Roboski Katliamı Fatih’te Protesto Edildi
Özgür-Der, katliamın 1. yıldönümünde Roboski’nin faillerinin bulunması için Fatih Postanesi önündeydi.
HAKSÖZ-HABER
Şırnak’ın Uludere ilçesinin Roboski köyünden 34 kişinin sınır ticareti için gittikleri Irak’tan dönüşlerinde TSK’ya ait uçaklar tarafından bombalanarak katledilmeleri Özgür-Der mensupları tarafından protesto edildi.
Aradan geçen zamana rağmen katliamın faillerinin halen bulunamamasının kınandığı eylemde “Suçlular Cezasız, Adalet Sözde Kalmasın! Roboski Katliamının Failleri Bulunsun!” yazılı pankart açıldı.
Murat Ayar’ın sunumunu gerçekleştirdiği eylemde “Geciken Adalet Değildir!”, “Roboski’nin Utancı Hükümet’in Omzunda!”, “Roboski’nin Failleri Bulunsun, Katliamın Hesabı Sorulsun!”, “Ölen Kardeşin, Vurulan Sensin!” yazılı dövizler taşındı.
Olayın Sorumluluğu Hükümette!
Eylemde bir konuşma yapan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Roboski’de yaşanan olayın üzerinden bir sene geçmesine rağmen olayın faillerine ulaşılamamasının öncelikli sorumlusunun Hükümet olduğunu belirtti. Bu insanlık suçu katliamın hesabının mutlaka sorulması gerektiğini ifade eden Kaya, faillerin belli olmadığı, olayın hata olduğu gibi iddiaların inandırıcılığının olmadığını ve mağdur ailelerin bu tip söylemlerle tatmin olmadığını söyledi.
Geçmişteki fail-i meçhullerle ilgili olumlu çalışmalar yapan, Cemal Temizöz gibi askerleri yargılayan Hükümetin, “Artık fail-i meçhuller olmuyor!” şeklindeki övünmesinin Roboski olayıyla tezat oluşturduğunu belirten Rıdvan Kaya, adaletin sağlanması için bu katliamın faillerinin yargı önüne çıkarılması ve mağdurlardan özür dilenmesi gerektiğinin altını çizdi. Yaşanan zulme karşı çıkmanın Müslüman olmanın bir gerekliliği olduğunu belirten Kaya, öte yandan Roboski katliamını istismar edenleri de eleştirdi.
“Roboski’yi Ağızlarına Almaya Hakları Yok!”
Bir yıldır bu meseleyi dile getiren bazı kesimlerin insani bir durumdan söz edemeyecek kadar milliyetçilik bataklığında bulunduklarına dikkat çeken Kaya, Roboski konusunu istismar edenlerin samimiyetsizliklerine vurguda bulundu ve şöyle konuştu:
“Yaklaşık 2 yıldır Suriye’de yaşanan mezalime hiçbir ses çıkarmayan, Başbağlar’da yaşanan katliamı aradan geçen 20 yıla rağmen dillerine almaktan imtina edenlerin Roboski konusuna insani yaklaşmaları mümkün değil. Masum insanların kanına giren ve bu eylemlere ses çıkarmayanların Roboski’de insan hakları havarisi kesilip Hükümet karşıtı bir konumlanışa girmelerinin hiçbir tutarlılığı yok! Katliamın yaşanmasının temelinde Kürt sorunu yatmaktadır. Milliyetçilikten kaynaklanan bir sorunu aynı kirliliği yücelterek gidermek mümkün değil. Milliyetçi olanlar kardeş olamaz. Sorunun çözümü ise adalet ve kardeşlikte yatmaktadır.”
Rıdvan Kaya’nın konuşmasının ardından Münevver Sofuoğlu Özgür-Der tarafından eylem sonrasında Başbakanlığa gönderilen mektubu okudu. “Roboski Kardeş Halklar İçin Yeni Bir Bataklık Olmasın!” başlıklı mektubun tam metnini aşağıda okuyabilirsiniz.
Eylemde “Katiller Bulunsun Hesap Sorulsun!”, “Roboski’nin Utancı Hükümetin Omzunda!”, “Roboski Halkı Yalnız Değildir!”, “Failler Bulunsun Hesap Sorulsun!”, “Adalet Kardeşlik Özgürlük!”, “Müslüman Zulme Boğun Eğemez!”, “Ölen Kardeşin Vurulan Sensin!” sloganları atıldı.
BAŞBAKANLIĞA GÖNDERİLEN MEKTUP:
Katliamın Sorumluları Bulunsun, Maktul Ailelerinden Özür Dilensin!
Roboski Kardeş Halklar İçin Yeni Bir Bataklık Olmasın!
