Özgür-Der Seminerlerinin Beşincisi Yapıldı

Özgür-Der Seminerlerinin Beşincisi Yapıldı

Özgür-Der’in alternatif eğitim seminerleri Sıdık Beyazyüz ve Bülent Ş. Erdeğer’in “Güzel Söz ve Bağışlama” ile “İstiklal Mecmuası, Bugün Gazetesi, Nakşîlik” başlıklı konuları sunumlarıyla Pazar günü kaldığı yerden devam etti.

Güzel Söz ve Bağışlama

"Ayetler Işığında Hayat Dersleri" üst başlıklı ilk dersin sunumunu "Güzel Söz ve Bağışlama" başlığıyla Sıddık Beyazyüz yaptı.

Tebliğine güzel söz ve bağışlamanın önemini konu edinen ayetlerden bir demetle başlayan Beyazyüz, mevcut insanlık durumuna dönük saptamalarda bulunarak sözün Allah ile irtibatını kurdu ve Kelamullah'ın temel hedefinin insanlığın dünya ve ahret selameti olduğunu söyledi. Beyazyüz, yalnızlıktan ve merhametsizlikten üşüyen bir çağda bulunduğumuzu, yumuşak davranış, güzel söz ve bağışlamaya insanlığın her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç duyduğunu ve bunun ise bütün yetersizliklerine rağmen yine de ancak Müslümanlarla sağlanabileceğini belirterek şöyle dedi: "Çünkü sözün güçlünün eline geçtiği ve gücün adaletten kopartıldığı bir çağda yaşıyoruz. Bilim adamları, filozoflar ve siyasetçiler eliyle zalimliğin meşrulaştığı ve zulmün sistemleştiği bir çağ bu. Yerküredeki kişi başına düşen bomba miktarı, kişi başına düşen gelirin çok çok üstünde".

Konunun tebliğde usul ve üslup boyutuna da temas eden Beyazyüz, güzel sözün ve bağışlamanın insan psikolojisi ve tebliğin doğası üzerindeki etkisine değinerek kendiliğindenlik zaafına dikkat çekti ve sözün gelişi güzel söylenemeyeceğinin, dolayısıyla davet metodunda kendiliğindenliğe yer olmadığının altını çizdi. Bu çerçevede karşılaşılan çeşitli sorunlara da dikkat çeken Beyazyüz aslolanın selamı yayma ve bunda sabrı kuşanarak kötülükleri/kabalıkları iyilikle savma olduğunu belirterek muhatapların kutsallarına sövmeme, tevazuyu kuşanma, cedelden sakınma, kaba ve katı üsluptan sakınma, son sözü en başta söylememe, hikmet ve güzel öğütle çağırma vb. önemini vurguladı ve "Tebliğ üslubu bağlamında hikmet, yerli yerinde davranıştır. İnsanları korkutmadan, kaçırtmadan, dağıtmadan, baş yarmadan fıtrata hitap edebilmektir." dedi.

Güzel sözün nasıl anlaşılması gerektiğine dönük de saptamalarda bulunan Beyazyüz yine bu konuda vasatı aşan tutum ve ölçüsüzlükler üzerinde de durarak çeşitli ayet ve sahih hadis rivayetleri ekseninde çözümlemelerde bulundu. Bu meyanda Beyazyüz'ün şu vurguları dikkat çekici idi: "Güzel söz, sözlerin en güzeli, mesajların en hayırlısı olan Kelamullah'ı kitlelere duyurmaktır. Nuh (s) örneğinde de olduğu gibi aslolan gece-gündüz, açık-gizli, ferdî ve toplumsal vb. bütün düzlemlerde hakikatin mesajını yılmadan yayma çabasında olmaktır… Ayet ve hadislerde bu yönde anlatılan ve teşvik edilen davranış şekilleri NLP tekniklerinde insan tavlamak için öğretilen göstermelik, yapay bir tevazu gösterisi değil, içselleştirilen bir inancın, dipdiri bir Kur'an ahlakının neticesidir… Elbette ki güzel söz söylemek ve bağışlama ya da af yolunu tutmak herkese mavi boncuk dağıtmak anlamına da gelmemektedir! Gerektiğinde üslubun sertleşmesi sözün güzelliğine halel getirmez. Kur'an omurgasız yaşamanın da Müslüman onuruna yakışan bir tutum olmadığını beyan etmiştir. Elbette harici saldırılara karşı nefsi müdafaa ve İslam'ı savunmak vicdanlara yapılan baskıyı kaldırmak da Müslümanların başlıca görevlerindendir ve tabii ki Müslümanlar onurlarını, izzetlerini muhafaza edecektir. Fakat ataları gereğince uyarılmadığından ve kendileri de bu yüzden gaflette bulunan bir kavmi gereğince uyarmadan mahkûm etmek de İslam'ın adalet anlayışıyla uyuşmayan bir ölçüsüzlük örneğidir. Hülasa insanlara şahit kılınan bir ümmetin zor da olsa davet yükünü taşırken daha fazla sabretmeleri, nefislerinden yana feragat ve fedakârlıklarda bulunmayı, muhatapların olası kabalık ve katılıkları karşısında tevazu kuşanıp af, bağışlama yolunu tutmaları ve bunda sebatkârlığa azmetmeleri de büyük öneme haizdir."

