Muhacirlerin geleceğine dair istişare toplantısı gerçekleştirildi
Suriyelilere yönelik uygulanan baskı ve toplumsal sorunların konuşulduğu, çözüm yollarının arandığı program Cumartesi günü KASAM merkezinde gerçekleştirildi.
Suriyelilere yönelik uygulanan baskı ve toplumsal sorunların konuşulduğu, çözüm yollarının arandığı program KASAM (Karadeniz Stratejik Araştırmalar Merkezi) misafirliğinde yüzlerce katılımcının katıldığı, Bekir Berat Özipek ve Ayşenur Seydioğlu'nun sunduğu ve yönettiği program Cumartesi günü KASAM merkezinde gerçekleştirildi.
Sığınmacılara Yönelik Artan İhlaller ve Çözüm Perspektiflerini Birlikte Somutlaştırmak başlıklı toplantı Karadeniz Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin misafirliğinde İstanbul'da gerçekleşti. Göç İdaresi ve Adalet Bakanlığı'ndan yetkililerin olduğu, Suriyeli ve Türkiyeli pek çok STK temsilcisi, akademisyen, hukukçu ve bilim adamlarının katkıda bulunduğu toplantıda, özelde Suriyeli sığınmacıların genel olarak ise Türkiye'de bulunan mültecilerin sorunları ve çözüm önerilerine ilişkin görüşler paylaşıldı.
Programın yöneticilerinden Ayşenur Seydioğlu konuşmasına, programı düzenleyenlere ve katılımcılara ve özellikle de Türkiye halkına teşekkür ederek başladı. "Hepimizin bildiği bir şey var artık. Suriyeliler ve göçmenler özelinde şiddet olgusu. Şiddet dünyada da son zamanlarda da artışa geçti. Ancak Türkiye'de şiddet Suriyeliler üzerinden artırılmakta. Suriyeli mültecilerin hem kendi aralarında hem de Türkiye'de yaşayanlar üzerinden belirli bir şiddet tipine maruz kaldıkları bilinen ve göz önüne gelen bir olgu haline geldi. Bu şiddetin özel ve genel sebepleri ve çeşit çeşit halleri mevcut elbette. Zeytinburnu'nda Suriyeli Abdulkadir'in kasıtlı olarak öldürülmesi, Suriyelilere yönelik kasti şiddetin arttığının en büyük delilidir. Bizler sorumluluk alıp bu konuyu gündemleştirmeli ve çözüm yollarını aramalıyız. Uluslararası arenada bu konu konuşulmazdan evvel bizim bu olguyu ve sorunu ele almamız zaruriyet arz etmektedir" dedi.
Ardından konuşmacılardan Taha El Gazi Küçükçekmece Belediyesince Suriyelilere dönük projelerde görev aldığını belirterek Suriyelilere yönelik gerçekleştirilen hak ihlalleri, saldırı ve nefret suçlarından bahsetti. Suriyeli çocuklara yönelik yapılan kaçırılma ve taciz vakalarından örnekler verdi. Suriyeli çocukların kaçırılma ve taciz vakalarına maruz kalmalarının ardından muvazzaf görevlilerin umarsız davranışlar sergileyerek mağdurların mağduriyetlerini gidermediklerini aksine mağdurlara karşı sert tavırlar sergilediklerini belirterek sorumlu kişilerin sorumluluklarını yerine getirmeleri hususunda devlet görevlilerinin eksik kaldığını belirtti. Hukuki problemlerle karşılaşan Suriyelilerin sorunların çözümü konusunda bilgisiz olduklarını ve Türkiye kanunları hakkında yeterli bilgi sahibi olamadıkları için mağdur olduklarını dile getirerek, kendilerinin projeleri kapsamında yardımcı olmaya çalıştıklarını ancak yeterli olamadıklarını belirtti. Hukuki problemlerini çözüme kavuşturmak için başvuran 40 kişiden sadece 12'sinin sorununun ne olduğunu anlatabildiğini geriye kalan 28 kişinin ise sorununun ne olduğunu bile anlatamadığını bu yüzden de hem maddi hem de manevi kayıplar yaşadıklarını belirtti. "Ve yine devlet memurlarının Suriyelilere yönelik işlenen suçlarda, haklı olmasına rağmen Suriyelilere kötü davrandıklarını, aşağılayıcı ifadeler kullandıklarını ve nefret suçlarına dâhil olduklarını bize başvuranlar üzerinden öğreniyoruz" dedi.
