Özgür-Der’den “Yolsuzluk Operasyonu” Açıklaması

Özgür-Der’den “Yolsuzluk Operasyonu” Açıklaması

Özgür-Der, yolsuzluk operasyonuyla iyice büyüyen Hükümet-Cemaat kavgası hakkında yeni bir açıklama yaptı.

 

17 Aralık operasyonu hakkında bir açıklama yapan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Gülen Cemaatinin, tutumunu aynı minvalde sürdürdüğü müddetçe kısa vadeli politik hesaplar açısından ne elde ederse etsin, uzun vadede İslam Ümmetinden uzaklaşacağına ve yalnızlaşacağına dikkat çekti. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının hükümet kadrolarına bulaşan büyük bir kirliliğe ışık tuttuğunu belirten Kaya, bununla birlikte operasyonun amacının iyi niyet içermediğini ifade etti.

Doğrudan Tayyip Erdoğan’ı hedef alan sistematik kampanyanın kimleri sevindirip, kimleri tedirgin ettiğini soran Kaya, Gülen Cemaatinin, bu tutumuyla kimlerle saf tuttuğunu sorgulaması gerektiğini söyledi.

Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya’nın açıklamasının tam metni:

ÜMMETİN MASLAHATI YERİNE
GRUP MENFAATİNİ ESAS ALANLAR KAZANAMAZLAR!

26 Aralık 2013

AK Parti Hükümeti ile Fethullah Gülen Cemaati arasında yaşanan gerilim hızlı bir şekilde tırmanırken, kavgada geri dönülmez bir noktaya doğru ilerlendiğine ilişkin işaretler yoğunlaşıyor. Ve gelişmeler bu hesaplaşmada varılmak istenen yerin neresi olduğuna dair şüphe ve endişeleri de kaçınılmaz olarak besliyor, güçlendiriyor. Gülen Cemaatine yakın çevreler aksini savunsa da gelinen noktada bu grubun yargı ve emniyetteki uzantıları aracılığıyla yürüttüğü rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının hukuk çerçevesinde takibi yapılan doğal bir temizlik girişimi olduğunu düşünmenin zemini kalmamıştır.

Şüphesiz bakanların istifasına yol açan rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının hükümet kadrolarına bulaşan büyük bir kirliliğe ışık tuttuğu görmezden gelinemez. Gerek merkezi hükümet düzeyinde, gerekse de yerel düzeyde AK Parti kadrolarının akçalı işlere çok fazla bulaştığı ve etraflarında yaygın bir usulsüzlük ve yolsuzluk ağının örüldüğüne dair kamuoyunda yaygın bir algı mevcuttur. Ve AK Parti’nin yaşanan son gelişmeleri, meydana getirdiği derin siyasi sarsıntıdan bağımsız olarak, bu tür kirliliklerden arınma, çürümüş kadroları ayıklama vesilesi olarak değerlendirmesi kesinlikle çok önemli ve gereklidir.

Mamafih günlerdir, haftalardır yaşanan gelişmeleri birilerinin ihbarıyla harekete geçen birkaç savcının siyasi hesaplardan bağımsız, bütünüyle görev saikiyle icra ettiği yasal soruşturmalar şeklinde değerlendirmenin gerek dünyanın gerek yaşadığımız ülkenin gerçekleriyle hiç bağdaşmadığı da görmezden gelinemez. Elbette gayrı meşru ilişkiler ve fiiller içindeki kişileri takip etmek ve cezalandırmak savcıların ve bir bütün olarak yargının görevidir. Ne var ki, yapılan işin zamanlaması ve yöntemi hukuki bir takibattan ziyade açıkça bir siyasi hesaplaşmaya delalet etmekte; doğrudan hükümeti yıpratmaya ve çökertmeye yönelik kapsamlı bir planın icraya konulduğu izlenimini güçlendirmektedir.

Bir yılı aşkın bir süredir ‘mutemet’ elemanlarca takibi yapılan dosyaların bekletilip tam da Hükümet-Cemaat kavgasının kızıştığı bir süreçte ve de topluca ortalığa saçılması tesadüf müdür? Yürütülen soruşturmalarda sorgulanan şahıslara ısrarla Başbakanın aile fertleriyle ilgili sorular sorulması bazı savcı ve emniyet mensuplarının özel merakı mıdır? Aylar öncesinden hükümet çevrelerine örtülü yollarla seçim zamanı eldeki dosyaların patlatılacağına dair şantaj yapıldığına dair söylentilerin kamuoyunda bu kadar dillendirilmesinden sonra tüm bu yaşananlar sadece birilerinin basit tahminlerinin gerçekleşmesinden ibaret bir durum mudur?

Bu kavga dershanelerin korunması ya da yolsuzlukların üzerine gidilmesi mücadelesinin çok ötesine geçmiştir. Doğrudan Tayyip Erdoğan’ı hedef alan sistematik bir kampanyaya dönüşmüş; daha ötesinde zaten uzun bir süredir hem içeride, hem dışarıda belli güçlerce sürdürülmekte olan bir kampanyaya eklemlenmeyi beraberinde getirmiştir. Acaba Gülen Cemaati bu tutumuyla kimleri sevindirip, kimleri tedirgin ettiğini, kimlerle saf tuttuğunu görmüyor mu?

