Özgür Çocuk Kulübü Seminerleri Devam Ediyor!
Özgür Çocuk Kulübü’nün her ay düzenlediği veli seminerlerinin ikincisi gerçekleşti!
"Çocuk Eğitiminde Bazı Hatalar" başlıklı semineri Zehra Çomaklı işledi. Çomaklı sözlerine yaşadığımız toplumun değerlendirmesini yaparak başladı. Yaşadığımız ülkede gençlere sağlıklı ve sahih bir şekilde ana-baba eğitimi verecek yaygın bir model veya eğitim kurumunun bulunmadığını belirten Çomaklı, bu sosyal model eksikliğinin, Kur'an merkezli diri ve yeterli bir toplumsal yapıya sahip olamadığımız anlamına geldiğini de vurguladı.
İnsanların çocuk sahibi olma isteklerinin fıtri bir arzu olduğunu söyleyen Çomaklı, çocuğun nasıl yetiştirileceği noktasında verilen eğitimde yanlış tutumların sergilendiğini söyledi. Genelde insanların çocuklarını yetiştirirken ya kendi anne ve babalarını örnek aldıklarını ya da ailelerinden iyi bir eğitim almamışlarsa "ben yapamadım" gibi söylemlerle kontrolsüz eğitim şekilleri uyguladıklarını ifade etti. Bunun yanı sıra ebeveynlerin ya aşırı baskıcı ve otoriter tutum sergileyen geleneksel formu kullanıldıklarını; ya da boşvermişlik haline sarıldıklarını ki bu muamelenin getirmiş olduğu sokak veya moda kültürünün çocuğu şekillendireceğini dile getirdi. Çocuğun alması gereken eğitimi şöyle değerlendirdi: "…oysa çocuk eğitimi bu uçlara kaymadan gerçekleştirilmesi gereken; bunun için de bilgi, tutarlılık ve disiplin isteyen bir konudur. Her şeyden önce ebeveynler çocuklarından bekledikleri davranış modeline uygun davranışlar içinde olmalıdır. Örneğin, ürünün yetişmesi, mahsulün iyi olması, ekilen tohumun, içinde yetiştiği toprağa bağlıdır."
Çomaklı, çocuğun yetişirken ilk eğitimini almasında ailenin önemli bir fonksiyonu olduğundan bahsetti. Gözlerini dünyaya yeni açan bir çocuk için anne-babanın tutumu, kişilik yapıları, ilişki kuruş tarzları onun nasıl bir insan olacağını büyük oranda belirlediğinin altını çizdi. Çomaklı, araştırmalara göre anne ve babanın çocuğu eğitirken baskıcı ve otoriter, aşırı serbestliğe dayanan/gevşek, kararsız, sorumsuz, aşırı koruyucu ve kollayıcı, ilgisiz, güven verici/ destekleyici gibi tutumları sergilendiklerini bildirdi.
Bu tutumlardan bahsettikten sonra ailenin çocuğun eğitimi üzerinde yaptıkları bazı hatalı davranışları şöyle sıraladı:
1. Ebeveynler, her şeyi kurumlardan beklemek gibi ciddi bir zaaf içersine giriyorlar. Oysa ki söz konusu kurumlar çocuğun ailede aldığı eğitimi pekiştiricidir. Yani asıl eğitim ailede verilir.
2. Pedegok ve çocuk eğitimcilerinden acil reçeteler beklenmektedir. İnsan yapısı tek boyutlu değildir. Bu nedenle her çocuk kendi içinde değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır.
3. Din eğitimi konusunda dengeli bir eğitim önemlidir. Dindar aileler Kur'an eğitimini, çok önemsemektedirler. Bu, ihtiyacı öncelediklerinde bazı gereklilikler gözlerinden kaçmış olacaktır. Asıl olan, çocuğun sosyalleşeceği ve değer yargılarının kazanacağı ortamlarda bu tür eğilime ve öğrenime muhatap olunmasıdır.
4. Din eğitimi adına yapılan önemli yanlışlardan biride çocuğun fıtratına aykırı tutum ve davranışlarda bulunmaktır. Örneğin, beyni sol eli kullanmayı hükmeden bir çocuğa yemek yerken "Allah seni yakar, sevmez." Tarzında yanlış söylemlerle sağ elle yedirmeye çalışmak fıtrat zorlamaktır.
5. Çocuklara yaklaşımda adalet ve eşit kavramını da birbirinden ayırmak gerekir. Adalet bir elmayı ikiye bölmek değildir, herkese hak ettiği kadarını vermektir.
6. Çocuklarla kaliteli ve dengeli zaman geçirmek çok önemlidir. Az veya çok; nitelikli birliktelikler oluşturulmalıdır. Çocuklarla katılımcılık ruhunu pekiştirmek ve onların kavrayacağı şekilde aile toplantıları yapmak eğitim, denetleme ve sorunları zamanında çözümleme açısından önemlidir.
7. Çoğu aile çocuklarına büyük ödüller veya cezalar uygular. Başarı konusunda cep telefonu alma vaadi, başarısızlık halinde dayak tehdidi gibi. Oysa dövme yerine bir şeylerden mahrum bırakma korkusu aşılamak ve bunu gerektiğinde bir bakışla, mimiklerle ifade edilmek çok daha önemlidir.
8. Aileler çocuklarını belli bir hedefe doğru harekete geçirmek, istenilen doğrultuda çaba göstermelerini sağlayabilmek için her hangi biriyle kıyaslarlar. Çocuğun başkalarıyla çok sık kıyaslanması oldukça yıpratıcıdır. Çocuk kıyaslanan kişilere karşı olumsuz bir tavır sergiler. Bu nedenle hayatı daha da boş vermeye başlayabilir.
Ne Yapmalıyız?
Çomaklı konuşmasının son bölümünde de bütün bu olumsuz davranışlara ilişkin yapılması gerekenler üzerinde durdu. Her çocuğun özel olduğunu ve kendi içinde kıyaslanması gerektiğini ve kendi başarısı oranında değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. İnsanların çocuklarına model arama hususunda öncelikle kişinin kendisinin bir örneklik teşkil etmesinin mühim olduğunu söyledi. Mesleki başarıda da, okul başarısında da sadece yeteneklerin yeterli olmayacağını, çevreninde başarıya giden yolda ki ehemmiyetine değindi." Aile çocuğun yetişmesinde gerekli olan malzemeyi vermeli, seçimi çocuğa bırakmalıdır" diyen Çomaklı, anne-baba çocuğa,"yap" veya "yapma" komutları yerine, yapılması ve yapılmaması gereken davranışlarının nedenlerini sıcak, sevecen ve ciddi bir üslupla anlatmaları gerektiğinin altını çizdi. Çomaklı son olarak "Ümmet diriliği ve gücü olamadan bu tür ihtiyaçlarımızı örgün eğitimle değil, yaygın eğitimle kazanabileceğimizin bilincinde olmalıyız. Yaygın eğitim ise vahyi ölçüler konusunda samimi olarak arayış içinde olan ve istişari paylaşıma açık olan insanların varlığı sayesinde, sahih ve sosyal bir değer üretebilir."diyerek sunumunu sonlandırdı.
Haber: Sündüz Altuntaş