son 50 yıllık dış siyaseti başarısızlıklarla doludur. Beklenmedik sonuçlar ve aksiliklerle karşılaşmışlardır. Devlet ne kadar güçlü olursa olsun olayların sonuçlarını her yönüyle kontrol edemezler ve sadece tek kadiri mutlak yalnız Allah’tır. Onların bir tuzağı varsa bunun üzerinde Allah’ın bir takdiri hiç şüphesiz vardır bunu unutmamalıyız.
3- Ortadoğu intifadasını ve Suriye olayını Amerika komplosu addetmek bölge gerçekliğinden ve bölge tarihinden habersizliğin göstergesidir. Örneğin: Suriye’de yaşananlar 1980’lerdeki muhalif hareketi hafız Esed tarafından kanla bastırılmasının tekrarıdır. Katliamlardan sonra zulüm devam etmiş hapishane ve işkenceler günümüze kadar gelmiştir.
4- Halkları iradesiz yığınlar olarak görmek ve Amerikan komplosuna indirgemek...
5- Suriye’ye hem BM ve hem de NATO nezdinde müdahil olma talebi Türkiye’den gelmesine rağmen kimse kılını kıpırdatmıyor. BM’de daimi beş temsilciden ikisi Rusya ve Çin bilhassa Suriye yönetimine destek sunduklarını açıkça belirtiyor ve yardım ediyorlar. Libya ve Mısır devrimlerini İran İslam Cumhuriyeti devriminin bir devamı niteliğinde gördüklerini söyleyen İran yönetimi ise, konu Suriye’ye geldiğinde nedense çark etmekte ve Baas yönetiminden yana taraf olmaktadır.
6- Hillary Clınton Zagrep’te bir açıklama yaptı. Açıklamada, Suriye muhalefetinin en önemli örgütü Suriye Ulusal Konseyinin Suriye’de temsil niteliğine sahip olmadığını belirtti ve yeni bir muhalefet yapılanmasına gidilmesi için devreye girileceğini duyurdu. Aynı gün SUK’un üst yönetiminin ve Suriye’de savaşan Özgür Suriye Ordusunun farklı temsilcileri Silivri’de bir otelde Türkiye’nin ev sahipliği altında bir geçiş hükümeti için hazırlık toplantısı yapıyordu. Tüm bunlar Amerika‘ya ve Batıya rağmen yapılıyordu. Tavırlarının kimin tavrıyla paralelleştiğine değil öncelikle İslamın ilkeleri ve Müslümanların maslahatıyla uyuşup uyuşmadığına bakmalıyız. Aldığımız pozisyonlar bazen ABD’nin bazen Rusya’nın bazen CHP’nin bazen Ak Parti'nin tavırlarıyla uyuşabilir.’’
“DİRENİZ İSLAMİ KADROLAR TARAFINDAN YÜRÜTÜLMEKTEDİR”
Son olarak da, İran’ın Suriye politikası ve gerçeklere değinen Ülsen, "Aradan geçen 20 aylık zaman içinde Suriye’de direnişin tümüyle İslamcı kadrolar tarafından şekillendiği ve yürütüldüğü netlik kazanmıştır. Sokaklarda protesto gösterilerinde açılan pankartlar ve sloganlara bakın, İslami şartlar dışında bir şey bulamazsınız. Savaşan gurupların, birliklerin, örgütlerin açıklamalarına bakın İslami kimlik dışında bir şey bulamazsınız. Özgür Ordu ise tipik bir halk ordusudur ve farklı kesimler barındırır: Ahrarur Şam, Ensarul İslam, Livaut Tevhid, Hereketül Fecr, Nusret Cephesi gibi...’ dedi.
Ülsen, Allah’tan Suriye direnişinin zafere ulaşması için dua ederek konuşmasını sonlandırdı.
ISLAH HABER