Libya’ya Emperyalist Saldırı Fatih’te Protesto Edildi
Batılı güçlerin Libya’ya müdahalesini protesto eden Özgür-Der mensupları, özgürlük ve adalet için hem diktatörlükle hem de emperyalizmle mücadele etmek gerektiğini vurguladılar.
Bugün 14.00'te Fatih Saraçhane Parkı'nda toplanan Özgür-Der mensupları, Batılı güçlerin Libya'ya müdahale etmesinin meşru olmadığını ifade ettiler. Protesto eyleminde "Libya Halkının Yanında; Diktatörlüğün de Emperyalizmin de Karşısındayız!" yazılı bir pankart açan Özgür-Der mensupları, Afganistan ve Irak halklarının katillerinin Libya halkına dost olamayacağını belirttiler.
Kaddafi'nin öldürücü bombalarının tehdidi altındaki Libya halkına "insani yardım" adı altında emperyalist güçler tarafından yapılan müdahalenin meşruiyet ve samimiyetinin tartışma konusu bile yapılamayacağını belirten M. Ali Aslan, düzenledikleri eylemin amacının da hem Kaddafi diktatörlüğüne hem de emperyalist müdahaleye karşı çıkmak olduğunu söyledi.
"NATO'nun Libya'da, Türkiye'nin NATO'da Ne İşi Var?"
"Kaddafi Diktasına da Emperyalist Saldırıya da Hayır!", "NATO'nun Libya'da, Türkiye'nin NATO'da Ne İşi Var?", "Afganistan ve Irak Halklarının Katilleri Libya Halkının Dostu Olamaz!", "Özgürlük ve Adalet İçin Hem Diktatörlükle Hem de Emperyalizmle Mücadele İle Sağlanır!", "40 Yıl Kaddafi Diktası; Şimdi de NATO İşgali! Libyalılara Reva Görülen 40 Katır mı 40 Satır mı?" yazılı dövizlerin taşındığı eyleme Fatih Akıncıları Derneği, Davet-Der ve İHH temsilcileri de destek verdi.
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, eylemde yaptığı konuşmada diktatörlüğe de küresel emperyalizme de karşı çıkmanın gerektiğini söyledi. ABD ve diğer Batılı güçlerin Irak'tan Afganistan'a Ortadoğu'nun birçok bölgesinde hala da süren cinayetlerine dikkat çeken Kaya, özgürlük ve adaletin, diktatörlüğü meşrulaştırmaksızın emperyalizmle ve emperyalizmi meşrulaştırmaksızın diktatörlükle mücadele etmekle mümkün olduğunun altını çizdi. Emperyalistlerin müdahale ederken sundukları argümanların içerdiği yalanları da ortaya koyan Kaya, Bahreyn'de ve Yemen'de yaşanan katliamlara sessiz kalanların Libya'ya müdahalelerinde bir tutarlılık ve samimiyet aramanın beyhude bir uğraş olduğunu ifade etti. Irak ve Afganistan gerçeği dururken halen de birilerinin Libya müdahalesini savunmalarını eleştiren Kaya, insan hakları ihlalleri vb. bahanelerle emperyalistlerin uluslararası hukuk zemininde kirli emellerle yapacakları müdahaleleri meşrulaştırma çabasında olanlara şunu sordu: "Yarın ABD ve NATO, benzer bahanelerle İran, Venezuela vb. gibi başlarının dertte olduğu ülkelere müdahale ederlerse ne diyeceksiniz?" Kaya, diktatörlüğe karşı direnen halkların tevhid, adalet, özgürlük ekseninde emperyalizme karşı da direnmeleri ve işbirlikçi bir pozisyona girmekten uzak durmalarını ifade eden bir dua ile konuşmasını sonlandırdı.
İslam Ümmeti Saldırılara Sessiz Kalmamalı!
Fatih Akıncıları Derneği sözcüsü Mehmet Şahin, ABD ve diğer Batılı güçlerin Ortadoğu'nun birçok bölgesinde süren cinayetlerine dikkat çekti ve uluslararası emperyalizmin Libya halkına barış, özgürlük ve demokrasi götürme iddialarının yalandan ibaret olduğunu ifade etti. İslam Konferansı Örgütü'nün yaşananlar karşısında çaresiz kalmasını ve acziyette başka bir şey üretememesini eleştiren Şahin, ümmet olarak zalimlerin baskısı altında emperyalizmin tehdidi altındaki kardeşlerimizle dayanışma sorumluluğumuzun olduğunu hatırlattı. Özgürlüğü kazandıracak yolun halkların bağımsız iradeleriyle kuşanacakları istikrarlı direnişten geçtiğinin altını çizen Şahin, saldırılar karşısında İslam ümmetini direnmeye çağırdı.
