Allah'ın adının anılmasını engelleyenden zalim kim olabilir!
Özgür-Der Üniversite Gençliği, hafızlık icazet töreninde yapılan dua sebebiyle sol-Kemalist ve milliyetçi çevrelerin Müslümanları hedef göstermesi üzerine bir bildiri yayımladı.
Ayasofya Camii'nde gerçekleştirilen hafızlık icazet töreninde Mustafa Demirkıran Hoca tarafından yapılan dua bazı meşum çevreler tarafından hedef tahtasına oturtuldu.
Sol-Kemalistlerin başlattığı linç kampanyasına Devlet Bahçeli'nin açıklamalarıyla milliyetçiler de dahil oldu. Bakara Suresi’nin 114. ayetinde şöyle buyurulmaktadır: “Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır.
Mustafa Demirkıran Hoca da ayet-i kerimeden yola çıkarak şu duayı yapmıştı: “Bu ve bu gibi mabetler (Ayasofya Camisi) mabet olarak devam edilmesi için inşa edilmiş, hediye edilmiş. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içerisinde bu mabed-i şeriften ezan-ı Muhammedi, namaz, her şey yasak olarak müze haline çevrildi. Kitab-i ezelinde buyuruyorsun: Onlardan daha zalim, daha kâfir kim olabilir. Ya Rabbi, o zihniyetin bir daha bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma.”
Muhlis kalbe sahip olan herkesin "amin" diyerek iştirak edeceği bu dua üzerinden Müslümanların değerlerinin hedef alınması hakkında Özgür-Der Üniversite Gençliği tarafından bir bildiri kaleme alındı.
Bildiride Kemalist statükoya karşı müdaheneci, sinik tutumların sorunu derinleştirdiğinden bahsedilirken Müslümanların varoluşsal hasletler ile Kemalizm ile mücadele etmesi gerektiği vurgulanıyor.
Bildirinin tam metni:
Allah'ın adının anılmasını engelleyenlerden daha zalim kim olabilir!
Son günlerde Taksim Camii açılışı ve Ayasofya Camii’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı hafızlık icazet töreninde imam Mustafa Demirkıran’ın etmiş olduğu dua; sol-Kemalist ve milliyetçi kesimlerin İslam’a ve Müslümanlara karşı içlerinde biriken kini daha fazla saklayamamasına neden oldu. Mustafa Demirkıran’ın ayet-i kerimeye dayandırarak etmiş olduğu dua üzerinden İslam’a karşı saldırılarına devam eden mezkûr kesim; neredeyse her türlü toplumsal faaliyette ve bu ülkede yaşayan herkese Atatürk kültünü bir ‘ortak değer’ olarak dayatma peşinde.
Ayasofya meselesinde Kemalizm’in, Müslümanlara yönelik her türlü zalimane uygulamalarını görmezden gelmek ikiyüzlülüktür. Bu uygulamaları değerlendirirken asıl faili atlamak ise bariz bir çelişkidir. Ayasofya’nın müzeye çevrilmesini, İstiklal Mahkemelerinde katledilen insanları, Türkçe ezan ve diğer despotik uygulamaları konuşup tüm bu uygulamaların müsebbibini görmemek yahut işlerine gelmeyen hakikatleri FETÖ ithamı ile bastırmaya çalışmak net bir aymazlık halidir!
Ne yazık ki Türkiye toplumu yıllarca yalanlara alıştırılmış, gerçeklikle bağları koparılmış bir toplumdur. Eklektik kimliklerin, riyakârlığın benimsetildiği bu toplumda insanlar, Allah’a kulluk ederken, Mustafa Kemal’e de tazim ettirilmişlerdir. AK Parti iktidarı ile birlikte elde edilen bazı kazanımlar, toplumsal tutarsızlıklardan arınmayı beraberinde getirse de son yıllarda etkili olan milliyetçi atmosfer Kemalizm’in tekrar hortlamasına neden olmuştur. Ayasofya Camii’nde edilen dua üzerine oluşan tepkilerde de görüldüğü üzere Kemalist statüko güncelliğini korumakta ve hesaplaşılmadığı takdirde gitgide tesirini arttırmaktadır.
Kimilerince yüce kurtarıcı konumundaki ülkenin kurucusuna saygı ve minnet borcumuz olduğu iddia edilerek mazur gösterilmeye çalışılsa da ulu, yüce, kurtarıcı vb. tanımlamalar İslami esaslar çerçevesinde Aziz ve Celil olan Allah Teâla’ya atfedilmesi gereken sıfatlar olup O’nun dışında herhangi birine yakıştırılması söz konusu olamaz! Rabbu’l Alemin’e ait sıfat, yetki ve otoritenin herhangi bir kula, nesneye, mahlûka yöneltilmesi açık, dolaysız ve kesin bir şirktir. Doğrudan doğruya ayet-i kerimeden neşet eden bir duayı hedef almak ise münkirliktir! Bu noktadan hareketle bizler, tevhid ilkesinin gereği olarak ilahlık iddiasındaki güçlerin ya da kendilerine ilahlık atfedilen yaratılmışların ilah olmadığını haykırmak zorundayız. Bu zorunluluk iman iddiamızın bize yüklemiş olduğu bir sorumluluktur.
Kuşkusuz Kemalist ideoloji akidemize, değerlerimize, yaşantımıza cepheden bir karşıtlığı temsil etmektedir. Bu gerçeklikten hareketle okulda, medyada, siyasette, sokakta, hatta camiide inancımızı, kimliğimizi ve şahsiyetimizi koruyabilmek amacıyla bu ideolojik dayatmacılığa karşı açık ve net bir tavır almak gerektiğini tekraren hatırlatıyoruz!
Bu doğrultuda Mustafa Demirkıran’ın duasına âmin diyor, Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan zalimlere karşı mücadelemizi sürdüreceğimizi ve onlarla elbette hesaplaşacağımızı ilan ediyoruz!
Özgür-Der Üniversite Gençliği