Kur’an’da Hicretin Mantığı ve Günümüzdeki Karşılığı
Özgür-Der Küçükçekmece şubesinin düzenlemiş olduğu İslam Düşünce Konferansları dizisinin bu ayki konuğu Kenan Alpay’dı.
Özgür-Der Küçükçekmece şubesinin düzenlemiş olduğu İslam Düşünce Konferansları dizisinin bu ayki konuğu Kenan Alpay'dı. Özgür-Der Küçükçekmece şubesinin Cennet mahallesindeki binasında Kur'an'ı Kerim ve meali okunarak başlanan programa yoğun bir ilgi vardı. "Kur'an'ı Kerim'de Hicret'in Mantığı ve Modern Zamanlarda Hicret" başlıklı oturumda Kenan Alpay, hicret'in önce Mekke'de tüm zorluklara, baskılara rağmen zihinlerde, kalplerde, ahlakta ve toplumsal işleyişte içselleştirildiğini ancak bu süreçten sonradır ki coğrafi bir hareketlilik olarak Habeşistan ve Medine hicretlerinin yaşandığını vurguladı. Akli ve ahlaki anlamda hicret edemeyenlerin coğrafi, mekansal anlamda da hicret edemeyeceklerini vurgulayan Alpay hicretin Allah ve Resulüne teslimiyetin doğal bir tezahürü olduğuna dikkat çekti.
Kenan Alpay, hicretin iki yönlü bir eylem olduğunu vurguladığı konuşmasında cahiliyyeden ve küfür ölçüsünden arınmak ve İslami kimliği kuşanıcı takva sahibi olmanın ilk ve zaruri aşama olduğunu vurguladı. Hicretin ikinci aşaması ise Allah rızası için küfür ve zulüm diyarından kopup ayrılmayı ifade ettiğine dikkat çekti. Alpay yaptığı konuşmada hem bireysel hem de toplumsal dönüşümün öncüsü olmak için bu iki yönlü hicret eyleminin tüm zamanlardaki muhaciri olunması gerektiğinin altını çizdi. Gelenekçi ve modern sapma ve kuşatmaları yarmanın ve kitaba dayalı bir ümmet bilinci oluşturmanın adına Kur'an'da hicret denir. Muhacir, Allah'ın razı olmadığı her şeyden uzaklaşmakta tereddüt etmeyen kişinin adıdır.
Hicret; Kur'anı Kerim'in anlaşılması ve yaşamlaştırılması ile alakalı olarak anahtar bir kavramdır. Kur'an'ın birçok ayetinde imandan hemen sonra ve cihattan hemen önce zikredilmesi Hicret'in neden anahtar bir kavram olduğunu anlatmaktadır. " Onlar ki inandılar, hicret ettiler, Allah yolunda mallarıla, canlarıyla cihad ettiler ve onlar ki (yurtlarına göçenleri) barındırdılar ve yardım ettiler…"(Enfal/72) Yine Enfal suresi74. ayeti kerimede de iman-hicret-cihad vurgusunun ardından "İşte gerçek müminler onlardır. Onlar için bağış ve bol rızık vardır" müjdesi verilmektedir.
Hicret; terk etmek, ayrılmak ve ilgisini kesmek anlamına gelir. Hicret, bir yerden, bir eylem veya toplumdan bedenen, lisanen ve kalben uzaklaşmaktır. "Hicr" kökünden gelir ve Kur'an'da 31 yerde geçer. Kurtuluşa götüren hicret; "Pislikten hicret et" (Müddesir/5) vb ayetlerde ifade edilirken, ifsada/azaba götüren hicret ise şu ayette ifade edilmiştir: "Elçi de 'Ya Rabbi kavmim bu Kur'an'ı terk edilmiş bıraktılar' demiştir." (Furkan/30) Bu ayette Allah'a ve Kitabının hükümlerine değil de Allah'tan ve kitabından hicret edildiği vurgulanmaktadır.
Müddesir suresi ayetinde geçen "rics" kavramı "pis ve iğrenç şey" anlamına geliyor. "Rics" Maide/90'da içki, kumar, putlar ve fal okları olarak ve "şeytan işi" şeklinde ifade ediliyor. Müddesir suresinin hemen ardından vahyedilen Müzemmil suresinde de hicret vurgusu yer alıyor: "Halkın (senin aleyhinde) söyleyebileceği her şeye sabırla katlan ve onlardan en uygun/en güzel bir şekilde uzaklaş." (Müzemmil/10) bu ayeti kerimede geçen "vehcurhum hicran cemila" ifadesi düşünce ve eylem bakımından köklü bir tutum ile cahiliyyede ısrar eden inkarcılardan ve onların cahili sistemlerinden kopup ayrılmayı ifade eder.