Nanour Elnamer eski bir savcı olarak göçtüğü ülkesinde görev aldığını belirterek göçmenlere ve Suriyelilere yönelik yapılan ırkçı saldırıların hukuki yaptırımlar ile önlenebileceğini ifade ederek, sorunun hukuki boyutlarına değindi.
"Türkiyeli kardeşlerimizin ve biz Suriyelilerin nasıl bu kadar yakın olabildiği konuşulmalı, ortak geçmişe sahibiz ve ortak bir geleceğimizi nasıl temin edebiliriz bunları da konuşmalıyız ancak şimdilik ben istikrar ve güven eksenli bir ortamı nasıl sağlayabiliriz birkaç cümle ile aktarmak istiyorum" dedi.
Elnamer, Suriyelilerin zengin tabakası Türkiye'deki herhangi bir işlerini para ile gerçekleştirebilmekteler ancak daha yoksul ve ihtiyacı olanların ise hukuki, sağlık, sosyal vs. sorunlarını ve ihtiyaçlarını gidermeleri pek mümkün olmuyor. Ve üstüne üstlük birçok sorunla karşılaşıyorlar. Türkiye'de kimi Suriyeliler arabuluculuk ve bilgileri olan konularda diğer Suriyeliler üzerinden kendilerine ciddi meblağlarda kar elde edecekleri bir ticari sistem meydana getirmiş durumdalar ve kimi devlet görevlileri de görevlerini kötüye kullanarak kar elde etme uğraşı içerisindeler. Böyle bir ortam ayrımcılık ve huzursuzluğu beraberinde getiriyor. Bunun önüne geçebilmek için Suriyelilerin ilgili konularda bilgilendirilmeleri ve görevli kişiler tarafından da mağdur edilmelerinin önüne geçilmelidir. Bu yönde hukuki yaptırımlar oluşturulmalıdır. Parası olan Suriyelilerle ilgilenmeyi tercih eden ve görevini kötüye kullanan hatta yerine getirmeyenlerin de göçmenler üzerinde oluşturdukları ticaret anlayışı ancak bu şekilde son bulabilir. Göçmenlere ve Suriyelilere yönelik oluşturulacak bir hukuki ofis bu tip sorunların çözümünde gerekli merci haline getirilirse sorunlar daha oluşmadan önlenebilir ve çözülebilir. Suriyeliler özelinde ortaya çıkan ırkçı saldırıların da hukuki yaptırımlara ve cezalara bağlanması güven ortamını pekiştireceği aşikârdır. Elbette ki tüm toplumlar gibi Suriyeliler arasında da sorun çıkaran ve toplumsal huzura zarar veren kişiler mevcuttur ancak bu durum tüm Suriyelileri hiçbir zaman kapsamayacaktır. Birkaç kişi üzerinden bütün bir toplumu kötü göstermek yanlış olacaktır. Türkiye de bir arada yaşamaya başlayalı uzun bir zaman oldu geçmişte de bir arada yaşıyorduk bugünküne benzer bir şekilde ve hukuk hepimizi bağlıyordu, bu günde hepimizi bağlayacak hukuk işletilirse güven ve istikrar sağlanabilir" dedi.
Suriye Eski Türkmen Meclisi üyesi Samir Hafez, "Çözüm aramamız gerek, çözümler sadece şikâyetlerle tek başına olmaz. Projeler geliştirmeli ve Suriyelilerin toplumsal ilişkilerini artıracak çalışmalar yapmalıyız" diyerek kendilerinin projesinden bahsetti. Vakıfları nezdinde 67 avukatları olduğunu belirten Hafez vakıfları üzerinden Suriyelilere, Suriyeli avukatları ile beraber Türk hukuk sistemini aktarmaya ve öğretmeye yönelik çalışmalar yaptıklarını belirtti.
Mazlumder İstanbul Şubesi Başkanı Ali Öner, Suriyeliler üzerinden simsarlık yapıldığını ve haraç alındığını belirterek, birilerinin rant kapısı haline getirdiği özel bir durumdan bahsetti. Özellikle devlet görevlilerin görevlerini ifa etmediği durumlarda ortaya çıkan bu kişilerin de Suriyelileri maddi kayıplara uğrattığını belirtti.
"Algılarımızda olumsuz Arap algısı var. Ulusçuluk politikalarına dayalı 90 yıllık bir geçmişimiz var ve birileri sürekli olarak ırkçı tavır ve söylemlerde bulunarak toplumsal ayrışma oluşturmaya çalışmaktalar. Maalesef ki bu algı da kolay sona ermiyor. Her ne kadar 9 yıldır Suriyelilerle bir arada yaşasak da bu durumu kabullenemeyenler ve bu durumdan rahatsız olanlar da var. Bu yüzden muhacir ve göçmen karşıtlığı ile yabancılara yönelik olumsuz söylemlerin suç kapsamına alınması bu sorunun aşılmasında önemli bir adım olarak görülmektedir bizim için" dedi.
