Ümmet Bilinci ve Vahdetin Şartları
K. Çekmece Özgür-Der şubesinde bu hafta Mehmet Pamak "Ümmet Bilinci Ve Vahdetin Şartları" konulu bir konferans verdi.
Coşkusunu K.çekmecedeki Müslümanlarla paylaştığı için kendisine teşekkür ederiz. Sayın Pamak sözlerine Allah'ın selamı ile başladı ve şu şekilde sürdürdü.
Ümmet bilinci temel meselelerimizden biridir. Dünya üzerinde de, yaşadığımız coğrafyada da İslam dışı güçlerin örtmeye, gizlemeye ve yok etmeye çalıştıkları bir konudur vahdet ve ümmet bilinci. Kendini İslam'a nispet eden tüm Müslümanların da akidevi bir sorumluluğudur ümmet bilinci. Kâinattaki varlık sebebini kavramış biz Müslümanların tevhid üzere vahdeti ve ümmeti inşa etmek hepimiz üzerinde farziyet oluşturmaktadır. Bugün sosyolojik olarak bir ümmetin varlığı söylense bile maalesef ıstılahi anlamda tevhidi bir ümmetin varlığından söz etmek mümkün değil. Allah değişik zaman dilimlerinde insanlığa vahiy, kitap ve resuller göndererek tevhid üzere bir ümmet oluşturmalarını emretmektedir. Mekki sürelere baktığımızda inen ilk ayetlerle birlikte İslam kardeşliği çerçevesinde bir ümmet modeli oluşturulduğunu görmekteyiz. Bizimde kitap ile hayatımızı şekillendirip örnek bir Müslüman olma, örnek Müslümanların birleşerek bir cemaat olma ve cemaatlerin birleşerek ümmeti inşa etmeleri gerekmektedir. Duygusal olarak ümmet özlemini duymak bizi bir yere taşımayacaktır, hemen şimdi başlayarak hayatımızı ve çevremizi vahiy ile yeniden inşa etmemiz gereklidir ve bu üzerimizde bir farziyet oluşturmaktadır."Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse bana ibadet ediniz". (21/92)
Günümüzde Müslümanlar, Kuran'a yaklaşımlarda yaşanan bir takım problemler sebebi ile yeniden bir örnek bir model oluşturamamaktadır. Günümüz Müslümanları Kitabı, ya entellektüel bir birikim kazanıp tartışmalarda birilerine galebe çalabilmek için veya güzel yanık bir sesle okuyup haz duymak için birileri "vay ne güzel sesle okudu" desinler diye veya mezarlarda okuyup hazır olan sevabı ölülere hediye etmek için okur hale geldiler. Oysaki örnek nesil oluşturan Sahabe kitabı hakkı ile okuyarak öğüt alıyor, aldığı öğüdü unutmuyor, hayatında pratize ederek onu yaşıyor ve bu sayede birbirlerine sıkı sıkıya bağlı bir topluluk oluyorlardı. İslam'a girerken cahiliyeden ne kaldıysa onu çöpe atıyorlardı. ilk Müslümanlar birbirleri arasında son derece sağlam bir güven oluşturmuşlardı. Bu sayede birlikten doğan güç ile tüm şirk sistemlerine meydan okuyarak putları devirmeyi başarmışlardı. "Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir"(9-71)
Resul mümin kişiyi tarif ederken canları ve malları konusunda şerrinden emin olunan kişidir der. Oluşturulan kuran nüvesinde Müslümanların birbirlerini sevmeyi emretmiştir. "Allah'a yemin olsunki iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız" buyurmuştur. Müslüman müslümanın kardeşidir. Müslümanın kardeşini hor görmesi kendisine kötülük olarak yeter. Müminler bir binanın tuğlaları gibidir bir vücudun uzuvları gibidir. Ahde vefa göstermek, sözünde durmak kardeşleşmenin olmazsa olmazıdır. İlk kuran neslinin inşasında biz bilinci hakimdi, onlar "Allah'ım yalnız sana kulluk eder yalnız senden yardım dileriz, bizi dosdoğru yola ilet" duası gereği biz derlerdi ben demezlerdi. Böyle bir birliktelikten böyle örnek nesil inşa edilmiş oldu.
· Kitap ehli olarak tanımladığımız Hıristiyan ve Yahudiler kitapları bırakarak din adamlarını rab ve ilah edindiler. Tahrif edilmiş bir kitapları vardı ve böyle yaptılar. Arkadaşlar, biz daha kötüsünü yapıyoruz, elimizde bize doğru yolu gösteren Allahın koruması altında olan bir kitap olduğu halde cemaat liderlerimizin, mezhep imamlarımızın sözlerini mutlaklaştırıyoruz. İtikad umdesi haline getiriyoruz. Bu son derece yanlış bir durumdur. İnsanlar bir Mezhep imamının içtihatlarına uyabilirler görüşlerini benimseyebilirler bunda hiçbir sakınca yoktur; fakat Mezhep imamlarımızın veya Cemaat liderlerimizin sözlerini mutlak doğru olarak kabul etmeye başladığımızda tehlike ve Ümmet içerisindeki ayrılıklar, parçalanmalar başlamış oluyor. Bu gün dahi İslam coğrafyalarında kendini İslam'a nispet eden insanlar Şii veya Sünni taassupları ile birbirlerini öldürmeyi kanların dökmeyi sürdürüyorlar.
Neden parçalandık? Neden ümmet olmaktan çıktık?
· Kur'an ile beslenen itikadını vahiy ile belirleyen bir topluluk olmaktan çıktık. Kur'an ı muaviyenin yaptığı gibi mızrakların ucuna geçirip gerçek hüviyetinden çıkardık. Farklı akideler üretmeye başladık.
· Kitabı gereği gibi hakkını vererek okumadık. "Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?" (2-44)
· Dünyevi çıkarlarımızı önceledik.
· Müslümanlar arasında kıskançlık ve çekememezlik baş gösterdi.
· Dinimizi parça parça ettik. Ayrıldık, dağıldık.
· Kabilecilik, ümeyyecilik, mezhepçilik, taassupları aramızda hakim oldu.
· Ehil olmayan yöneticiler tarafından yönetilmeye başladık.
· Fetihlerle birlikte geniş kitlelerin İslamlaşması beraberinde diğer kültürlerin islamın içerisine sirayet etmesini getirdi.
· Saraylarda entellektüel sapmalar, diğer kültürlerin iktibas ettikleri tercümelerin yapılması ile bilinç bozuklukları ve düşünsel sapmalar.
· İsrailiyat ve hadis uydurmacılığı.
· Kur an öğretisi dışında gayb haberlerinin akideleştirilmesi.
· Tefsir yolu ile kuranı öğretisinin zorlama yorumlar ile saptırılması.
· Akletmeden, kör bir taklit ile islamın yaşanmaya başlanması. Tasavvufçuların dillendirdikleri meşhur bir söz vardır bu konuda, "aklı ve ilmi terk etmeden hakikate ulaşamazsın." Bu son derece yanlış bir şeydir.
· Taklitçilik ve mezhepçilik ile içtihat kapısının kapatılarak çağın gereklerine göre fıkıh üretilmemesi.
· Parçalara ayrılan her grubun kendi tezlerini akideleştirmeleri. Batıni yorumlarla vahyin yönünü değiştirilmesi
· Dillerini eğip bükerek kavramların içeriğinin boşaltılması.
Bu sebepler ile ümmetin dağılma süreci başlamış oluyor. Vahyin açık emrine, "Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz
Program izleyicilerden gelen sorulara verilen cevaplarla sona erdi.