Özgür-Der, Vakit’i Susturma Çabalarını Kınadı!
Vakit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ahmet Karahasanoğlu’nun ifadesi bile alınmadan mahkûmiyete çarptırılmasını kınayan Özgür-Der, Vakit'le dayanışma içinde olduğunu belirtti.
Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer tarafından yapılan açıklamada Vakit gazetesine yönelik susturma girişimlerine dikkat çekilerek darbecileri ve militarist yargı sistemini ifşa eden muhalif ve özellikle de İslami basın üzerindeki hukuksuz kararlar kınandı.
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklama:
Vakit Gazetesine Yönelik Susturma Çabalarını Kınıyoruz!
29 Temmuz 2010
Militarist cephenin Vakit gazetesini susturma çabaları hız kesmeden devam ediyor. 312 General davasında faizleriyle birlikte 1,8 milyon liralık tazminat kararı, Dağlıca baskını hakkında kamuoyu zihninde biriken soruları gündeme taşıdığı için yazı işleri müdürünün 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılması örneklerinin ardından, Vakit'i susturma yolunda bir adım da Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesinden geldi. Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olan 3 davada yargılanan Vakit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ahmet Karahasanoğlu, ifadesi bile alınmadan mahkûmiyete çarptırıldı.
Vakit gazetesine Ergenekon davası sanığı Mehmet Haberal ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki haberleri sebebi ile açılan hakaret davalarından üçünü karara bağlayan mahkemenin, ifadesi dahi alınmayan sanığın ifadesini alınmış kabul edip, Ahmet Karahasanoğlu'nu bir davadan 1 yıl 2 ay 17 gün hapis ve diğer iki davadan da 6 bin 500 lira para cezasına mahkûm etmesi Türkiye'de yargıda keyfiliğin yeni ve somut bir örneğidir.
Ceza usulünde sanığın sorgu ve savunmasının alınmasının temel bir ilke olmasına rağmen ve bu tür davalarda sanık savunması alınmadan davanın karara bağlanamayacağı özellikle de mahkûmiyet hükmü verilemeyeceği gerçeğine rağmen mahkemenin aksi yönde davranması militarizmin ve statükonun korunması adına gerekirse hukukun da katledileceğini bir kez daha göstermiştir. Düşünce özgürlüğünü hiçe sayan, kamuoyuna mal olmuş bilgilerin dahi haber yapılmasına tahammül edemeyen statükonun yargı güçleri basın yayın organlarını susturmak için haklarında binlerce dava açmaktan çekinmemektedirler. Hele söz konusu olan muhalif, İslamcı bir yayın organı ise çarçabuk bir şekilde cezalandırabiliyor. Sığınılan gerekçeler kimi zaman kişilik haklarına hakaret, kimi zaman da yargıyı etkileme bahanesi. Bu konuda da tam bir keyfilik içerisindeler. Hükümet mensuplarına yönelik her türlü hakareti düşünce özgürlüğü kategorisinde değerlendiren militarizmin temsilcileri, darbecilerle ilgili eleştirileri ise kişilik haklarına hakaret etiketiyle mahkûm etmekteler.
Mahkemeyi etkileme iddiasıyla açılan davalar ise Türkiye'de yargının içinde bulunduğu traji-komik durumu net bir şekilde ortaya koymakta. Genelkurmay Başkanı ve diğer askerî zevatın, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy davalarıyla ilgili olarak açık tehditlerine, darbecileri koruyan, kollayan açıklamalarına kör, sağır ve dilsiz kesilenler darbe planlarını ifşa eden ve eleştiren en küçük haberleri dahi müfettiş edasıyla takip edip dava konusu edebilmekteler. Bu ülkede Genelkurmay Başkanının tehditlerinden etkilenmeyen ama sisteme muhalif bir yayın organında çıkan haberden etkilenen bir yargı gerçeği bulunmakta. Bütün bu yalanlara artık kamuoyunun inanmamasına rağmen aynı çarkı devam ettirmeleri statüko güçlerinin acziyetini göstermektedir.
Vakit gazetesini sindirme ve susturmaya yönelik bu cezaların amacına ulaşmayacağına inanıyoruz. Darbe planları, darbeciler, hukuk dışı uygulamalara kararlı bir şekilde direnen Vakit gazetesinin bu yöndeki yayınını tebrik ediyor; haksızlık ve hukuksuzluklara karşı dayanışma içerisinde olduğumuzu belirtmek istiyoruz.
ÖZGÜR-DER