Özgür-Der’den ‘İdamları Durdurun!’ Çağrısı
Özgür-Der mensupları işgal altındaki Irak Hükümeti’ni 3 kadına verdiği idam kararından ötürü protesto ederek, idamların durdurulması çağrısında bulundular.
Bugün Fatih Postanesi önünde toplanan Özgür-Der mensupları ve gönüldaşları 3 Mart'ta idamları infaz edilecek olan Zeyneb, Vassan, Liqa ve direnen tüm kadınların Müslümanların onuru olduğunu ifade ettiler. "İşgale Karşı Direnmek Suç Değil, Şereftir! Iraklı 3 Kadın Direnişçi Zeynep, Vassan ve Liqa'nın İdamları Durdurulsun!" yazılı bir pankart açan grup ellerinde de "Zeynep, Vassan, Lika: Müslümanların Onurudur! Onuruna Sahip Çık!", "Iraklı Kadınların İdamı Durdurulsun; ABD Defolsun!", "Emperyalizm Yenilecek, İslami Direniş Kazanacak!" yazılı dövizler taşıdılar.
İdamların emperyalizmin hukuk(suzluğ)u olduğu vurgusuyla infazların durdurulmasının istendiği eylemde Irak Devlet Başkanı Talabani'ye ulaştırılmak üzere Irak Ankara Büyükelçiliği'ne; ve idamlara karşı harekete geçmesi için T.C. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e birer faks gönderilen eylemde topluluk sık sık "Direnen Kadınlar Onurumuzdur!", "İşgalciler Defolsun, İdamlar Durdurulsun!", Direnişin Onuru Bacılara Selam!", "İşbirlikçi Katiller Hesap Verecek!", "İslami Direniş Hesap Soracak!", "İşbirlikçilik Yenilecek, İslami Direniş Kazanacak!", "Ne Amerika Ne Uşakları İslami Direnişi Engelleyemez!" ve "İşbirlikçilik Onursuzluktur; Direniş Onurdur Kurtuluştur!" şeklinde sloganlar attı ve tekbir getirdi.
Eylemde topluluğa hitaben konuşan Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, "İdama mahkum edilen 3 kardeşimize atfedilen suç, Irak devletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü tehlikeye sokacak eylemlerde bulunmak olduğu söyleniyor. Bu gerekçe başlı başına bir ahlaksızlık örneğidir. Ortada işgal altında bir ülke ve işgal gölgesinde kurulmuş mahkemelerin verdiği bir karar var. İşbirlikçilerin bağımsızlıktan söz etmeye hakları yoktur. Direniş hem hak hem de bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun bedelini canlarıyla ödemeye hazırlanan 3 kız kardeşimizi selamlıyor, işbirlikçi zalimlerden mutlaka hesap sorulacağına inanıyoruz." dedi.
Mazlumder İstanbul Şubesi Dış İlişkiler Koordinatörü Ayşe İrem Demiriz ise idam kararlarının işgalcilerin Irak'ta işledikleri insanlık dışı suçların açık bir göstergesini oluşturduğunu söyledi. Buna karşı gerek Türkiyeli Müslüman kadınların gerekse de tüm dünyadaki insan hakları savunucularının bu zulmü lanetlediğini ifade eden Demiriz, idamların durdurulması için herkesi harekete geçmeye çağırdı.
Eraslan: "İslami Hareket 3 Kardeşimizin Hukukunu Takip Edecek!"
Vakit Gazetesi yazarı Sibel Eraslan eylemde yaptığı duygulu konuşmada "Bir milyondan fazla kurbana bugün 3 kadın / 3 anne daha eklenecek. İşledikleri suç: Ülkelerinin işgaline karşı çıkmak! Bu 3 cesur kız kardeşimize, sabır ve sebat dilerken, onların 3 kişiden ibaret olmadığını, sayılarının binler ve milyonlarla ifade edilemeyecek kadar çok olduğunu beyan ediyoruz. Bizler onların yanındayız. Her birimiz Vassan, her birimiz Zeyneb, her birimiz Liqa'yız. Yeryüzü kadınları olarak, ABD'nin gerçekleştirdiği insanlık katliamını reddediyor ve tel'in ediyoruz. İslami hareket kendisine Peygamber emaneti olan bu 3 kardeşimizin hukukunu takip edecektir! İnsanlık bu açık ve pervasız zulme sessiz kalmamalıdır. Hz. Muhammed'in selam ve duası bu 3 aziz kardeşimizin üzerine olsun." şeklinde konuştu.