Bu kavgada kimin kimin karşısında ve kimlerle yan yana durduğuna baktığımızda ortaya çarpıcı bir manzara çıkmaktadır. İçeride-dışarıda İslam’a ve Müslümanlara düşmanlığıyla maruf bilumum çevreler Gülen grubunun operasyonları neticesinde Tayyip Erdoğan’ın hırpalanıp, devrilmesi temennisini açıkça yansıtmaktadırlar. Öyle ki, darbe girişimleriyle, Ergenekon operasyonlarıyla, Gezi kalkışmasıyla bir türlü ulaşamadıkları bir neticeye “acaba şimdi ulaşabilir miyiz” heyecanı bu çevrelerin ağızlarını kulaklarına vardırmıştır.

Aynı şekilde Türkiye’nin son yıllarda izlediği Müslüman halklardan ve mazlumlardan yana dış politikasından ötürü Tayyip Erdoğan’ı hedef tahtasına oturttuğu bilinen emperyalist-siyonist odakların ve Beşşar’dan Sisi’ye kadar İslam dünyasındaki işbirlikçilerinin de gelişmeleri büyük bir keyifle izlediği malumdur.

Buna karşın gerek ülke içinde gerekse de İslam dünyasının bütününde İslami hassasiyet sahibi tüm kesimlerin Tayyip Erdoğan’ı hedef alan her türlü operasyonu İslam düşmanlarının ekmeğine yağ süren kirli, karanlık bir girişim olarak algıladıkları da gayet açıktır.

Tüm bu tablo karşısında Gülen Cemaatinin kendisini nerede konumlandırdığını ve Ümmet nezdinde nasıl algılandığını sorgulaması gerekmez mi?

Son süreçte İslami camianın genelinde bu cemaate ilişkin olarak ABD ve İsrail paralelinde hareket ettiğine; Mavi Marmara hadisesinde takınılan utanç verici tutumun bilinçli bir siyasi programın tezahürü olduğuna dair ithamlar, eleştiriler artmıştır. Ne ilginçtir ki, yolsuzluk operasyonlarını sürdürme sadedinde İstanbul’da hazırlığı yapılan ama engellenen bir savcılık dosyası, basına servis edilmekte ve burada “el-Kaide ile irtibatı bilinen” sıfatıyla Yasin el-Kadı ismi özellikle zikredilmektedir. Hükümeti Mısır ve Suriye’de izlediği adaletten ve mazlumdan yana tavrı dolayısıyla suçlayan, Suriyeli direnişçilere iftiralar atmaktan çekinmeyen tutumun arka planında da yine aynı kaygıların bulunduğuna dair kanaatlerin giderek pekiştiği dikkat çekmektedir.

Tüm bu manzara İslami kaygıyla hareket ettiğini iddia eden, sayısız mensubunun samimi, hasbi kaygılarla koşturduğu, faaliyet yürüttüğü bir yapı için arzu edilen bir durum mudur? Dini bir cemaat ya da hareket olma iddiasındaki bir yapının Müslümanlar arasında dahi korkuyla, kuşkuyla değerlendirilmesi; karanlık operasyonlarla, komplolarla, gizli dosyalarla anılması hoş bir şey midir?  

Bundan sonra gelişmeler hangi yönde cereyan ederse etsin niyetler hususunda çok net, belirgin ve izale edilmesi mümkün olmayacak bir olumsuz görüntü ortaya çıkmıştır. Bu hiçbir dosya, belge ya da kasetle örtülmesi, kapatılması mümkün olamayacak bir durumdur. Gülen Cemaati tutumunu aynı minvalde sürdürdüğü müddetçe kısa vadeli politik hesaplar açısından ne elde ederse etsin, uzun vadede İslam Ümmetinden uzaklaşacak, yalnızlaşacaktır. Arzumuz, temennimiz İslami camiayı üzen, örseleyen bu gidişata dur denilmesi ve Ümmetin maslahatını önceleyen bir bakış açısının Müslümanların tüm düşünce ve eylemlerine hâkim kılınmasıdır.

Bu vesileyle Özgür-Der olarak son günlerde adımızın geçtiği bazı iddia ve senaryolara ilişkin olarak da bir açıklama yapmanın gerektiğini düşünüyoruz. Son gelişmelerle bağlantılı olarak bazı İslami kuruluşlarla birlikte Özgür-Der’in de emniyet ve yargıda Gülen Cemaatine bağlı güçlerce hedef alınacağına dair iddialar dillendirilmektedir. İHH ile birlikte Özgür-Der’in “terör örgütlerini desteklemek” ithamıyla operasyona muhatap olacağı iddiasının son süreçle bir bağlantısının olduğunu düşünmüyor, söz konusu söylentileri ciddiye almıyor, önemsemiyoruz.

Suriye’de İslami direnişi destekledik, direnişçi kardeşlerimizle hep dayanışma içinde olduk. Keşke daha fazlasını yapabilseydik! Bunun İslami ve insani bir sorumluluk olduğuna inanıyoruz. Bu çabalarımızdan ötürü birileri bize dönük birtakım komplolar geliştirecek olursa bunun tümüyle hukuksuz ve ahlaksız bir saldırı olduğunu söyleriz ve elbette susmayız, sinmeyiz! Burada dikkati çeken husus şu ki, bu tür ithamların aylardır Kemalist-sol ve Alevi çevrelerce gündemleştirilmeye çalışıldığını ve bizlere karşı bu çevrelerin adeta operasyon duasına çıktığını biliyoruz. Şimdi bu çevrelerin duasına kimin âmin diyeceğini de doğrusu hiç merak etmiyor, kaale bile almıyoruz!

Rıdvan Kaya
Özgür-Der Genel Başkanı

 

Önceki ve Sonraki Haberler