Son olarak konunun dâhili boyutu ya da Müslümanlar arası ilişkiler yönü üzerinde de kısaca duran Beyazyüz konuşmasını şu vurgularla tamamladı: "Sonuç itibariyle Allah insanlarla ilişkide hak sözü yayma bilincini kuşanmayı ve bunun için de donanımlı olmayı, muhataplara tutarlı bir üslupla hitap etmeyi, mütevazı ve mutedil olmayı ve davette istikrarlı olup muhataplardan sadır edebilecek muhtemel kabalıklar karşısında af ve bağışlama yolunu tutmayı emretmektedir. Çatışmalara meydan vermeden ve öfkenin ya da aşırı tepkiselliğin sürükleyeceği tuzaklara düşmeden, kırmadan ve incitmeden sağduyuyla dinlemeli, söylemeli. Büyüklenmemeli ve yapılan her hangi bir iyiliği başa kakmamalı".   

***

İstiklal Mecmuası, Bugün Gazetesi, Nakşîlik

"Türkiye'de 'İslami' Dergiler ve Etkileri" konulu 2. dersi ise "İstiklal Mecmuası, Bugün Gazetesi, Nakşîlik" başlığıyla Bülent Şahin Erdeğer sundu.

Yeni İstiklal Dergisi: Konuşmasının büyük bir bölümünü Bugün gazetesine ayıran Bülent Şahin, Yeni İstiklal dergisinin 1960'dan itibaren yayımlanmaya başladığını ve dönemin dindarlarının kendilerini ifade etmeleri için önemli bir zemin olduğunu söyledi. Derginin geniş kadrosu hakkında da dinleyicileri bilgilendiren Erdeğer, bugünden bakıldığında İslami kesimlerde yakından tanınan Mahir İz, Rasim Özdenören, Şule Yüksel Şenler, Nuri Pakdil, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç vb. birçok ismin de 1960-68 yayın dönemi boyunca dergide yer aldıklarını söyledi. Mahir İz'in de teşvik ve yönlendirmesiyle Mehmet Şevket Eygi'nin dergiye katıldığını belirten Erdeğer, süreç içerisinde Eygi'nin gerek Yeni İstiklal ve gerekse de onun çizgisini sürdüren sonraki yayınların editörü konumuna yükseldiğini ifade etti. Derginin yayın çizgisini de tahlil eden Erdeğer, Yeni İstiklal'in sağ-muhafazakar eğilimleri desteklediğini, Osmanlıcı bir siyasal perspektife sahip olduğunu, İslam algısının geleneksel-tasavvufi ve mezhepçi bir yapıda olduğunu ve dolayısıyla eklektik-sığınmacı bir kimlik algısı taşıdığını söyledi. Yanı sıra derginin DP döneminden itibaren iktidarla iyi ilişkiler kurma eğiliminde olduğunu da söyleyen Erdeğer, örnek olarak da darbeci Milli Birlik Komitesi'nin Konya İslam Enstitüsü projesi için ayırdığı üç yüz bin liralık fonun alkışlanması vb. tutumlarına değinerek "Derginin darbecilerle bir sorunu yok ve bugünden bakıldığında bu ciddi bir zafiyet ve kimlik kirliliği." dedi. Yeni İstiklal'de dikkat çekici en önemli olgununsa bugünden bakıldığında Şule Yüksel Şenler ve faaliyetleri olduğunu kaydeden Erdeğer, derginin de desteklediği Şenler'in biyografisi ve çeşitli faaliyetlerinin İslami uyanış ve bilinçlenmeye katkıları açısından değerlendirerek Yeni İstiklal bahsini tamamladı.