Faksların gönderilmesinin ardından eylem "Emperyalizm Yenilecek İslami Direniş Kazanacak!" sloganıyla sona erdi.
HAKSÖZ-HABER
Irak Ankara Büyükelçiliği ve T.C. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e çekilen telgraf metinleri aşağıdadır:
IRAKLI 3 KADININ İDAMI DURDURULMALIDIR!
Şu anda Irak'ta kocaları, babaları, çocukları veya diğer yakınları öldürülmüş olan kadınların bedenlerini, ülkelerini veya bağımsızlıklarını savunmaları yasal bir suç olarak değerlendiriliyor. Şu anda Ebu Gureyb gibi hapishanelerde binlerce kadın tutuklu bulunuyor. Ve bunlardan Bağdat'taki el-Kazimiye Hapishanesi'nde bulunan üç kadının; yani 25 yaşındaki Zeyneb Fadıl, 31 yaşındaki Vassan Talip ve 26 yaşındaki Liqa Ömer'in 3 Mart tarihinde idam edilecekleri ilan edilmiş bulunuyor.
İdam kararlarının gerekçesi de işgal altındaki Irak'ın Saddam rejimi döneminden kalan eski ceza hukukunun 156. maddesi. Yani bu üç kadın hakkındaki idam kararı, "Ülkenin bağımsızlığını veya bütünlüğünü veya ülke topraklarının güvenliğini ortadan kaldırmak…" amacıyla eylemler gerçekleştirdiği iddiasına dayanıyor. Ancak idam kararına götüren yargılama sürecinde ne yargılamanın açıklığı ilkesine ve ne de sanıkların avukat bulundurma hakkına riayet edilmiştir. Dolayısıyla bu hüküm hukuki bir zemine dayanmamaktadır.
Yargılama sürecinde yapılan duruşmalar, uluslararası hukuka da aykırıdır. Zira Zeyneb, Vassan ve Liqa adlarındaki bu üç kadının durumu Cenevre Sözleşmesi kapsamında, korunan haklara sahip savaş esirleri konumunda değerlendirilmelidir. Bu açıdan da idam kararları uluslararası hukuk kurallarına ve yasalara göre yargısız infaz hükmündedir.
İşgal altındaki Irak'ta yaşanan acılar bir insanlık trajedisidir. Bugün Irak'ta yaşanan acılar, Saddam rejiminde muhaliflere ve Kürt halkına yaşatılan acılara benzemektedir. Yakınları öldürülen, şehir ve mahalleleri işgal kuvvetleri tarafından kontrol edilen, zaman zaman yargısız infazlarla karşılaşan veya tecavüz vakıalarıyla muhatap olan Iraklı kadınların bedenlerini ve onurlarını korumak için giriştiği eylemlerin karşılığı idam olmamalıdır. En azından onurunu ve fıtratını koruma güdüsüyle direniş gösteren bu kadınların cezası idam olmamalıdır ve idamları durdurma yetkisi bulunan Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani mutlaka bu hukuk dışı uygulamayı durdurmalıdır.
Sizden ricamız Türkiye kamuoyunun bir yankısı olan bu sesimizi ve talebimizi geç kalmadan Irak Cumhurbaşkanı'na acilen iletmenizdir.
ÖZGÜR-DER
(Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği)
Genel Başkanı
Hülya ŞEKERCİ
T.C. Dışişleri Bakanı Abdullah GÜL'e
IRAKLI 3 KADININ İDAMI DURDURULMALIDIR!