Konuşmacı Kenan Alpay'ın sunumunda hicret'in bir zorunluluk ve imanla doğrudan bağlantısına dikkat çeken ve bu hususa uymayanları şiddetle kınayan Nisa/97 ve Enfal/72. ayetleri de tetkik edildi. Hicret ve cihad bağlamı ve ayrılmazlığına dikkat çeken Bakara/218, Enfal/72, Tevbe/20 ayetlerinin yanı sıra hicretin önem ve faziletine dikkat çeken Al-i İmran, Nahl/41 ve Hac/58 ayetlerinin üzerinde duruldu. Ayetlerin inzal süreci ve bu süreçte Habeşistan'a hicret edenlerin konumu, Habeşistan'da yaşadıkları ve Kureyş müşriklerinin tutumu üzerinde duruldu. Özellikle Cafer b. Ebu Talip'in Necaşi karşısında neden hicret etiklerine dair yaptığı konuşmanın içeriği ile Kur'an'da geçen hicret ayetleri arasındaki paralelliklere dikkat çekildi. Ardından Akabe biatları ve hicretin bizzat Hz Muhammed tarafından nasıl organize edildiği ve en son Rasulullah'ın Hz Ebu Bekir ile hicret ederken hangi stratejiyi izlediğine değinildi.
Alpay konuşmasının devamında şu hususlara da değindi: Hicret'i sadece tarihi veya coğrafi bir gelişme olarak ele alamayız. Hicret'in Kur'an'da ifade edilen anlam ve aşamalarını İslam toplumlarında yeniden ihya ve inşa etme çabalarımız, Hz. Muhammed'in örnekliğinin günümüze taşınması açısından temel bir ihtiyaçtır. Hicret, Hz. Muhammed'in örnekliğinde görüleceği üzere tefekkür, tezekkür ve nihayet cahiliyyenin karanlık zihniyetinden kopup vahyin kalpleri mutmain eden aydınlığına yönelmektir.
Hicret, iman ve amel noktasında tüm zaman ve mekanlarda geçerli olan ölçüdür, kriterdir. Hicret, bireysel ve toplumsal olarak itikadi, ahlaki, siyasi, iktisadi vd. tüm alanlarda Allah'ın rızasını ve ölçüsünü hakim kılma çabasıdır. Bu açıdan hicret hem ahlaki hem de ameli açıdan kendi içinde bir dinamizm üretiyor.
Hicret, Allah'ın rızası için Allah'ın rızası dışındaki her şeyi terk etmektir. Hicret bir kaçış/firar değil köklü bir arayış, ciddi bir taleptir. Bu sebeple hicret büyük bir eylem, muhacir ise büyük bir şahsiyettir. Hicret eden, muhacir farklı toplum ve coğrafyalarda yeni imkanlar üretmek üzere harekete/eyleme geçen kişidir.
Hicret, yardımı ve zaferi Allah'tan beklemektir. Bu açıdan Hicret kıyamete kadar devam edecek bir ameldir. Allah Rasulü Muhammed (a)'ın diliyle: "Kafirlerle savaş devam ettiği müddetçe hicret sona ermeyecektir." Çünkü Hz Muhammed "Hicret nedir?" sorusuna; "Kötülüğü terk etmendir" cevabını verirken "Muhacir kimdir?" sorusuna ise; "Hata ve günahları terk edendir" şeklinde cevap veriyor.
Nerede, ne zaman ve ne şartlarda olursa olsun küfür ve şirki terk eden, uzaklaşan kimse muhacirdir. Fıskı, küfrü, şirki olduğu gibi modern tüketim kültürünü, kapitalist yaşam tarzını terk etmek de müminler için zor olsa bile kesinlikle bir zarurettir, farzdır. Ahlaki ve ameli olarak nefsimizde, ailemizde ve çevremizdeki her bir ıslah (düzeltme) ameliyesi bizim takva yolunda, hicret yolunda atılmış bir adımımız olacaktır.
Hicret'in İstikameti zulümden adalete, küfürden imana, cimrilikten cömertliğe, korkaklıktan cesarete, esaretten özgürlüğe, düşmanlıktan kardeşliğe ve zulüm yurdundan selam yurduna olmalıdır. Hz. Muhammed'in sözü ile; "Hicret et! Zira onun gibi bir amel yoktur." Biz de açıkça ve onurlu bir şekilde Hz İbrahim gibi diyoruz ki: "Gerçekten ben Rabbime hicret edeceğim. Hiç kuşkusuz o galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Ankebut/26)