“Müslümanların Çözüm Sürecine Bakışı”
Kahramanmaraş Özgür-Der Temsilciliği'nde “Müslümanların Çözüm Sürecine Bakışı” Konulu Seminer Yapıldı.
Kahramanmaraş Özgür-Der Temsilciliğinin aylık programları kapsamında düzenlediği Müslümanların Çözüm Sürecine Bakışı konulu seminer Serdar Bülent Yılmaz'ın sunumuyla dernek salonunda gerçekleşti. Yılmaz, Kürt meselesinin tarihsel arka planını ele alarak hâlâ devam etmekte olan süreç hususunda özetle şunlara değindi:
ÇÖZÜM SÜRECİ VE AKP POLİTİKALARI
- Çözüm süreci hazırlık sürecindeki eksiklikler
İlk olarak alt yapı oluşturulmadan sürece girildi; medya ve sosyal alt yapı kurulmadı. Kürt sosyolojisi derinlikli okunamadı. Yüzyıllık travmatik sürecin sonucu olarak değişen kürt sosyolojisinin patolojik durumu göz ardı edildi. Kürdistan sosyolojisi uzun travmatik bir süreç sonunda patolojik hale geldi.
Çözümün sosyal ayakları oluşturulmadı. Akil adamlar bile zorlukla kabul edildi. Aynı şekilde örgüt çatışma sonrası döneme hazırlanırken devlet bunu fark etmedi. Hükümetin çözüm sonrası Kürdistan' da nasıl bir sosyoloji ve siyasal yapının oluşacağına dair beklenti ve tasavvuru nedir ve ne tür tedbirler alınıyor ve ne tür politikalar uygulanıyor bilmiyoruz. Görünen o ki ciddi bir hazırlık söz konusu değil.
Kürt halkı üzerinde ki PKK etkisi ve güçlü nüfuzu doğru kavranamadı ve bu olgu göz ardı edildi. PKK, hiçbir ahlaki bağlayıcılığı olmayan aynı zamanda ilklerle de bağlı olmayan problemli bir muhatap olduğu hesaba katılmadı.
Kürt sorunu ile PKK olguları tefrik edilmedi. Bunun neticesinde PKK dışında değerlendirilmesi gereken Kürtlerin hakları PKK ile pazarlığın malzemesi kılındı. Tek muhatap olarak PKK kabul edildi ve daha masada hükümet ile aynı frekanstaki yapılara yer verilmedi.
Bugüne kadar neredeyse on yıldır aralıksız devam eden dernek, parti ve işyerlerini kundaklama hadiseleri hakkında ciddi soruşturmalar yürütülmedi ve belki birçoğu hakkında dava bile açılmadı.
Hükümet, attığı olumlu adımlara sahip çıkmadığı için örgüt hem kazanımları hem de süreci sahiplendi. Hükümet süreci ve hakları vermeye PKK tarafından zorlanıyor görüntüsü oluştu.
Kürt/PKK milliyetçiliğin bölgede hızla yayılması karşısında tedbir alınamadı. Süreci yürütürken bölgedeki siyasetçi ve bürokrat seçiminde çok zayıf kaldı.
- Örgütün bu denli güçlenmesi salt hükümetin yanlış politikalarından mı kaynaklanıyor?
Örgüt, hükümetin politikalarından hareketle şımarmış olabilir. Bu şımarmanın hükümetin aşırı tolerasyonuna bağlamak mümkün ama örgütün güçlenmesini salt hükümet politikalrına bağlamak yanlıştır. PKK' nin tabanda güçlenmesinin faturasını çözüm sürecine kesmek doğru değil. Son yıllarda Kürt sorununun popülaritesi, göçün sonuçları ve Kürt milliyetçiliğinin yaygınlık kazanma istidadı da etkilidir. Kırk yılın birikimi sarfı nazar edilmemelidir.
- Peki devlet yapılan yanlışları bilmiyor mu ki yanlışta ısrar ediyor?