Eylemde söz alan Davet-Der sözcüsü Ahmet Yıldız da küresel emperyalizmin kirli karnesine dikkat çekerek Ortadoğu'da Müslüman kadınların ırzlarına geçen, Felluce, Guantanamo, Ebu Gureyb vb. örneklerde olduğu gibi Müslüman halklara karşı katliamlara imza atanların Libya'ya dost olamayacaklarını söyledi. Uluslararası emperyalizmin Libya'ya müdahalesinin temel amacının Batı'ya dost, emperyalist sistemle uyumlu ve tüketim kültürüne talepkâr bir toplum ve sistem oluşturmak olduğunun altını çizen Yıldız, özgürlük mücadelesinin liberalizme yelken açan bir duruşla değil ancak emperyalizm ve yerel despotizme birlikte tavır almaktan geçtiğini ifade etti.
Son olarak söz alan Hülya Şekerci de emperyalizmin halklara özgürlük ve demokrasi vaadinin ne anlama geldiğini Ortadoğu'daki varlığından bildiklerini belirterek emperyalist vaatlere ve müdahalelere güvenilemeyeceğini söyledi. Libya direnişinin bugün bir sıkışma durumu yaşadığına dikkat çeken Şekerci, daha büyük bir zalim pozisyonunda olan uluslararası güçlerin müdahalesine sessiz kalmayı "Denize düşen yılana sarılır!" deyimi uyarınca anlaşılır olabileceğini ama bu durumun yılanın yılan olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini söyledi. "Libya direnişinin zalim Batı ile müttefik olmamaya özen göstereceğini umut ediyoruz." diyen Şekerci, Başbakan Erdoğan'ın "NATO'nun Libya'da ne işi var?" sorusunu da hatırlattı. Bu sorunun doğru bir soru olduğunu belirten Şekerci, "Ancak şunu da sormak gerekmekte: Peki, Türkiye'nin emperyal odaklarının çıkarlarını gözeten savaş aygıtı NATO'da ne işi var?" diyerek konuşmasını bitirdi.
Eylem boyunca "Libya'ya Özgürlük Direnişle Gelecek!", "Katil Kaddafi Libya'dan Defol!", "Katil NATO Libya'dan Defol!", "ABD'ye, NATO'ya, Emperyalizme Hayır!", "İşbirlikçi İktidar İstemiyoruz!", "Emperyalizm Yenilecek İslami Direniş Kazanacak!", "Mazlumlar Tutsak Ateş Altında Yaşasın Küresel İntifada!" şeklinde sloganlar atıldı. Eylem tekbirlerle bitirildi.
HAKSÖZ-HABER
FOTOĞRAFLAR: MURAT AYAR / HAKSÖZ-HABER
Basın Açıklamasının Tam Metni:
EMPERYALİSTLERİN BOMBALARI
MÜSLÜMAN HALKLARA ÖZGÜRLÜK DEĞİL, ESARET GETİRİR!
26 Mart 2011
Tam bir haftadır ABD, Fransa ve İngiltere'nin başını çektiği güçler Libya topraklarında Kaddafi yönetimine bağlı askerî hedeflere havadan ve denizden füze yağdırıyorlar. Bu saldırılar neticesinde bugüne kadar pek çok sivil katledildi. Libya'yı bombalayan Batılı güçler ilk günlerde eylemlerini BM Güvenlik Konseyi'nin 1970 ve 1973 sayılı kararlarına dayandırıyor ve bombardımanın hedefinin Kaddafi yönetiminin isyancılara karşı giriştiği kıyımı durdurmak olduğunu iddia ediyorlardı.
Bingazi'ye doğru ilerleyen Kaddafi'nin ordusunun burada büyük bir katliam gerçekleştireceği endişesi müdahaleye gerekçe olarak sunulmaktaydı. İlerleyen günlerde ise açıkça Libya'da Kaddafi rejimine son verilmesinin gerekliliğine dair sözler sarf edilmeye başlandı.
Zorbalık rejimine karşı halkın haklı isyanını kanla, şiddetle bastırmaya çalışan Kaddafi yönetiminin Libya halkına yaşattığı vahşet göz önünde bulundurulduğunda dışarıdan askeri müdahaleye karşı çıkmak kolay değil. Libyalıların kitleler halinde ayağa kalkması üzerine Kaddafi yönetiminin takındığı zalimane tavır karşısında yaşanılan acziyet ve çaresizlik biliniyor. 42 yıllık despotizme yeter diyerek isyan eden halkı "fareler" diye niteleyen ve onlara böcek muamelesi yapmaya kalkan zalim bir diktatörün işlediği vahşice katliamların nasıl durdurulacağı sorusu orta yerde duruyor. Bu noktada Kaddafi yönetiminin cinayetlerinin, zulümlerinin artık Libya'nın içişleri kapsamında değerlendirilemeyeceği ve de bu despot rejimin Libya halkını temsil etmediği gibi, meşruiyetinin de bulunmadığı kabul edilmeli.
