Özgür-Der: Savaş Tamtamları Aklın Sesini Bastırmasın!
Özgür-Der: "Bu ülkede yaşayan insanların milliyetçiliğin kirli, zehirli atmosferinden kurtarılması için savaş tamtamları değil, kardeşlik ve adalet vurguları öne çıkartılmalıdır."
PKK’nın şiddet eylemleri ve Başbakan Erdoğan’ın Ramazan sonrasına ilişkin sert mesajları hakkında bir açıklama yapan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, “karşılıklı yükseltilen savaş tamtamlarının aklın ve vicdanın sesini bastırmasın” çağrısında bulundu.
İşte Özgür-Der Genel Merkezi’nden yapılan açıklamanın tam metni:
SAVAŞ TAMTAMLARI AKLIN ve VİCDANIN SESİNİ BASTIRMASIN!
16 Ağustos 2011
Türkiye on yıllardır süregelen inkâr ve şiddet politikaları neticesinde kan ve gözyaşı beldesine dönmüş bir ülke. Kürt sorunu kaynaklı çatışmalar yüzünden pek çok şeyini, belki en önemlisi de aklını yitirmiş bir ülke gerçeği var önümüzde. Ve şimdi, son dönemlerde siyasal alanda yaşanan birtakım gelişmelerle birlikte toplumun geniş kesimlerinde çözümsüzlük duvarlarının aşılmaya başlandığına dair beklentilerin geliştiği bir sürecin ardından bir kere daha savaş rüzgârlarının fırtınaya dönüştüğü bir ortam belirginleşmekte. Gelişmeler yeniden karanlık bir tünele doğru sürüklenildiği izlenimini doğurmaktadır.
PKK’nın provokatif eylemleriyle tırmandırdığı ve toplumun geniş kesimlerinde çaresizlik ve öfke duygularını kışkırtan bu sürecin, Başbakan’ın “Bıçak kemiğe dayandı!” sözleriyle yeni ve tehlikeli bir aşamaya ulaştığı görülüyor. Başbakan’ın Ramazan sonrasına dair tarih vererek vurguladığı ifadeleri kısa bir süre sonra ülkenin yeniden “operasyon ve çatışma sarmalı”na sürükleneceğinin işaretlerini veriyor.
Enteresan olan, böylesi bir gelişmenin hiçbir biçimde sorun çözücü, ilerletici olmayacağının herkes tarafından bilinmesidir. Başbakan, tırmanan PKK eylemliliğinin ardında ülkeyi kanlı bir iç savaşa sürükleme hesabının olduğunu söylemektedir. Bu durumda yapılması gereken şey bu oyunu bozmak olmalı değil midir? Tam tersini yapıp savaş tamtamlarını daha da yükseltmek mantıklı değildir. Bu noktada Başbakan’ın Ramazan hassasiyetinin, toplumun bütün kesimlerine yönelik ortak bir mesaj olarak kardeşlik, barış ve merhamet vurgularının gayet anlamlı olduğunun altını çizmekte yarar var. Ne var ki, bu mesajın Ramazan ile sınırlı kalmaması, genelleşmesi ve hâkim siyasi tavra dönüşmesinin önemi ve gerekliliği de izahtan varestedir.
PKK ve siyasi uzantılarının da yaşananları doğru yorumlaması ve mantıklı hareket etmesi şarttır. Görünen o ki, milliyetçiliğin kirli, zehirli atmosferinin giderek daha derinden solunması neticesinde her geçen gün biraz daha adeta nihilist bir ortama sürüklenmeyi getiren eylemlerin doğurduğu açmaz fark edilmemektedir. Somut bir talebe dayanmayan ve her gün Anadolu’nun yoksul aile ocaklarına ateş düşüren eylemler; cinayetler, mayınlamalar, adam kaçırmalar şeklinde gelişen saldırılar sadece kini, nefreti ve çözümsüzlüğü derinleştirmektedir.
Gelinen aşamada herkes çatışmanın daha da boyutlanmasına yönelik söylem ve eylemlerden uzak durmalıdır. PKK eylemlerini durdurmalı ve çatışmasızlık ortamını kalıcı kılmak için tüm silahlı unsurlarını ülke dışına çıkartmalıdır. Hükümet de çatışmayı derinleştirmeye yönelik yaklaşımlar yerine hem Kürt sorununa hem de PKK sorununa yönelik adil ve barışçıl çözüm politikalarına odaklanmalıdır. Siyaset zemini güçlendirilmeli ve sorunların çözümüne yönelik çabalar, öneriler ve politikalar en geniş biçimde müzakereye açılmalıdır.
Bu ülkede hâkim devlet siyaseti kardeşlik ve adalet zeminini sistematik bir biçimde tahrip etmiştir. Bu tahribat karşılıklı tırmandırılan milliyetçilikler eliyle daha da beslenmiş, geliştirilmiştir. Ramazan barış ikliminin yeniden yeşertilmesi için bir fırsat olarak görülmeli ve bu ülkede yaşayan insanların milliyetçiliğin kirli, zehirli atmosferinden kurtarılması için savaş tamtamları değil, kardeşlik ve adalet vurguları öne çıkartılmalıdır.
ÖZGÜR-DER