Devlette devamlılık esastır, ironik bir biçimde politika belirlemede etkili olan devletlu bürokratlar (danışmanlar, mit, bakanlar, vekiller vs. ) yapılan yanlışta belirleyici olan olan verileri savunmaya devam ediyorlar. Veriler değişmedikçe politikalarda değişmiyor…
- 6-8 Ekim olayları ve çözüm sürecine etkisi
Olayların sebebi:
Örgüt normalleşme korkusu yaşıyor. Silahsızlanma sonrası sürece hazırlanıyor. Kendi iktidarını tesis ve derinleştirme ve bunu fiili bir durum olarak masaya koymaya çalışıyor.
6-7 Ekim olaylarının nedeni bölgedeki PKK dışı örgütlü muhalefet potansiyelini bölgede tecrit etmek bölgeyi muhalefetsizleştirmek. Yüksekova modelini yaygınlaştırmak. Pazarlığı kızıştırmak.
Örgüt içinde çözümü istemeyen odakların çözümü akamete uğratmak istemesi (komplo teorisi olarak) Bingöl 33 asker, Silvan, Reşadiye, Paris, Habur vs… PKK içindeki Ankara Grubu gibi Kürt Kemalistler çözümün AK parti eliyle gerçekleşmesini istemiyor.
Çözüm sürecini nasıl etkiler?
Çözüm sürecini 6-7 Ekim hadiseleri üzerinden okumak ve keskin değerlendrmeler yapmak doğru değil. Bu olaylar ne ilk ne de son olacak. Fakat son hadise fazlasıyla cüretkardı. Çözüm süreci başladığından bugüne o kadar çok badireler atlattı ki; bu da onlardan biri ve kesinlikle aşılır.
Muhatap almanın, muhatabı toplum nezdinde (özellikle de Kürdistan halkı nezdinde) meşrulaştırıcı bir yanı var. PKK meşrulaşıyorsa İslami gruplar ve diğer gruplarda muhatap alınarak meşrulaşmalıydı. Muhatabın çoğullaşması PKK'nin hem Kürtlerin yegane temsilcisi olma iddiasını boşa çıkarır hem de masadan barış ve çözüm iradesi daha güçlü ortaya çıkar.
KÜRT MESELESİNE ve ÇÖZÜM SÜRECİNE MÜSLÜMANCA YAKLAŞIM
Yüce Allah biz Müslümanlara yeryüzünde adil şahitler olarak hakkı ayakta tutma misyonu vermiş. Bu nedenle;
- Adaleti istemeli, adalet temelli talepleri desteklemeliyiz.
- Mazlumdan yana olmalı, zalime karşı durmalıyız.
- Adil şahitler olarak hakkı ayakta tutmalı; arzın, ekinin ve neslin ifsadına karşı ıslahtan yana olmalıyız.
Peki, bu ölçü kişiden kişiye, mazlumdan mazluma; muhatabın etnik, dini ve ideoloji kimliğine göre değişir mi?
Asla değişmez. Adalet herkes için istenmeli. Mazlumun hakkını savunmakla, mazlumun ideolojisini savunmak ayrı şeylerdir. Örnek olarak; bir ülkücünün hakkını savunmakla, ülkücülüğü, bir Yahudi'nin hakkını savunmakla Yahudiliği savunmak aynı şey değildir.
- Kürt sorunu ayetler:
Adalet ilkesi:
Maide 8: Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir topluma olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
Al-i İmran 110: Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışır ve Allah'a inanırsanız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler de var, ama pek çoğu yoldan çıkmışlardır.
Bakara 143: Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Daha önce içinde durduğun Kâ'be'yi kıble yapmamız da bunun içindir: Peygamber'in izince gidecekleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. Bu iş elbette Allah'ın hidayet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti. Allah imanınızı kaybedecek deildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Nisa 135: Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de (sizden) daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Zulme karşı çıkmak:
Hud 113: Ve zulüm yapanlara yakınlık göstermeyin ki, size de ateş dokunmasın. Allah'tan başka yardımcılarınız da yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz.
İslam'ın teminatı:
Rum 22: Yine göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklı oluğu da O'nun âyetlerindendir. Şüphesiz ki bunda bilenler için nice ibretler vardır.
Hucurat 13: Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, herşeyden haberdar olandır.
Mazlumlara yardım:
Nisa 75: Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: "Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı zâlim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?
Foto: Ahmet Sami Demir