YAŞ’ta Komedi Sürüyor!

YAŞ’ta Komedi Sürüyor!

Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararları bugün açıklandı. Kararlarda her zamanki gelenek devam etti 3 kişi “irtica” isnadıyla TSK’dan atıldı. Darbe planlarının altında imzası olan Albay Dursun Çiçek ise “kadro yetersizliği”nden dolayı terfi etmedi. Özgür-Der YA

Basın açıklamasının tam metni:

YAŞ'TA KOMEDİ SÜRÜYOR!

04 Ağustos 2009

YAŞ'ta gelenek değişmedi ve bir kere daha Türkiye'de hukukun değil, militarizmin üstünlüğü ilkesinin asıl olduğu ortaya konuldu. Yıllardır adeta otomatiğe bağlanmış gibi her Yüksek Askeri Şura'da soyut suçlamalarla bir takım personelin ordudan uzaklaştırılması uygulaması bu kez de tekrarlandı ve 3 kişinin daha "irtica" isnadıyla ordudan atılmalarına karar verildi.

TSK'nın anlayışında "irtica" kavramının neye tekabül ettiği kamuoyunda hep tartışma konusu olmuştur. Bugüne dek sayısız insan eşinin başörtülü olması dolayısıyla, namaz kıldığı için ya da benzeri gerekçelerle "irticacı" diye suçlanıp yargısız biçimde ordudan atılmış, bununla da yetinilmeyip bu kişilerin hiçbir kamu görevine alınmamaları için baskı uygulanmıştır.

Bu insanların haksız muameleye maruz kaldıklarına ilişkin iddiaları, itirazları ise YAŞ kararlarının yargı denetimine kapalı olması nedeniyle soruşturulamamış, aydınlatılamamıştır. Çünkü hukuk devleti olmanın temel ilkelerinden biri olan idari kararların yargı denetimine açık olması ilkesi 1982 darbe Anayasasınca yok sayılmıştır. Ordu içinde hiyerarşiyi koruma bahanesiyle açık bir hukuksuzluk ortamı oluşturulmuş, sayısız insanın mağduriyetine yol açan uygulamalar tam bir keyfilikle icra edilmiştir.

Bugün açıklanan YAŞ kararlarıyla ordudan atılan 3 personelin hangi eylemleri nedeniyle "irticacı" suçlamasını hak ettiklerini bilmemiz mümkün değil. Eşlerinin başörtülü olması, bir resepsiyonda içki içmemeleri, resmi ideoloji perspektifinden sakıncalı görülen gazete, dergi ya da kitaplar okumaları ve daha buna benzer pek çok "suç" irticacı yaftası yemelerine ve ordudan kovulmalarına yetmiş olabilir.

Ne ilginçtir ki, personelinin dini duyarlılığı hususunda müthiş duyarlı davranan ve şiddetle muamele etmekten çekinmeyen TSK darbecilik konusunda ise alabildiğine hoşgörülü, müşfik ve sevecendir. Ergenekon sürecinde ordu içinde en üst düzeyde cunta faaliyetlerinin yoğunlaştığının açığa çıkmış olmasına ve bu nedenle bugüne dek onlarca personeli yakalanıp, tutuklanmasına rağmen TSK bu cuntalarla irtibatlı olduğu iddiasıyla tek bir kişiyi dahi bünyesinden uzaklaştırma gereği duymamıştır.

 Öyle ki geçtiğimiz ay tüm ülkenin bir numaralı gündemini teşkil eden darbe belgesinin hazırlayıcısı olmakla itham edilen Albay Dursun Çiçek'e dahi dokunulmamıştır. Bilakis amiralliğe terfi etmeye hak kazandığı fakat kadro yokluğundan ötürü bu hakkından mahrum kaldığı dile getirilebilmiş, adeta iade-i itibarda bulunulmuştur. 

Bu akıl almaz bir tutumdur! Darbeciliğin ve darbecilerin Genelkurmay merkezli olarak sahiplenildiğinin bir göstergesidir.

Kimse "ortada henüz yargı kararı yok, dolayısıyla Albay Çiçek hakkında zaten olumsuz bir uygulama hukuka uygun olamazdı" diyemez! Kimse Albay Çiçek'in "irtica" suçlamasıyla uzaklaştırılan personelden daha masum olduğuna inanmamızı bekleyemez! Durup durup ta yıllardır kullandığı imzasını tam da savcılık aşamasında neden değiştirme gereği duyduğunu dahi açıklayamayan, tutukluluk kararı tartışmalı bir şekilde geri alınsa da Ergenekon davasının sanığı konumu devam eden bir Albay'ın amiralliğe terfisinin tartışılması dahi yeterince öğretici olmuştur. Bu çelişkiler, izahı zor kararlar YAŞ'ın nasıl bir hukuksuzluk zeminine oturduğunun belgesi olmuştur.

Bu aşamada yapılması gereken şey Meclis'in ve Hükümetin devreye girip YAŞ kararlarının yargı denetimine açılması için gerekli düzenlemeyi bir an önce gerçekleştirmeleridir. Artık rutinleşen ve de hepten anlamsızlaşan "şerh düşme" görüntüsünün acziyetten başka bir şey ifade etmediği görülmelidir.

Önceki ve Sonraki Haberler