Ezanlar okunurken bombalanan Bağdat'ın ekrana düşen görüntüleri hâlâ belleklerimizde. İran'a karşı işbirliği içinde olunan Saddam Hüseyin rejiminin dizginden çıkmasını bahane ederek Irak'a saldıran ABD öncülüğündeki İttifak Güçleri; sonuçta sadece Saddam rejimini yıkmadı. İşgal güçleri Irak'ı işgal etti, yüz binlerce sivili katletti, petrol kaynaklarının fiili kontrolünü ele geçirdi, binlerce yıllık tarihi mirasın yağmalanmasına meydan verdi ve yüz binlerce aileyi yıkıma uğrattı.
Irak'ta babası, kocası, oğlu veya kızı işgal güçlerince öldürülen kadınlar ne yapmalıydı? Ya işgal ordusunun bu katliamları karşısında onursuz bir devşirme olacaklar ya da ülkelerini işgal eden güçlere karşı özgürlük talebine sarılıp onurlarını koruyacaklardı.
Irak'ta kadınların onurlarını korumalarının ve işgalci güçlere karşı direnmelerinin karşılığı ise hapis, işkence, tecavüz veya idam. Şu anda Ebu Gureyb gibi hapishanelerde binlerce kadın tutuklu bulunuyor. Ve bunlardan Bağdat'taki el-Kazimiye Hapishanesi'nde bulunan üç kadının; yani 25 yaşındaki Zeyneb Fadıl, 31 yaşındaki Vassan Talip ve 26 yaşındaki Liqa Ömer'in 3 Mart tarihinde idam edileceğini işgal altındaki Irak Hükümeti ilan etmiş bulunuyor.
Tel Afer'de bir kadına tecavüz eden işgal askerlerine ses çıkartmayan Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, namusunu ve ülkesini koruduğu için tutsak edilen bu üç kadın hakkında, işgal altındaki Irak'ta eski ceza hukukunun 156. maddesi gereği "ülkenin bağımsızlığını ve bütünlüğünü" bozucu eylemler gerçekleştirdikleri gerekçesi ile idam edilecekleri açıklamasında bulunabiliyor.
İnsanlık trajedisi haline gelen bu utanç verici karar, hiçbir hukuki zemine dayanmamaktadır. Bu üç kadına yargılanma sürecinde avukat tutma hakkı tanınmamıştır. Yargılama sürecinde yapılan duruşmalar, uluslararası hukuka aykırıdır ve duruşmalar işgalci güçlerin denetimi altında ve açıklık ilkesine aykırı bir şekilde gerçekleşmiştir. Zeyneb, Vassan ve Liqa adlarındaki bu üç kadın Cenevre Sözleşmesi kapsamında korunan haklara sahip savaş esirleri konumundadırlar. İdam edilme kararları uluslararası hukuk kurallarına ve yasalara göre yargısız infaz hükmündedir ve ahlak dışıdır.
Dünyada ölüm cezalarına karşı kampanyalar yükseltilirken ve İslam coğrafyasında zina suçu işleyen kadınların ölüm cezası alması karşısında uluslararası toplum veya kamuoyu ayağa kalkarken; ülkelerini ve şereflerini savunmak için direndiği ifade edilen bu kadınlara verilen idam cezaları karşısında fıtri özelliğini kaybetmemiş hiçbir insan sessiz kalmamalıdır. Psikolojik harp taktiği olarak gündeme getirilen bu keyfi idam kararları durdurulmalıdır.
Bizler işgal altında verilen bu idam kararlarını şiddetle kınıyoruz. Haksız yere bir insanın bile canına kıyılmasını bütün insanlığın kıyımı olarak gören ve değerlendiren bizler, T.C. Dışişleri Bakanlığı'nı en azından idamların infazını durdurmak için, bu yetkiye sahip olan Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani nezdinde acil olarak girişimde bulunmaya davet ediyoruz.
ÖZGÜR-DER
(Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği)
Genel Başkanı
Hülya ŞEKERCİ