Muhafazakar-Devletçi Tortular ve Arınma Sürecindeki Zikzaklar
Özgür-Der 2014-2015 dönemi aylık panellerinin dördüncüsü, "Muhafazakar-Devletçi Tortular ve Arınma Sürecindeki Zikzaklar" konulu program ile Ali Emiri Kültür Merkezinde yapıldı.
Özgür-Der tarafından, "Değişim, Tekâmül ve Kırılmalar Karşısında İslamcılık" üst başlıklı 2014-2015 dönemi aylık panellerinin dördüncüsü, "Muhafazakar-Devletçi Tortular ve Arınma Sürecindeki Zikzaklar" konulu program ile Ali Emiri Kültür Merkezinde yapıldı.
Erdoğan Torun'un sunumunu yaptığı programın konuşmacıları Kenan Levent ve Oktay Altın oldu.
Programda ilk sözü Kenan Levent aldı. Levent, İslamcıların tarih, toplum ve devlet tasavvurunda zaman zaman ortaya çıkan milliyetçi- muhafazakâr tortuların ortaya çıkış nedenleri noktasında meselenin dayandığı 4 temel unsur olduğunu ifade etti. Levent bu unsurları Şahsiyet, fikirler dünyasındaki eksiklikler, eşya ile ilgili problemlerimiz ve usul meselesi olarak tanımladı.
Kavim İsimlerini Kaldırdığımızda Hangi Söz Kime Ait Çıkarılması Güçtür
Birinci başlıkta Şahıslar evreninden kaynaklanan boyutunun olduğunu bunun da kanaat önderleri, yazar, akademisyen, ilim adamı, cemaat lideri vb. kişiliklerde neşet ettiğini vurguladı. Levent burada Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek, İsmet Özel gibi isimlerin bu duruma örneklik teşkil ettiğini belirtti. Bu kişilerin yazıp söylediklerinin milliyetçilik virüsünün İslamcılıkla çok kolay bağdaşması ve geçişgenliğe sahip olmasına bir bakıma vesile olduklarını belirtti. Bu düşüncenin de öncelikle Kur'ani bir kavram olan 'millet' kavramını 'nation' (ulus) karşılığında kullanarak işe başlandığına değindi.
Nurettin Topçu'da ortaya çıkan Türklük ruhuna değinen Levent, bu anlayışı Topçu'nun bir sözüyle aktardı: "Yüzünün biçimi ve bedenin yapısı benimkine benzemeyen, benim yaşadığım toprakların derdiyle yaşamayan..benim dilimi konuşmayan..benim gibi inanmayan insanlarla beraber bir millet olamam" Necip Fazıl Kısakürek ile ilgili de benzeri durumların olduğunu ifade eden Levent, resmi tarihin ürünlerini kullanmasına ilaveten İhya ve ıslah önderlerine karşı olumsuz tavırlarına değindi. Mevdudi, Hamidullah ve Seyyid Kutup gibi isimler hakkındaki karalayıcı ve olumsuz tavrının bugün de birçok insanı etkilemeye devam ettiğini belirtti. Burada en uç örneği İsmet Özel'in temsil ettiğini belirten Levent, her ne kadar da Özel'in kullandığı Türklük tanımını ırksal ve kavimsel bir vasıfla kullanmadığını iddia etse de kullandığı örnek ve yaptığı delillendirmelerin hep kavim merkezinde şekillendiğini ifade etti. İsmet Özel'in, "Allah Türkleri diğer milletlerden üstün yarattı", "Kâfirlerin karşısında Türk Milletinden başkaları olabilir mi?" gibi sözlerden aktarım yapan Levent, bu ve daha fazlası hezeyanlara söz konusu şahsın eserlerinde rastlanabileceğini belirtti.
Ufkumuzu Coğrafyanın ve Tarihin Sınırları İçinde Sıkıştırmamalıyız
Bu anlayışın Arap ve Kürt versiyonları olduğuna da değinen Levent, buralarla ilgili birkaç örneklemenin ardından söz konusu tanımlar için kavim isimlerini kaldırdığımızda hangi sözün hangi kavme ait olduğunun anlaşılmasının zor olacağını ve hepsinin aynı noktadan hareket ettiğini belirtti. Millet kavramına yapılan bu tahribata karşı çıkmalıyız diyen Levent, bu şahısların söyledikleri şeyler o dönemde kalsaydı konu edilmezdi fakat güncellik boyutu olması meselenin üzerinde durulmasına sebep oluyor, dedi.
İkinci başlıkta 1940-1980 yılları arasındaki yayınlanan gazete ve dergilerin milliyetçilik algısını beslediğine değinen Levent, Sebilürreşat, Büyük Doğu, Hareket, Serdengeçti gibi dergileri bu noktada değerlendirdi. Serdengeçtinin Allah'a, Millet'e ve Vatan'a koşanların dergisi şeklindeki sloganı ile Yarın dergisinin Allah, Vatan, Özgürlük gibi spot sözüne vurgu yaptı. Kur'an'ın onlar bir ümmetti gelip geçtiler öğüdüyle tarih ile irtibatımızı yeniden kurmamız gerektiğine değinen Levent ufkumuzu coğrafyanın ve tarihin sınırları içinde sıkıştırmamalıyız dedi.
