SORUŞTURMA: Medya lincine yasal kılıf!
Özgür-Der: Medya lortlarının isteğiyle harekete geçen savcılığın "Atatürk’ü sevmiyorum" sözlerine soruşturma başlatması medya lincinin yasal kılıfa büründürülmek istenmesidir.
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamada açık darbe planları karşısında sessiz kalan, çeteci faaliyetlerin azgınlaşmasını seyreden bir yargı mekanizmasının resmi ideoloji ve sembolleri tabulaştırarak yeni hukuksuzluklara imza attığı belirtildi. Bir insanı sevip sevmemeyi insanlık tarihinin en büyük suçu imiş gösterme başarısına sahip bir kartel medyasının çığırtkanlığının yönlendirdiği yargı sistemi, düzenin hazımsızlık ve tahammülsüzlüğünü ortaya sermektedir.
Açıklamada, "Siyasette, eğitimde, kültürde, ekonomide, sporda, sanatta, müzikte insanlara zorla dayatılan resmi ideoloji bütün bu alanlar yetersiz kalmış olacak ki insanların kalplerine dahi tahakküm kurmaya çalışmaktadır." denilerek insanlık tarihinin en barbar, vahşi zalimlerinin dahi bu kadarına cesaret edemedikleri vurgulandı.
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamanın tam metni:
Medya Lortları İstedi, Savcılık Harekete Geçti!
MEDYA LİNCİ YASAL KILIFA MI BÜRÜNÜYOR?
12.06.2008
Nihayet medya kışkırtması hedefine ulaştı ve Kanal 1 televizyonunda yayınlanan Teke Tek programında serdettiği görüşlerinden dolayı medya linçine uğrayan Nuray Canan Bezirgan hakkında Beyoğlu Savcılığınca soruşturma başlatıldı. Tek başına bu tutum bile Türkiye'de düşünce ve inanç özgürlüğünün nasıl bir kuşatma altında bulunduğunu ortaya koymaktadır.
Atatürk'ü sevip sevmediğine dair bir soruya "sevmiyorum" dediği için bir insan hakkında Savcılıkça soruşturma açılması acaba nasıl bir hukuk anlayışının göstergesidir? Düşünce ve ifade özgürlüğü önünde engel oluşturan yasa maddelerinin yeniden düzenlendiği bir ortamda hiçbir hakaret taşımayan, saldırı, kin ya da düşmanlık içermeyen sözlerinden dolayı genç bir bayan hakkında soruşturma yürütülmesi yasalardan önce kafaların değişmesi gerektiğini bir kere daha göstermiştir.
Birkaç gündür tanık olduğumuz olaylar ortada kapsamlı bir hazımsızlık, tahammülsüzlük sorununun mevcudiyetini ispatlamıştır. Açık darbe planları karşısında sessiz kalan, çeteci faaliyetlerin azgınlaşmasını seyreden bir yargı mekanizması var bu ülkenin. Ve bu yargı mekanizması şimdi gördüğümüz gibi bir kişinin sözlerinden dolayı harekete geçiyor.
Yine ne enteresandır ki, bir insanı sevip sevmemeyi insanlık tarihinin en büyük suçu imiş gösterme başarısına sahip bir kartel medyası ahlakı ile karşı karşıyayız. Yıllardır yaşanan başörtüsü yasağını görmezden gelen, darbelere, hukuksuzluklara alkış tutan, Anayasa Mahkemesi'nin son 'cübbeli darbe'sinde karar alınırken içeriden bilgilerle, toplantı gündemi bağlamında siyaset felsefesine ilişkin derin tahliller çıkarma utanmazlığını gösteren kartel medyası Teke Tek programındaki sözlerinden dolayı Nuray Canan Bezirgan arkadaşımız hakkında günlerdir yaptığı yayınlarla savcıları "Neden hala soruşturma açmadınız?" çığırtkanlığıyla yönlendirmiştir. Yasağı değil, yasaktan dolayı yurtdışında okumak zorunda kalmayı suçmuş gibi gösteren bir medya ahlakına söylenecek hangi söz olabilir ki?
Bu televizyon programından sonra yaşanan gelişmeler şunu açık bir şekilde göstermiştir ki; siyasette, eğitimde, kültürde, ekonomide, sporda, sanatta, müzikte insanlara zorla dayatılan resmi ideoloji bütün bu alanlar yetersiz kalmış olacak ki insanların kalplerine dahi tahakküm kurmaya çalışmaktadır. İnsanlık tarihinin en barbar, vahşi zalimleri dahi bu kadarına cesaret edememiş iken teorik olarak düşünce özgürlüğünden yana olması gereken medyanın bu çaba içinde olması Türkiye'de resmi ideoloji ve sembollerinin ne derece tabulaştırıldığını ve çirkinleştirildiğini göstermektedir.
Öte yandan 367 kararı, darbe günlükleri, Anayasa Mahkemesi'nin aldığı son iptal kararı gibi açık, net hukuksuzluklarda devreye girmeyen hukukun da medya lortlarının çığırtkanlığı üzerine harekete geçmiş olması Türkiye'de yargı düzeninin çarpıklığının bir kez daha ilanıdır. Geniş toplum kesimlerinin uğradığı haksızlıkları, yasakları, baskıları, zulümleri görmezden gelen, örtbas etmeye çalışan, hak ve hukuk taleplerini ezmeye çalışan, resmi ideoloji etrafında örülmüş korku siyasetiyle halkı idare etmeye çalışan bir çabanın sonucu olarak açılmış bu soruşturmanın haklı talepleri ortadan kaldıramayacağı açıktır.
Nuray Canan Bezirgan hakkında açılan soruşturmayı medya öncülüğünde yürütülen linç operasyonuna "yasal" kılıflı destek olarak görüyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğünün bu şekilde açık bir baskı ve kuşatma altına alınmasına yönelik çabaları protesto ediyor; sonunda baskı ve sopa mantığının değil, sözün hakim olacağına dair inancımızı yineliyoruz. Hiçbir gücün manipülasyon, ajitasyon, baskı, linç, saldırı kampanyasının bizi haklı taleplerimizi dillendirmekten alıkoyamayacağını bir kez daha ifade ediyoruz.
Özgür-Der