K.Çekmece'de Kur'an Dersleri
Küçükçekmece Özgür-Der temsilciliğinde alternatif eğitim dersleri devam ediyor. Bu hafta "Hayat Rehberimiz Kur'an Işığında dersler" üst başlığında "Zikrin Hayatımızdaki Önemi" adlı konuyu Şükrü Hüseyinoğlu sundu.
Şükrü Hüseyinoğlu sunumuna;
Tarihi süreçte birçok İslami kavram tahrif edilmiş, içeriği boşaltılarak İslam dışı kodlarla tanımlanmış, asli hüviyetini kaybetmiş ve asıl anlamından uzaklaştırılmıştır. Bu tahrif ve tahribata uğrayan kavramlardan biri de zikr kavramıdır.
Zikr kelime anlamı olarak, "Bir şeyi telafüz etme, zihninde hazır etme, hatırlatma, anma" anlamına gelir. Zikrin Kuran ile kazandığı istılahi anlamı ise, Allah'ı asla hatırdan çıkarmamak, her an ve her alanda Allah'ı hatırlayarak yaşamak şeklinde özetleyebiliriz.
Zikr kelimesi Kur'an'da türevleri, Allah'ın hatırdan çıkarılmaması ve hatırlatılması ortak anlamında buluşmaktadır. Bu kavram Enam 162. ayette "Muhakkak ki; benim namazım, kurbanım, ibadetlerim hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir." gibi alemlerin Rabbine adanan bir hayat ve ölümün karşılığıdır. Fakat gelenekçi anlayışlar, bu şekilde tanmlanan zikri tembel bir hayat ölçüsünü ifade eden bir şekle indirerek, zikri ritüelleştirerek anlam alanını daraltmış ve üstelik zikr adına İslam'da olmayan ibadet biçimleri icad etmişlerdir.
Kuran'da namaz, oruç, hacc gibi formu belirlenmiş bir ibadet biçimi olarak tanımlanmayan, Allah ile Allah için yaşamanın karşılığı olarak beyan edilen zikr kavramını bu kuşatıcı anlamından uzaklaştırarak onu İslam'ın öngörmediği ve hatta İslam'ın tasvip etmediği çeşitli şekillerde icra olunan bir ritüel haline dönüştürmüşlerdir. Kuran'da beyan edildiği haliyle hayatı Allah bilinci çerçevesinde algılayıp yaşamayı ifade eden ve dolayısıyla insanın uyanıklık ve bilinç üzere yaşaması anlamı taşıyan zikr, geleneksel anlayışlarda insanların onunla cezbeye geldiği, kendinden geçtiği ve onunla hayattan kopup deşarj olduğu bir duygusal yoğunlaşma aracı haline getirilmiş bulunmaktadır.
Zikr kavramı türevleriyle birlikte Kuran'da 250'den fazla yerde geçmektedir. Bunlar; hatırlatmak, anmak/ yâd etmek, ibadet dua, namaz, şükretmek, nankörlük etmemek, konuşmak ve dile getirmek, uyarıcı ve hatırlatıcı, öğüt ve öğüt almak, Kuran, Ehli kitap, Ün ve Şan, diline dolamak ve sataşmak anlamında geçmektedir.
Bir Müslümanın hayatı zikr üzere olmalıdır. Kur'an'ın anlam dünyasında zikr, hayatın ölçüsü ve istikametidir. "Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah içindir." öğretisi Müslümanın hayatı nasıl anlamlandırması gerektiğini açıkça beyan etmektedir.
Günümüzde "Eğer bilmiyorsanız zikr ehline sorun." mealindeki ayette ifade edilen zikr ehlinden kastın tarikatlar olduğu yönünde yaygın bir propagandaya tanık olmaktayız. Zikr kavramı öylesine Kuran'i çerçevesinden uzaklaştırılmıştır ki, bugün zikr denilince insanların büyük çoğunluğu bundan Kuran'ın beyan ettiği bütüncül hayat ölçüsünü değil, zaman ile sınırlandırılmış bir vakitlerde gerçekleştirilen suni bir boyuta bürünmüş ritüeller olarak algılamaktadır.
En büyük zikr olan Kitab'ın sahibi Rabbimiz, kendisini O'nun bize öğrettiği gibi zikretmemizi istemektedir. Rabbimiz bize hayatı zikr üzere yaşamamızı ve kendinden bağımsız bir an ve alanımız olmamasını tavsiye etmektedir. Rabbimiz, bize hayatı bütünüyle kuşatıp kucaklayan bir hayat nizamı hediye etmiştir bu nizam hayatın bütünüyle Allah ile ve Allah için olmasını ön görmektedir. Zikr işte bu tevhidi hayat ölçüsünün adıdır.