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya istişarede Suriyeli muhacirlere yönelik yapılan saldırılar hakkında konuşarak "Biz Suriyeli ve göçmenlere yönelik yapılan saldırı, hakaret ve hukuksuzlukları elimizden geldiğince ve ancak özel durumlar ile haberdar olabildiğimiz olaylar üzerinden yardımcı olabiliyor ve gündemleştirebiliyoruz. Haksöz Haber olarak Suriyelilere dönük yapılan vukuatları yakınları veya kişilerin kendilerinin sosyal medya veya bize ulaşmaları neticesinde öğreniyor ve gerekli gündemi oluşturarak sorunu çözmeye çalışıyoruz. Ve çoğu zaman şaibeli gibi görünen durumları teyit edemediğimizden ötürü haberleştiremiyoruz. Bu yüzden Suriyeli ve diğer göçmenlerin ortak bir platform veya oluşum ile üzerinde şaibe olmayan, teyit edilmiş bilgilerin yer aldığı bir yapıya sahip olması gerektiğini düşünüyoruz" dedi.
Kaya "Suriyeliler, Türkiye'de 9 yıldır bulunuyorlar ve bulunmaya devam edecekler bu yüzden Geçici Koruma Statüsü yerine Suriyelilerin Türkiye'de kalıcı oldukları göz önüne alınmalı ve vatandaşlık sahibi olmaları gerektiğini görmemiz gerekiyor. Bu konu üzerinde durmamız gerekiyor" dedi.
Suriye Hak İhlalleri Kurulundan Mohamad Maryami birkaç başlıkta Suriyelilerin hukuki anlamda yaşadıkları sorunları dile getirdi. "Suriyeliler yüksek ücretlerle T.C vatandaşı olabiliyorlar, oysa hepsinin bu yüksek meblağları karşılaması mümkün değil. Her hangi bir sorunda gerekli kamu kurumuna doğru belgeleri sunamadıkları ve evrakların yapısını anlamadıkları için evrakta sahtecilik yapmaktan dolayı haklarında işlem yapılıyor. Suriyelilerin geneli henüz Türkiye'nin kanunlarını anlamıyorlar ve devletin kendileri için-göçmenler için- çıkardığı kanunların Suriyelilere ne gibi yükümlülükler ve faydalar sağladığı da anlatılmadığı için ciddi manada mağduriyetler yaşıyorlar" diyerek "Suriyelilerin ve tüm göçmenlerin sorunlarını çözecek bir komisyon kurulmalı" önerisini dile getirdi.
Suriyeli Fizikçi Said Sabbah, Bakanlıklar arasındaki iletişim kopukluğuna değinerek, Suriyelilere yönelik koordineli bir çalışmanın yürütülmediğini ifade etti. "Suriyelilerin en çok –nüfus olarak- yaşadığı yer İstanbul, oransal bazda ise Hatay ve Gaziantep üst sıralarda yer alan şehirler. Bu şehirler içerisinde Suriyelilerin potansiyelleri doğru değerlendirilmiyor hatta neredeyse sıfır denecek bir değerlendirme durumu söz konusu, kapsamlı olarak Suriyelilerin nitelikleri belirlenmeli ve buna yönelik çalışmaların yürütülmesini talep ediyoruz" diyerek geçici kimliklerin şehirlerarası yolculuklarda getirdiği sorunlara değindi.
İnsan Hakları Derneğinden katılım sağlayan Gülseren Yoleri Suriyelilerin ve göçmenlerin sorunlarına genel olarak kişisel çözüm yolları üzerinden ulaşabildiklerini ve bunun aşılması gerektiğini, bu duruma genel bir çözüm bulunması gerektiğini belirtti. "Suriyelilerin genel olarak; çalışma hakları, kadın hakları, çocuklara yönelik istismarlar, gelir yoksunluğu ve kayıtsız yaşamdan dolayı mağdur olduklarını görmekteyiz" dedi. Yoleri çözüm önerilerini ise şu şekilde sundu, "Mülteci politikaları gözden geçirilmeli, yabancılar kanunu güncellenmeli, kayıtsız yaşam ve çalışma durumlarının önüne geçilmeli ve önerilen vatandaşlık konusunun desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz" dedi.