Bugün Gazetesi: Yeni İstiklal döneminin akabinde M. Şevket Eygi öncülüğünde kurulan Bugün gazetesinin de derginin devamı niteliğinde olduğunu söyleyen Erdeğer, gazetenin M. Zait Kotku'nun teşvikiyle kurulduğunu ifade etti. Bugün gazetesinin yayın çizgisi itibariyle Nakşîlik menşeli yapısını daha da homojenleştirerek sürdürdüğünü ve dergiye oranla dönemin dindarları açısından daha dar bir zemin oluşturduğunu belirten Erdeğer, gazetenin yine de seksen binin üstündeki tirajıyla etkili bir yayın olduğunu söyledi. Gazetenin yayın içeriği ve dili itibariyle adeta bugün Müslümanlara hitap eden basın-yayının bir prototipi görünümünde olduğunu söyleyen Erdeğer, Bugün'ün dindar halkın sorunlarını gündemleştiren ve onların sesi olma çabasında olan bir gazete olduğunu ve bunu "Müslümanların sesi", "İnananların gazetesi", "Güneş gibi aydınlatan gazete" vb. spotlarla da yansıttığını kaydetti. Diğer yandan gazetenin en önemli faaliyetlerinden birinin de bugünkü Namaz Platformu tarzında Edirne'den İstanbul'a, Süleymaniye'den Fatih'e değin yürüttüğü "toplu namaz eylemleri" ve camileri yeniden canlandırma çağrıları olduğunu söyleyen Erdeğer, ancak burada elde edilen kazanımların maalesef aynı zamanda bir sorunu da içerdiğini, zira cami cemaatinin komünistlere karşı kışkırtılarak sisteme eklemlendiğini ve dolayısıyla bunun en yıkıcı sonucunun da Kanlı Pazar olayı olduğunu kaydetti. Gazetenin Sovyetlere karşı Amerikan eksenine sığınmasının da birçok sapmanın temelini teşkil ettiğini belirten Erdeğer, bunun Amerikan'ın Ehli Kitap olduğu argümanıyla meşrulaştırılmasının hala bugün de etkileri süren yanlış bir ehveni şer telakkisi olduğunu ifade etti. Yanı sıra Erdeğer, gazetenin sisteme eklemlenmesi ve Amerikan eksenine sığınmasında rol oynayan bir diğer önemli faktörün de Kıbrıs meselesi olarak kaydetti.

Sorunların en temelde sahip olunan kimlik zafiyetinden kaynaklandığının altını çizen Erdeğer, son olarak Yeni İstiklal dergisi ve Bugün gazetesi çizgisinin uzantısı olan Bedir Yayınları etrafında kısa tahlillerde bulundu. Bu yayın çizgisinin ekseninde Osmanlı dönemi tasavvufi eserlerini telif etmenin bulunduğunu belirten Erdeğer, Sünnilik, tasavvuf ve bunun Nakşîlik kolunun gerçek İslam olarak kitlelere sunulmaya çalışıldığını söyledi. Mezkûr ekolün mezhepçi olduğunu da kaydeden Erdeğer, özellikle de ıslah çizgisine düşmanlık yapıldığını, Kur'an'ın herkes tarafından anlaşılmayacağı tezine sahip olduğu, Kur'an mealine karşı çıktığını ve ıslah öncülerinin karalanması üzerinden İslami uyanışı bilerek ya da bilmeyerek bloke etmek istediğini ve hatta bunun için Ahmet Davutoğlu'na "Din Tahripçileri" isimli eserin de yazdırıldığını ifade ederek gelinen aşamada bu çizginin müdavimlerinin ve M. Şevket Eygi'nin muhafazakar-milliyetçi ve Osmanlıcılık tandanslı bir 'İslamcılık' çizgisinin takipçileri olarak değerlendirilebileceği vurgusuyla konuşmasını tamamladı.

Slâyt ile de desteklenen seminerler dinleyicilerin soru ve katkılarını müteakiben sonlandı.

HAŞİM AY / HAKSÖZ-HABER

Önceki ve Sonraki Haberler