Psikolojik Savaşın Hedefi Yine Başörtüsü
Ahlaksız ve adaletsiz bir temelde yükseltilen başörtüsü yasağının kaldırılması için ortaya konan adalet ve özgürlük taleplerini yok sayan askeri cuntanın uzantısı basın yayın organları yalanda sınır tanımamakta kararlılar anlaşılan.
Ahlaksız ve adaletsiz bir temelde yükseltilen başörtüsü yasağının kaldırılması için ortaya konan adalet ve özgürlük taleplerini yok sayan askeri cuntanın uzantısı basın yayın organları yalanda sınır tanımamakta kararlılar anlaşılan. Uzun yıllardır bürokratik oligarşi tarafından her türlü kirli ayak oyunu kullanılarak yaygınlaştırılan başörtüsü yasağına karşı sürdürülen hak mücadelesini görmezden gelerek konuyu saptıran Hürriyet, Cumhuriyet, Milliyet, Radikal vd bazı gazeteler bugün yine kendilerinden bekleneni ortaya koydular.
Yayın politikalarıyla darbeciliği, yolsuzluğu, ahlahsızlığı, fuhşiyatı ve zulmü teşvik edip meşrulaştırma misyonu üstlenen söz konusu gazetelerin bugün hiçbir şey olmamış gibi "çocuk istismarı" gibi bir konuyu dile getirmesi tek cümle ile "yavuz hırsız ev sahibini bastırır" sözünü hatırlatıyor. Kız çocuklarının başörtüsü takmalarıyla çırılçıplak soyularak şehevi arzuların hizmetine sunulmasını bir göstermeye çalışan söz konusu gazeteler iffetli, izzetli ve onurlu bir hayatı öngören İslam'a karşı Özel Harp Dairesi tarafından kullanılan Psikolojik Savaşın öldürücü silahlarıdır.
Çocuk istismarından bahsedenlerin biraz olsun utanmaları olsa böyle bir konuyu açmaya dahi cesaret edemezler. Çocuk istismarı en başta zorunlu eğitim adı altında ülkenin tüm çocuklarını Resmi İdeolojinin kulu ve kurbanı haline getirilmesinde yaşanıyor. Altı yaşından itibaren ergenlik döneminin sonuna kadar her sabah büstlerin önünde ırkçı ve inkarcı bir yemin metnini okumaya, varlığını resmi ideolojinin gösterdiği değerlere armağan etmeye zorlanan çocuklardır asıl istismar konusu.
İslam'ın öngördüğü namaz, oruç, başörtüsü gibi ibadetlere istismar diye saldıran söz konusu gazeteler, Atatürk resim ve rozetleriyle donatılan, resmigeçit ve törenlere malzeme yapılan, Anıtkabir ziyaretlerine mecbur koşulan çocukların uğradığı taciz ve istismarı ise ideal bir davranış olarak propaganda etmektedirler. İşte asıl kabul edilemez olan budur, İslam ahlak ve ibadetlerinin çocuklara sevdirilmesi değil.
İnsanlık dışı bir uygulama olarak devam eden başörtüsü yasağının kalıcılaşmasında ve yaygınlaştırılmasında basın-yayın organlarının üstlenmiş olduğu misyon akıllara durgunluk verecek utanç haberleri ile daha da büyüyor. Türkiye'de bazı basın-yayın kuruluşları pozisyonları itibariyle darbe-cunta şakşakçılığını geride bırakmış, darbe-cunta teşvikçiliğini de aşmış ve gelinen noktada askeri darbe örgütlenmelerinin önemli bir parçası ve işbirlikçisi olarak karşımıza çıkmıştır. Bahsi geçen tarzda adalet ve özgürlük taleplerine karşı yürütülen savaşın bir parçası olan gazetecilik son derece çirkin, ahlaksız ve zorbaca yöntemler kullanmaktadır. Bu duruma daha fazla tahammül edilemez.