Gelecek Partisi Kurucu Üyesi ve Gazeteci Yazar Bahadır Kurbanoğlu, "Suriyelilerin sorunlarını gündemleştirmede yetersiz kalındığını belirterek, hem Türkiyelileri hem de Suriyelileri -yabancıları- birbirlerine anlatacak bir kanal -TRT 6 gibi- kurulabileceğini" ve medya alanında kültürel projelerde senaryolar yazılarak, filmler ve diziler çekilerek veya yapımlarda daha çok kültürel ve olumlu ortak noktaların dâhil edildiği yapımlara yer verilmesinin teşvik edilmesi gerektiğini belirtti.
İstişareye katılım sağlayanlar Suriyeli ve diğer göçmenlerin sorunlarını şu başlıklar etrafında değerlendirdiler.
*Suriyelilere verilen geçici kimliklerin, şehir değiştirmede sorunlara sebebiyet verdiğini, asayiş birimlerinin geçici kimlik taşıyanlara karşı sorumsuzca ve umursamaz tavırlar sergilemesine neden olduğuna ve vatandaş statüsünde bulunmayanların genel olarak mağduriyetler yaşadıklarına değinildi.
*Suriyelilerin büyük bir kısmı Türkiye'de 9 yıldır ikamet ediyorlar, Suriyelilere yapılan yardımlar maddi ihtiyaçlara dayalı devam ettiriliyor. Oysa maddi yardımların da ötesine geçilmesi gerekiyor. Bu insanların Türkiye'de ikamet sahibi olmasının yolu açıldı örneğin ve bu insanların bir kısmı ülkemizde ev, iş ve araba sahibiler. Daha kapsamlı ve kalıcı projeler ve faaliyetlerin yapılması elzem hale geliyor. Mültecilerin yoğun geçiş güzergâhlarından birisi olan Türkiye gelişmeye ve göç almaya devam ediyor, göçmen olarak gelenlerin bir kısmı Türkiye'de kalıp Türkiye'nin gelişmesine katkı sağlıyor. Bu yönde atılacak her adımın sadece mültecilere değil Türkiye için de olumlu olacağı belirtildi.
*Türkiye'de genel olarak göçmenlere yönelik bir saldırı ve tehdit durumu gittikçe artıyor. 90 yıllık ulus devlet anlayışı bu ırkçı psikolojinin temel saiklerinden birisi olarak ifade ediliyor. Türkiye'de duygudaşlık politikaları oluşturulmalı ve göçmenlere yönelik saldırılara karşı hukuki yaptırımların olması gerektiği ifade edildi.
*Basında Suriyeliler hakkında kasıtlı olarak yalan ve yanlış haberler dolaşıma sokuluyor üstelik Türkiye'deki muhalif partilerin vekilleri ve üyeleri de kasıtlı olarak Suriyeliler aleyhine yalan yanlış propaganda yapılıyor ve herhangi bir yaptırımı da olmuyor bu kişilere karşı. Bu tip durumların önüne geçilmeli ve yanlış bilgilerin basında ve sosyal medyada yer almasına karşı çalışmalar yürütülmeli.
*Basında Suriyelilere yönelik her zaman olumsuz durumlar olumlu durumların aksine daha çok yer kaplıyor ve basın bundan prim elde etmeye ve toplumsal huzursuzluğa çanak tutmakla sorumlu olarak görülüyor. Basının yanlış haberlerine karşılık her ne kadar doğru haberler ve teyitlenmiş bilgiler sunulsa da toplumsal tabanda genel olarak olumsuz durumların haberlerine ilgi gösteriliyor, basının bu sorumsuz tutumlarının önüne geçilmeli. Bu konuda teyitlenmiş ve üzerinde şaibe bulunmayan bilgilerin sunulabildiği bir yapı oluşturulmalı.
*Basının Suriyelilere yönelik dili kışkırtıcı yönde ivme kazanırken bunun ciddi sorunlar doğurduğu da ifade edildi.
*Basında Suriyeli ve diğer göçmenlerin olumlu yönleri de vurgulanmalı, öne çıkarılmalı ve Türkiye toplumu ile ortak yönleri daha çok gündem edilmelidir.
*Suriyelilerin, Türkiye ve Türkiyelileri sevmesinin önündeki engeller kaldırılmalı, siyasilerin kışkırtıcı söylemlerinin önüne geçilmeli, aldatıcı ve yanıltıcı yayınlara yönelik yaptırımlar getirilmeli, ırkçı bireylerin saldırılarından göçmenler korunmalıdır dendi.
