Özgür-Der: Irkçı Saldırılara Karşı Sessiz Kalmayalım!

Özgür-Der: Irkçı Saldırılara Karşı Sessiz Kalmayalım!

Özgür-Der: “Ne merhamet ve adalet duygularından ne de İslam kardeşliğinden nasibini almamış çetelere karşı linç girişimlerine maruz kalan kardeşlerimizin yanındayız.”

PKK'nın artan provokatif eylemleri ve çeşitli şehirlerde Kürt halkına yönelik başlatılan linç kampanyalarına karşı tavır almaya çağıran Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, yaptığı açıklamada ırkçı-şoven politikaların kardeş insanları birbirine düşürdüğünü ifade etti. Gerek saldırılarını artırarak farklı bölgelere yayan PKK'nın, gerekse de PKK eylemlerini bahane ederek ülke genelinde militarist işleyişi güçlendirmeyi hedefleyen asker ve askerin sivil destekçisi gibi hareket eden CHP ve MHP'nin yaşanan kaos ortamının doğrudan sorumluları olduğunu belirten Kaya, Bulanık davasındaki tahliye kararını da ateşe benzin dökmek olarak niteledi. Parti içindeki şoven ağızlara dikkat çekerek AK Parti hükümetinin sergilediği acziyeti de eleştiren Rıdvan Kaya, hükümeti sorumluluklarını yerine getirmeye davet etti.

Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklama:

PKK'nın Provokatif Eylemlerine de

Kürt Halkına Yönelik Linç Girişimlerine de Tavır Alalım!

29 Temmuz 2010

Türkiye'de resmi ideolojinin büyük bir maharetle ve sistematik bir tarzda yürüttüğü ötekileştirme siyaseti ve milliyetçi kışkırtmalar çeşitli biçimlerde can yakmaya devam ediyor. Son olarak Bursa'nın İnegöl ve Hatay'ın Dörtyol ilçelerinde yaşanan toplumsal olaylar, Kürtleri hedef alan saldırılar ve linç girişimlerinin en temelde ırkçı-şoven devlet politikalarının sonuçları olduğuna kuşku yok. Bazen PKK eylemleri bazen de sadece söylentiler bu tarz karanlık saldırıları harekete geçirebiliyor. Ve yıllarca komşu olarak, dost olarak, kardeş olarak yaşamış insanlar birbirlerine karşı kin ve nefret duygularına sürüklenebiliyorlar.

Daha önceki yıllarda farklı yörelerde tezgâhlanan bu tür olayların referandum sürecinde ivme kazanması herkesi düşündürtmeli. Bu söylentileri kimler çıkartıyor? İnsanları korkuya ve saldırganlığa yöneltenleri kim nasıl organize ediyor? Bunlar mutlaka araştırılıp, tespit edilmeli. Bununla birlikte gölge boksu yapmaya ve ortaya çıkan bu acı manzaraların faturasını hayali kişilere veya kurumlara kesmeye gerek yok. Hiç kuşkusuz öncelikle açılım gündemini sabote etmek için canla başla çalışan, çatışmaların sürmesini bir iktidar stratejisi belleyenler ve devamında referandum sürecinde statükonun yanında yer alanlar bu tür vahşi girişimlerin sorumlularıdırlar.

Bu bağlamda gerek saldırılarını artırarak farklı bölgelere yayan PKK, gerekse de PKK eylemlerini bahane ederek ülke genelinde militarist işleyişi güçlendirmeyi hedefleyen asker ve askerin sivil destekçisi gibi hareket eden CHP ve MHP yaşanan kaos ortamının doğrudan sorumlularıdırlar. Yine tam bu vahim gelişmelerin ortasında Ankara'da görülmekte olan Bulanık davasında çıkan 2 tahliye kararı ise adeta ateşe benzin dökmekten farksız yeni bir kışkırtma girişimi olarak yorumlanmayı hak etmiştir.  

Öte yandan tüm bu belirsizlik ortamına AK Parti hükümeti de acziyet sergileyerek katkıda bulunmaktadır. Günlerdir mahkeme kararlarına karşın Balyoz davası sanığı muvazzaf subayların yargı önüne çıkartılamaması devlet gücünün kimilerine uygulanıp, kimlerine ise uygulanamadığı görüntüsü doğurmakta, bu ise hukuksuzluk ortamını beslemektedir. Yine bu çerçevede AK Parti hükümetinin başkalarını kışkırtıcılıkla suçlarken kendi kadrolarının neler yaptığını ve söylediğini iyi değerlendirmelerinde yarar var.

İnegöl'de ya da Dörtyol'da Kürtlerin yaşadığı mahallelerde halkı zorla evine ya da dükkânına bayrak asmaya zorlayan mantığın içerdiği kışkırtıcılığı, şovenizmi fark edenler, "Türk bayrağını benimsemeyenler şerefsizdirler!" türünden edepsizce ve bayağı sözler sarf eden siyasi kadroların kime ve neye hizmet ettiğini bir kere daha değerlendirmeli ve gerekirse bu tür şoven ağızları susturmayı becermelidirler. Hükümet bu tür şoven yaklaşım sahipleriyle arasına mesafe koymalıdır ki, zaten bir hayli yara almış bulunan açılım iddiaları tümden buharlaşmasın!

Bu noktada Kürtlerin yaşadığı mahallere yönelik ırkçı güruhların saldırılarının nasıl organize edildiğini ortaya çıkartmanın hükümetin acil görevi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor; ne merhamet ve adalet duygularından ne de İslam kardeşliğinden nasibini almamış çetelere karşı linç girişimlerine maruz kalan kardeşlerimizin yanında olduğumuzu duyuruyoruz.

ÖZGÜR-DER

Önceki ve Sonraki Haberler