Bununla birlikte Kaddafi yönetiminin halka karşı insanlık suçu işlendiği gerekçesiyle Libya topraklarına füze yağdırma kararı veren Batılı güçlerin eylemlerinin de meşruiyetten uzak olduğu gayet açık. Öncelikle söz konusu güçlerin genelde dünya halkları, özelde de Müslüman halklara karşı hiçbir biçimde adaletten yana bir tutumlarının olmadığı biliniyor. Bilakis emperyalist doğalarının da bir gereği olarak bu güçler mazlum halkların yüz yüze oldukları tüm sorunların kaynağı konumundadırlar. Nitekim Filistin'de, Afganistan'da, Irak'ta açık işgalci pozisyonları ve İslam coğrafyasının pek çok bölgesinde süregelen despotik iktidarlara verdikleri destek ABD, İngiltere ve Fransa gibi güçlerin sömürgeci kimliğini tartışmalardan uzak biçimde ortaya koymaktadır.
Saldırının komutasının NATO'ya devredilmesi ile birlikte Türkiye'nin de aktif biçimde Libya'ya yönelik harekata katılması utanç verici olmuştur. Her ne kadar Türkiye konumunu, daha ziyade muhaliflere insani destek şeklinde sunmakta ise de son kertede sömürgeci güçlerle aynı safta buluştuğu gerçeği inkar edilemez. NATO operasyonu içinde kendi pozisyonunu, Batılı güçlerin aşırı tutumlarını önlemek, Libya'nın doğrudan işgal edilmesi girişimine karşı durmak gibi tezler üzerinden tanımlayan Türkiye'nin söyleminin pratikte ne anlam ifade ettiğini göreceğiz. Bununla birlikte bugüne kadar yaşanılan sayısız tecrübe, emperyalist saldırganların dizginlenmesinin zannedildiği kadar kolay olmayacağını açıkça göstermektedir.
Despotik iktidarlar da emperyalistler de ikiyüzlüdür, yalancıdır. Kaddafi düne kadar Batılı güçleri kendisine destek vermeye ikna etmek için "Ben gidersem İslamcılar gelir, el-Kaide Libya'ya hâkim olur!" diye korkutmaya çalışıyordu. Bugün ise halkını Haçlı Ordusuna karşı cihada çağırıyor!
Aynı şekilde emperyalistler de en az despotik yönetimler kadar ilkesizdir! İlkesizlikte sınır tanımayan Batılı güçler halen Bahreyn, Yemen gibi işbirlikçi diktatörlerce yönetilen ülkelerde süregelen katliamları görmezden gelmekte ama tüm dünyayı Libya'ya insanlık adına müdahale ettikleri yalanına inandırmaya çalışmaktadırlar.
Emperyalistler tutarsızdır! Bir yandan, Afganistan ve Pakistan'da Amerikan güçlerinin artık sıradan hale gelen insansız uçaklarla gerçekleştirdiği katliamlar örneğinde görüldüğü üzere, "rutin vahşilik"lere imza atarken, çılgın bir diktatörün katliam yapmasını engelleme iddiasında bulunabilmektedirler.
Emperyalistler yalancıdır! Libya halkına dostluk mesajları yayınlamaktadırlar ama Libya halkı da tüm dünya halkları da onların sadece petrolün dostu olduklarını görmekte ve asıl amaçlarının bölgede çıkarları hilafına meydana gelebilecek yeni ve riskli bir statünün engellenmesi olduğunu bilmektedirler.
İşte tam bu noktada başta Libyalı muhalifler olmak üzere Ortadoğu'da ve tüm dünyada despotik iktidarlara karşı ayağa kalkan halk kitlelerinin emperyalist güçlerin gerçek hedeflerini iyi görmesi ve uzun vadede bağımlılık getirecek hiçbir ilişki içine girmemeleri önem arz etmektedir. Despotizme, diktatörlüğe karşı mücadele özgürlük ve onur içindir. Emperyalistlerle işbirliği içerisine girenler ise asla özgürlük ve onur kazanamazlar.
Zalim Kaddafi yönetiminin vahşice saldırıları karşısında çaresizlik içindeki Libyalı kardeşlerimizin bir nebze nefes alabilme kaygısıyla, Batılı güçlerin operasyonlarından memnuniyet duymalarını anlayabiliyoruz. Denize düşenin yılana sarılması anlaşılabilir bir durumdur. Ne var ki, bu doğal refleks yılanın yılan olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu noktada Kaddafi despotizmine karşı İslami şiarlarla, özgürlük ve adalet talebiyle ayağa kalkan Libyalı muhalifler de tüm dünyada zulme karşı savaşan herkes de özgürlük ve adaletin sadece zalim yönetimlere değil, emperyalist sömürgecilere karşı da mücadeleyle mümkün olduğunu bilmelidirler. Libya halkının sömürgeciliğe karşı verdiği tarihî mücadele bu konuda yeterli tecrübe ve birikimi içermektedir.
Özgür-D