K.Çekmece'de "Atalar Dini" semineri
K. Çekmece Özgür-Der'de bu hafta İslam'ın Anlaşılmasının Önündeki Engeller ana başlığının altında "Atalar Dinine Uymak" konulu seminer verildi.
Semineri Mehmet Gönül sundu.
Statüko, Ata, Kültür, Gelenek, Örf ve Taklit kelimelerinin lügat ve ıstılahtaki manalarını açıklayarak başlayan Mehmet gönül şöyle devam etti: insan durağan bir varlık değildir, sürekli bir değişim içerisindedir. Çocuk doğar bebektir, emekler sonra ayaklarının üzerine kalkar, büyür; yani sürekli bir değişim ve başkalaşım yaşar. Hayatta böyledir her gün yeni bir şeyler getirir insanın önüne bu başkalaşımlara karşı ise insan sürekli bir kendini yenileme değişikliklere ayak uydurma durumundadır. Değişimin olmadığı yerde hayat durur. Statükoculuğa kapı aralar. Resul "her iki günü birbirine denk olan ziyan içerisindedir" buyurmuştur. İnsanlar büyük ölçüde yaşadıkları kültürü evvelki nesillerden devralır. Doğru ya da yanlış devralınan hayat tarzını çoğu zaman insanlar tartışmasız kabul ederler. Bu geleneği sürdürerek sonraki nesillere devrederler. İrdelemeden düşünmeden yaşanan bu hayatı Kur'an atalar dini olarak telaffuz eder. Atalar dini tevhidi ve Allahın ayetlerini inkar etmeye sebep olduğu gibi her türlü yeniliğinde önünde önemli bir engel teşkil eder. Kur'an bize aktardığı kıssalarda vahyin önündeki önemli bir engel olarak atalar dinine uymak olduğunu vurgular. 7/71 [Hûd]: "Rabbinizin müstehak gördüğü ürkütücü bir bela ve gazapla kuşatılmış durumdasınız zaten!" dedi. "Şimdi, Allah'ın haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve atalarınızın uydurduğu o [boş] isimler hakkında mı benimle çekişiyorsunuz? [O kaçınılmaz olanı] bekleyin öyleyse; doğrusu ben de sizinle bekleyeceğim!" Medyen (halkına da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, O'ndan başka ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın; gerçekten sizi bir 'bolluk ve refah (hayır)' içinde görüyorum. Doğrusu sizi çepeçevre kuşatacak olan bir günün azabından korkuyorum." (84)
"Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı -adaleti gözeterek- tam tutun ve insanların eşyasını değerden düşürüp- eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın." (85)
"Eğer mü'minseniz, Allah'ın bıraktığı (helal işlerden olan kazanç) sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim." (86)
Dediler ki: "Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın." (87)
Yine bugün Kur'ani doğrular karşısında öne sürülen mazeretlerin neredeyse aynı olduğu görülür. Bu anlayış ya mezhep taassubu, ya geçmiş ulemanın dokunulmazlığı, ya da yaşayan her geleneğin doğruluğunu kabul etmek gibi ön kabullerle kendini göstermektedir. 14 y.y lık bir süreç geçiren İslam kültürü bu zaman zarfında düşünce ve yaşantı itibari ile birçok eksiltme, arttırma, bidat ve hurafelere maruz kalmıştır. Geleneksel din anlayışı tarihin taşıdığı yanlış anlayışları da dinin aslından saymış ve tarihin (geleneğin) baskısı onların doğruluğuna hükmederek yaşatmaya çalışmıştır. Dinin aslını Kur'an dan ve örneğini sahih sünnetten almayı bırakan insanlar atalarının kendilerine taşıdığı doğru yanlış ne varsa hepsini sorgulamadan kabul ederek asıl din konumuna getirmişlerdir.
Yaşadığımız toplumda hakim olan gelenek dinin bize dayattığı anlayışlara bakacak olursak şunları görmemiz mümkündür. Standartlaştırılmış ibadet algısı, islamın maddeler halinde sıralanmış şartlara hapsedilmiş olması, Gül Muhammed, Nur Muhammed gibi özünden saptırılmış bir Peygamber algısı, kandiller, kutlu geceler vs. daha da çoğaltmak mümkündür.
Son söz olarak: bizde muvahhid olduğumuzu söyleyip yerimizde sayarsak farkında olmadan kendi statükomuzu oluşturabiliriz. Kitaba dönmezsek, vahiy ile kuşanmazsak dini Allaha has kılarak bilgi kaynaklarımızı gözden geçirmezsek, sonraki nesillere ileteceğimiz din algısı bize iletilenden farklı olmayacaktır. Hepimizin üzerinde Allahın dinini Allahın kitabından öğrenmek, resullerin sünnetini yaşama gayreti içerisinde olma sorumluluğumuz vardır. Bu sorumluluk ertelenemez bir sorumluluktur.
"EY İMAN EDENLER İMAN EDİN. HERKES YARIN İÇİN NE HAZIRLADIĞINA DÖNÜP BİR BAKSIN."
Seminer karşılıklı soru ve cevaplarla son bulmuştur.