Üçüncü başlıkta klasik siyaset teorisine değinen Kenan Levent, burada imamet, sultanlık, yöneticilik etrafında şekillenen anlayıştan bahsetti. İmamet ile ilgili tartışmalar, Din ile iktidar içicedir düşüncesi gibi yaklaşımların eskiden beri Müslümanların siyasi otorite ile ilgili ilişkilerini belirlediğini ifade etti. Son bölümde yerlilik tartışmaları üzerinden öne çıkan hususların toprak ve tarih/ toplum olduğunu, belirli bir toplumu ve tarihi esas alarak kendini inşa ettiğini, ayrıca İslamcılığın kökü dışardalığı tartışmasının da burada söz konusu olduğunu belirtti. Ufkumuzu bu topraklar belirleyemez diye ekleyen Levent, yerliliğin ümmetçi düşüncenin önünde bir engel olabileceğini vurguladı.
Muhafazakârlık Neyi Muhafaza Ediyor?
Daha sonra sözü Oktay Altın aldı. Muhafazakârlık kavramının tanımıyla söze başlayan Altın, kavramın bu topraklardan çıkmadığına, kendi kavramımız olmadığına değindi. Batıdaki toplumsal yapının alt-üst oluşu sonrası çıkan bu kavramın Türkçe karşılığının 'Konserve' kelimesine denk geldiğini, dolayısıyla bir şeyi muhafaza etme anlamı taşıdığını ifade etti.
Muhafazakârlığın sanıldığı gibi modernizm karşıtı olmadığını aksine değişimi teşvik eden bir yapısı olduğunu belirten Altın, Avrupa'da ve Türkiye'deki Muhafazakârlığın kullanımına değindi. Kavramın İslamcılığa varan bir boyutu olduğunu; İslamcılığın, Sivil İslamcılık ve Resmi İslamcılık şeklinde iki türlü gerçekleştiğini buradaki Resmi İslamcılık başlığının Muhafazakârlık olarak görüldüğünü belirtti.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Nurettin Topçu, Necip Fazıl, Peyami Safa gibi bazı muhafazakâr isimlerden aktarım yapan Altın, bu kişilerin tanıma uyan aynı zamanda muhafaza edilen şeyin İslam dışındaki kırılmalarına vurgu yaptı. Tanpınar örneği üzerinden somutlaştırdığı bu durumu Tanpınar'ın muhafazakâr, modern aynı zamanda Atatürk ilkelerine bağlı bir yaklaşım tarzına sahip olduğunu ifade etti.
Hangi İslamcılık: İktidar Endeksli mi, Bütüncül Yaklaşım mı?
Afgani'yle başlayan sürece daha sonra da Abdülhamit'in temsil ettiği resmi İslamcılığa değinerek bu yaklaşımların Cumhuriyetten 60'lardaki çeviri hareketlerine kadar sürdüğünü, resmi söylemin itikada, inanışa dönüştüğünü söyledi. 1960'larda keşfedilen iki tür yaklaşımın olduğunu, bunlardan ilkinin İktidara endeksli, siyasi/ politik mücadele odaklı bir yaklaşım olduğunu ayrıca bu yaklaşım tarzının bir cemaatin içinde hem selefi düşünceye hem de tasavvufi düşünceye sahip kişilerin olabilmesi gibi çarpık sonuçlar doğurduğunu da ifade etti. Diğer yaklaşımın türünün ise Usuli çizgi olduğunu bunun da siyaseti öteleyen, bütüncül bir yaklaşım olduğuna değinen Oktay, ayrıca burada Kuran'a yönelmenin olduğunu söyledi.
İslamizasyon politikalarının muhafazakârlık kadar kötü bir şey olduğunu ifade eden Oktay, bu politikaların bir taraftan Müslümanların önünü açtığını fakat diğer taraftan da sisteme entegre olunması şeklinde sonuçlandığını belirterek bu durumu sopa-havuç yaklaşım tarzı üzerinden değerlendirdi. Bu noktada Abdülhamit, Adnan Menderes ve Turgut Özal'ın benzeri bir çaba içerisinde olduğuna değinerek, sisteme muhalif olan kesimi barıştıran en önemli isimlerden birinin de Tayyip Erdoğan olduğunu belirtti. Ayrıca Ak Partinin muhafazakâr demokrasi tanımına ve Yalçın Akdoğan'ın İslami kavramlardan kaçınma eğilimine dikkat çekti. Burada tartışmaların başladığı son dönemlerde Ak Partinin İslami söylemi ön planda sürdürdüğünü görüyoruz diyen Oktay Altın, özellikle dış politikadaki Ümmet vurgusunun desteklenmesi gereken bir tavır olduğunu ifade etti.
Son bölümde Yeni Osmanlıcılık tartışmalarına değinen Oktay Altın İslam dünyası ile irtibatını koparmış bir devletin İslam ile irtibatının artmasının her zaman iyi olduğunu söyledi. Ayrıca İslamcılığı doğuran şartların bugün de sürmesinden anlaşılacağı üzere İslamcılığın bitmesinden bahsedilemeyeceğini belirtti.
Panel sorulara verilen cevaplarından sonra bir sonraki panelin tarih ve konusunun duyurusu yapılarak sona erdi:
11 Şubat 2015 Çarşamba Saat: 20.00, Konu: Sol Liberal Sapma ve Tezahürleri
Yönetici: Zehra Ergül, Konuşmacılar: Gülşen Özer ve Kenan Alpay
Haber: Harun ÇETİNKAYA / Fotograf: Afgani TÜRKMEN