*Suriyelilerin Türkiye'ye entegrasyonu konusunda en büyük problemlerden biriside ortak dilin konuşulmamasıdır. Suriyelilere Türkçenin öğretilmesi önem arz etmektedir. Bu konuda eğitimler ve kurslar sunulmalıdır. Türkiye'de 1,6 milyondan fazla 0-18 yaş arasında Suriyeli çocuk bulunulduğu düşünüldüğünde dil öğretimi Türkiye'nin geleceğinde de önemli kazanımlar sağlayacaktır.
*Mülteciler, özelde Suriyeliler üzerinden bir bakanlık oluşturulmalı. Göçmen bakanlığına benzer bir kurum ile sorunların çözümü hızlandırılabilir kılınmalı.
*Göçmenlere Türkiye yasaları ve genel hukukunu öğretecek kurslar üzerinden eğitimler verilebilir hale gelecek şekilde yapılar oluşturulup projeler gerçekleştirilmeli.
*Çocukları ile Suriye'den gelenlerde DNA tespitine gerek duyuluyor, tabi ki çocuk kaçırma durumları ihtimal dâhilinde yine de savaş bölgesinden gelen birçok çocuğun ailesi vefat etmiş durumda onlara refakat edenler ya akrabaları ya da komşuları oluyor. Ve bu DNA tespit süreci uzun sürüyor beraberinde de mağduriyetler oluşuyor. Bu tip durumlar için işlemlerin daha hızlı yapılması ve mağduriyetlerin önlenmesi gerekiyor.
*Haksız yargılanmaların önüne geçilmeli. Türkçeyi bilmeyen Suriyelilerin sorunlarını dile getirmesi de mümkün olamıyor dolayısıyla haksız yargılanmalar neticesinde Suriyeliler maddi ve manevi olarak mağdur oluyor. Kendisini ana dilinde ifade etmek isteyenlere karşı görevli kamu kurum ve kişileri gerekli olan imkânı ve kolaylığı sağlamamakta diretiyorlar. Bu tarz durumların önüne geçilmeli ve yargılanmalar kolaylaştırılmalı.
*Hukuki ve yasal çözümler toplumsal huzuru ve güveni daha kalıcı kılacaktır bu yönde adımlar atılmalıdır.
*Toplantıda sadece önerilerden ibaret toplantılar düzenlenmesi yerine, politikalar belirlensin, çözüm yolları tartışılsın, belirli kurumlar ve ofisler oluşturularak sorunların genel ve kapsayıcı çözümleri meydana getirilsin denildi.
*Türkiyeli kişilerle evlenen Suriyeli göçmenlerin mağduriyetlerine değinildi. Türkiyeli bir kadınla evlenen Suriyeli erkeklerin T.C vatandaşı sayılma işlemi hızla yapılırken, Suriyeli kadınların evliliklerinde 3 yıl ve çocuk sahibi olmaları şartı aranması mağduriyetler oluşturuyor denildi.
*Geçici Koruma Statüsü, Göçmenlik Statüsü ve Vatandaşlık konuları üzerinden Suriyelilerin gelecekteki konumları konuşuldu.
*Mağduriyete uğrayan Suriyelilerin, emniyet bürokrasisinin kendilerine dönük ya umarsız ya da suçlayıcı tutumlarından ötürü; hak aramak için karakola gitmekten, bürokrasiyle ilişkiye girmekten korkmaları konuşularak bürokrasi ağındaki sorunların giderilmesi talep edildi.
*Suriye'ye gidip gelenlerin kimliklerinin iptali yüzünden yaşanan sorunlar konuşularak bu durumun aşılması gerektiği ifade edildi.
*Yük getirici gereksiz taleplerden ötürü konsolosluk işlemlerinde yaşanan rüşvet, aracılar vb. sorunların çözümü ve Suriye Elçiliğine gidilmesine dair endişe ve korkular dile getirilerek aracı konumunda bulunan elçilikten evrak alma işlemleri yerine alternatif yollar üzerinde düşünülmesi gerektiği belirtildi.
İstişare toplantısında varılan genel kanı, özel sorunların her zaman var olacağı, bununla beraber genel çözümler üreterek sorunları çözüme kavuşturmanın gerekliliği üzerine oldu. Toplantıda ayrıca her sorunun etüt edilmesinin gerekliliği, ayrıntıları ile incelenmesinin yararlı olacağı, genel kamuoyu bilgisi ve yorumuna dayalı olarak ise çözüme kavuşturulması gerektiği de belirtildi.