Batman Hürriyet’te Suriye Semineri
Batman’da faaliyetlerini gerçekleştiren Özgür-Der Hürriyet Temsilciliği seminerleri başladı.
Özgür-Der Hürriyet Temsilciliğinin ilk semineri Latif Rüzgar verdi. Suriye’nin tarihi ve direniş başlıklı seminerde özetle şunlar söylendi.
Fransa 1944 yılı başında bu ülkeden çekilirken arkalarında kendi elleriyle eğittiği ve kurduğu sistemi ayakta tutacak bir bürokrat tabaka bıraktı. Bu bürokrat tabaka Fransız işgalcilerin de çeşitli oyunlarıyla bağım sızlık sonrasında ülke yönetimini ele aldılar.
İhvan-ı Müslimin’in Mısır’dan sonra en büyük kitle tabanı oluşturduğu yer Suriye idi. Suriye’deki muhtemel İslami gelişmeyi engelleyebilmek için Esad iktidarı 1980’de çıkarttığı bir kanunla İhvan-ı Müslimin’i yasakladı ve önde gelenlerini idam etti. İhvan’ın tepkisi 1982’de halk ayaklanması şeklinde belirdi. Ancak aynı yıl Hama şehri Esad rejimi tarafından bombalandı, katliamda 30 bini aşkın insan öldürüldü, 20 bin kişi kaybedildi, on binlerce Müslüman tutsak edildi ve tam 800 bin kişi idam edilmemek veya müebbet hapis cezası almamak için ülkeyi terk etti. Bütün bu insanlık suçlarına karşı Batı ve Batılı insan hakları kuruluşları üç maymunu oynadı. Çünkü Suriye’de İslami bir yönetim olacağına, Arap ırkçısı ama laik ve Batıcı bir kadronun kolonyalist bir mantıkla iktidarda olması tercih edilmekteydi. Tek sorun Suriye’nin taktik gereği SSCB ve İran’ı müttefik edinmesiydi.
2000 yıllında babasının yerine geçen Beşşar Esad ise ekonomide liberal bir kalkınma yolunu tercih ederken, hak ve özgürlükler konusunda hiçbir açılım yapmadı. Babası döneminden hapishanelerde bulunan 20 bini aşkın İhvan üyesinin şartlarında hiçbir iyileştirme olmadı. Üstelik sadece düşünce ve örgütlenme suçu dolayısıyla farklı kimliklerden 5 bine yakın kişi daha mahkum edildi. 2011 Mart’ında Tahrir Meydanı’nda taşınan pankartlardaki sloganları Der’a şehrinin duvarlarına yazan çocuklar tutuklanıp işkence ile öldürülünce, Ortadoğu İsyanı’nın dalgaları Suriye şehirlerinde de hissedilmeye başladı. Üç ay boyunca Suriye diktatörünü sivil protesto gösterileri sürdü. Sivil ve silahsız olan bu protestolarda her zaman 2-3-5 kişi öldürüldü. Ama muhalefet silaha el atmadı. Ama katliam 50’li 100’lü rakamlara ulaştığında, dağılmış elemanlarını yeni yeni toplayan İhvan başta olmak üzere Suriye İntifadası’nın bileşenleri korunmak amacıyla silaha sarıldılar.
Dışarda, İran ve Rusya Katil Esad Rejimi’nin arkasında duruyor. İsrail ve ABD, Esad’ın Suriyeli Müslümanlarca devrilmesine sıcak bakmıyorlar. Türkiye ise katil iktidarın değil, hak ve özgürlük arayışı içinde olan mazlum Suriye halkının yanında duruyor. Muhalefetin ise bunca bedel ödendikten sonra ve bunca da bedel ödemeye hazır bir motivasyonu var iken iki taraf arasında bir uzlaşmanın olması mümkün görünmüyor. Esad ve rejimi mutlaka gidecek. Kısa vadede veya uzun vadede.
Suriye muhalefeti ABD veya AB ülkelerinin müdahalesini istemiyorlar. İstedikleri sadece Ortadoğu ülkelerinden kendileri için Müslüman halkın ve cemaatlerin temin ettiği silahların kendilerine ulaştırılması. Türkiye ise uluslararası ilişkileri gözettiği için bunu engelliyor. Artık Suriye’de kan akmasının önlenmesinin tek yolu, Esad rejiminin yıkılması ve muhalefetin başta İhvan ve selefiler olmak üzere Türkmen, muhalif Kürtler ve Dürzi bileşenlerin desteklenmesidir. İki taraf Sünni veya Şii değildir. Bir taraf ağırlıklı olarak Müslümanlardan, Sünnilerden, milli dindarlardan, kısmen de Dürzi kesimden oluşuyor. Öteki taraf ise tamamen Batıcı, laik, ırkçı ve çoğunluğu panteist olan azınlık Nusayrilerden oluşan Baasçılar. Hıristiyanlar ve tüccar kesiminin önemli bir kesimi ise olayların seyrini izliyor. Baasçılar Şii olmadığı için Suriye’de bir Şii ve Sünni hesaplaşması, açıkça küfür ile Müslümanların ve insanlığın bir savaşı...