28 Aralık 2012
34 insanın savaş uçaklarından fırlatılan füzelerle paramparça edilerek katledildiği Uludere/Roboski katliamının üzerinden tam bir yıl geçti. Ancak bir yıllık süreçte bir arpa boyu olsun yol alınmaması yüzünden acılar tazeliğini koruyor.
Uludereli faciası devletin tartışılmazlığı, bürokratik oligarşinin dokunulmazlığı üzerine kurulan teamüllerin yeni kurbanları olarak unutturulmak isteniyor. 34 insanın katledilmesine sebep olan devletin karar mekanizması perdelenerek tartışma dışı tutulmak isteniyor. Buna karşın katır sırtlarında karlı dağları aşarak ailelerinin rızkını temin etme mücadelesi veren insanlar halen suçlu veya şüpheli olarak kamuoyuna lanse ediliyorlar. Bu mantık ve söylemden adalet ve kardeşlik değil, olsa olsa zulüm ve düşmanlık neşet eder.
Genelkurmay’ın bu süreçteki rapor ve belgeler üzerinde sansür uyguladığı bilinmesine rağmen Hükümet ve yargı tarafından gerekli müdahale yapılmamıştır. Tersine AK Parti Hükümeti TSK ve MİT’in faillerin teşhis ve cezalandırılmasına engel olan tutumuna eklemlenmiştir.
Topluma tepeden bakan klasik devlet mantığı ve dilinde ısrar eden AK Parti Hükümeti Roboski katliamına ilişkin tutumuyla, Kürt sorununun çözümünde atılan birçok olumlu adımı berhava etmekte ve ulusalcı ayrışmayı tırmandırmaktadır. Devletin kusurunu inkâr eden, faillerin ortaya çıkışını engelleyen siyaset tarzı ulusalcılık menşeli kan davasının bitmesi için değil azdırılması için bulunmaz bir fırsattır. Zaten katledilen 34 insanın ardından KCK-BDP çevresinin sevinçle yeni bir nefret ve düşmanlık kampanyasına girişmiş olması da toplumu bekleyen tehlikenin boyutlarına işaret etmektedir.
Sadece Uludere’de öldürülen 34 gencin aileleri değil herkes faillerin bulunması ve cezalandırılmasını bekliyor. Ne savcılık soruşturması ne de Meclis Komisyonu mezkûr katliamın aydınlatılabilmesi için sadra şifa bir merhale kat edebilmiştir. Geciken adalet, adalet olmadığı gibi zulüm ve düşmanlık üreten tehlikeli bir zemin inşa etmektedir. Tazminata bağlı bir çözüm, konuyu zamana yayarak soğutmaya dayanan bir kurnazlık ya da salt KCK-BDP çizgisini suçlamaya yaslanan suçluluğu bastırma arayışı hiç kimse için ama özellikle de Hükümet için çıkış yolu olamaz.
Uludere’deki katliamın aydınlatılması adına bir yıldır tutulan yol yanlıştır. Çünkü bürokratik oligarşiye rağmen ayakta durmaya çalışan Hükümet kendisiyle çelişerek bürokratik oligarşiden, yani çıkmaz sokaktan medet ummaktadır. Elbette Kürt sorunun çözümü adına kat edilen mesafe hiçbir biçimde azımsanamaz ancak geleceğe dönük toplumda beliren iyimser beklentilerin üzerine çöken bu türden karabasanlar da görmezden gelinemez.
Uludere’de 34 insanın öldürülmesiyle sonuçlanan askeri operasyon devletin dokunulamazlığı ve insanın değersizliğini ihsas eden açık bir suçtur.
Özürden imtina etme ve faillerin açığa çıkarılması konusunda devletin sabıkasının bir hayli kabarık olduğunu biliyoruz. Fakat buna rağmen devletin özür dilemesi ve faillerin açığa çıkarılması hususunda daha fazla kaçma imkânı kalmadığını bir kez daha hatırlatıyoruz. Hiçbir güvenlik stratejisinin insan hayatına kast edilmesine meşruiyet kazandıramayacağını bir kez daha ilan ediyoruz.
Adalet ve merhamet temelinde tesis edilmiş kardeşliğimizi düşmanlığa tebdil etmeye teşebbüs eden girişimler ister devletin bekası adına olsun isterse küresel stratejik hesaplara karşı bir tedbir almak adına olsun ahlaken ve hukuken gayrı meşrudur. Ahlaken ve hukuken gayrı meşru olan hiçbir eylem cezasız kalmamalı ve AK Parti Hükümeti bürokratik oligarşiye değil toplumsal taleplere göre siyaseti tanzim etmelidir.
Özgür-Der