ABD, AB ve İran’ın İslam Coğrafyasındaki Rolü
Küçük Çekmece Özgür-Der'de “Müslüman Coğrafyada ABD, AB ve İran'ın Rolü” konusu işlendi.
Küçükçekmece Özgür-Der 2013-2014 yılı aylık panellerinin ikincisi olan “Müslüman Coğrafyada ABD, AB ve İran'ın Rolü” Recep Şencan'ın moderatörlüğünde Abdurrahman Dilipak ve Hamza Türkmen’in sunumuyla gerçekleştirildi.
Recep Şencan, bugün Tunus'la başlayan intifadaların devamı olan Mısırda, Libya’da ve Suriye’deki yaşanan süreci konuşacağız. İslam coğrafyasında yaşanan gelişmeleri geçmişten bugüne gelerek kökleriyle birlikte ele alacağız. Konunun gerçekten geniş olması hasebiyle ilk konuşmacı olarak sözü Abdurrahman abiye bırakıyorum,
Dilipak konuşmasına; Biz tarihin yaşayan tanıklarıyız. Hiçbir Müslüman, kardeşlerinin yaşadığı zulme seyirci kalma hakkına sahip değildir. Müslümanlar çoğu zaman sorumluluklarından habersiz yaşıyor. Allah’ın ipini bıraktık, Allah da bizim elimizi bıraktı.
Ama şimdi İslam coğrafyasındaki Müslümanlar yeniden ayakları üzerinde doğrulmaya çalışıyor, birbirlerinin aralarındaki sınırları kaldırıyor, yeniden kucaklaşıyor. İslam ümmeti şükürler olsun ki yeniden doğum sancısı yaşıyor, ölüm değil. İslam ümmeti yeniden vahdeti yaşıyor, yeniden evrensel sorumluluklarının farkına varıyor.
Allah, bizi yeryüzünün varisi olmamızı, yaşayan Kur’an olarak yeryüzünü mescid kılmamızı istiyor. Bu da yeni bir dünya fethi, 300 yıllık bir sömürüyü yıkmak, kendi kurtuluş mücadelemizde yeni bir medeniyetin kuruluş hamlesini başlatmak anlamına geliyor.
Şunu bilmeliyiz ki; Emperyalistlerin birinci dünya savaşı sonrası cetvellerle çizilen Ümmet coğrafyasındaki intifadalar kazanırsa, İşte o zaman İsrail diye bir ülke, yirmi iki Arap ülkesi diye bir şey kalmaz. Türkiye darbeden, terörden kurtulmak istiyorsa, bunun yolu Suriye’den, Mısır’dan geçer. Suriye ve Mısır diktalardan kurtulmak istiyorsa bunu yolu İstanbul’dan geçer.
Görevimiz; Allah’ın kitabı olan Kur’an’ı yeryüzüne yaymaktır. Üç yüz yıllık tarihimizi tersine çeviriyoruz inşallah. Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir vesselam.
İkinci konuşmacı, Hamza Türkmen; Konuya İranın Tarihi süreç içindeki rolüne vurgu yaparak gerçekten İran’da 1979 başlayan devrimin Usüli çizginin başarısı olduğundan bahsederek bugün gelinen noktada devrim kendi sermayesini yediğini usuli çizgi tamamen kaybederek Ahbari çizginin hakimiyetine geçtiğini devrim kendi çocuklarını gözaltılar,hapisler ve yasaklarla
Safdışı bırakarak tam bir mezhep taassubuna bürünerek kendi mezhebi dışındaki Müslüman dünyada gelişen intifadalarla ilişkilerini ya haksız bir sahiplenme ya da diktatörlerin safında yer alarak sürdürmektedir. İslam coğrafyasında tükenmiş rejimleri ayakta tutan İran, ABD, AB, Rusya ve İran’dır.
İran diğer destekçilerden istekle bu işi yapmaktadır. İran yörüngesindeki Hizbullah ile yine devrim muhafızlarıyla bizzat cephede, Esed'in saflarında, Suriyeli Müslümanlara karşı savaşmaktadırlar. Aynı şekilde dünyanın değişik bölgelerindeki İran'a biatlı muhtelif kişi ve guruplar, Rus paralı askerleri her tür destek için seferber edilmişlerdir.
İran'ın mevcut yapısının ve yönetiminin mezhebi öncüllerle hareket etmesi, İslam dünyasında tamiri ve tevili mümkün olmayacak düşmanlıklara yol açmaktadır. Artık emperyalistleri sevindirecek yeni mezhep kavgaları ve fitne çıkarmalar için, arayış gerekmeyecek kadar malzeme oluşmuştur.
Fakat bu işten uzun vadede zararlı çıkacak olanlar zalimler olacaklardır. Çünkü İran zalimleştikçe dünya Mazlumlarının ve Müslümanlarının da sevgisini, desteğini yitirecektir. Usuli çizginin geliştirmeye çalıştığı Darul-takrip çalışmalarının ümmet içinde yeşermesinin zor olduğu bir sürece gelindi. Maalesef. Büyük şeytanla yapılan anlaşmalarla gelinen noktada uluslaşma sürecinin nerelere geldiğinin göstergesidir.
Panel dinleyicilerin sorduğu sorulara verilen cevaplarla sona erdi.
Haksöz-Haber