Sarmış, Demokrasi Tartışmalarını Değerlendirdi
Özgür-Der Küçükçekmece temsilciliğinin düzenlediği İslami düşünce konferanslarında bu ay prof. İbrahim Sarmış “İslam ve demokrasi” konusunu değerlendirdi.
Program Mevlüt Akbal'ın Kur'an ve meal okuması ile başladı.
İbrahim Sarmış, Kur'an'ın sıfatlarının anlamlarını ve vahyin insan hayatındaki önemini anlatarak başladığı konuşmasında, insan hayatına etki eden ve doğru yolu bulmasında en büyük ölçüyü oluşturan akıl ve vahiy ilişkisinden örnekler sundu. Akıl ve vahiy arasında çelişki olmamasından bahseden Sarmış, eğer bu ikisi arasında bir çelişki var ise ikisinden birinde sıkıntı olduğunu belirtmiş aklın ve vahyin Allah'ın ayetlerinden olduğunu, çelişki olduğu taktirde ya akıldan ya da nasslardan kaynaklanan yanlış bir aktarımın olduğunu belirtti. Akıl ve nakil arasında çelişkinin olmaması gerektiğini vurgulayan prof. Sarmış, bu bağlamda toplumların İslam'dan uzaklaşması ile ortaya çıkan İslam dışı yönetimlerin toplumların kendi seçimleri ve kendi elleri ile yaptıkları olduğunu ve Allahın böyle bir şeyi toplumlara takdir etmediğini söyledi. Aliya İzzetbegoviç'in bir makalesinden bölümler aktaran Sarmış, Hz. Peygamber (a.s)'ın ölümünden sonra Müslümanların ilk halifelerinin seçim yöntemlerinden bahsetti. Cemel ve Sıffin savaşı, şura ile seçimlerin sona ermesi, saltanat yönetimine geçilmesi, toplumun fırkalara ayrılması ve fethedilen ülkelerin kültürlerinin İslam'a sokulması ile bozulmaya başlayan toplumdan örnekler sundu. Saltanata geçişin İslami olmadığını, tek adamlığın İslam'da yeri olmadığını belirten Sarmış, Hz. Peygamber'in tüm uygulamalarında var olan şura'dan örnekler verdi. Hz. Peygamber'in toplumu yönetebilecek bilgi ve tecrübeye sahip olmasına rağmen Müslümanlarla istişare ederek aldığı kararların bugünkü karşılığının demokrasi olduğunu ve o günkü yönetim şeklinin demokratik olduğunu belirtti. Batıl ve ideolojik bir demokrasiyi kastetmediğini, İslam'la özdeşleştirmediğini ve bugünkü terminoloji ile buna demokratik yönetim dediğinin altını çizen Sarmış, şura yönetiminin demokrasi ile olan benzerliğinden bahsetti.
Hz. Peygamber'in ölümünden sonra Emevilerin iktidarı ele geçirip yönetim şeklini saltanata çevirmelerine tepki gösteren Sarmış, Emevilerin uygulamalarının fetih alanlarında ılımlı, Arabistan topraklarında ise zalimane bir yönetim olduğunu belirtti. Saltanat yönetiminin halkı ezdiğini, devlet mallarının keyfi dağıtılmasını, yöneticilerin birçoğunun şer'i hükümleri bile uygulamadığını söyleyen Sarmış, bu duruma karşı çıkan ashabında çeşitli işkence ve baskılara maruz kaldığını söyledi. Yönetim şeklinin meşru gösterilebilmesi içinde Cibril hadisinden yola çıkılarak "kader inancı"nın oluşturulduğunu ve başlarına gelen her şeyin aslında kaderlerinde olduğunu ve buna karşı gelmenin Allah'a karşı gelmek olacağının toplumda yayılmasının sağlandığını belirtti. Yine bu bağlamda mülk tartışmalarına giren İbrahim Sarmış, kader inancı sayesinde yönetimlerin mülkü kendi tasarruflarında kullandıklarını belirtmiş ancak, mülk'ün Allahın olduğunu ve devletlerin bu mülkün paylaşımını idare eden merkezler olması gerekliliğini ve eşit davranmaları gerekliliğinden bahsetti. Aynı şekilde fitnenin de zaman içerisinde ayetin bağlamından koparılarak toplum üzerinde mevcut yönetime başkaldırmamak olarak algılatıldığını söyledi. İman ve amel tartışmalarına da değinen Sarmış, imansız amelin ya da amelsiz imanın olmayacağını belirterek, fırkalara ayrılan toplumun birbirlerini gereksiz yere tekfir ettiklerini belirtti. Emeviler dönemindeki ehl-i beyt, ehl-i sünnet, masum imam, Allah'ın halifesi v.b söylemlerin aslında varolan yöneticilerin yönetimlerini sağlamlaştırmak, yönetimde olmayanlarında muhalefet adına ürettikleri kavramlar olduğunu ve İslami herhangi bir kavram olmadıklarını söyledi.
Son bölümde İbrahim Sarmış, saltanatın ya da herhangi bir tek adam v.b dikta yönetimlerinin toplumlar üzerinde baskı unsuru olduğunu, kendi meşrulukları adına toplumları yanlış bilinçlendirip yönlendirdiklerini, aklın içinin vahiyle değil beşeri ideolojiler ya da yanlış nasslarla doldurulduğunu belirterek tek adam yönetimlerindense en azından bir hukuku olan demokratik yönetimlerin daha uygun olacağını belirtti. İslam'ın ve demokrasinin eşit olmadığını, demokrasinin İslam'ın yerine konmaması gerektiğini ancak demokrasinin kötünün iyisi olduğunu belirten Sarmış, İslam'ın hakim olmayacağı bir yerde krallık ve cunta yönetimi istemektense demokrasiyi istemenin akıllıca olacağını belirtti.
Program, izleyicilerin soru ve katkıları ile sona erdi..