Kur’an Yakan Provokatörlere Karşı Özgür-Der’den Basiret Çağrısı
Özgür-Der: “İslami değerlerimize yapılan alçakça saldırıları tüm varlığımızla lanetlemekten, dinimize bağlılığımızı her zeminde haykırmaktan geri durmamalıyız. Ancak tepkisel bir düzlemde değil…”
Son günlerde bazı İslam düşmanı fanatiklerin kitabımız Kur'an-ı Kerim'e yönelik saygısızlıkları ve hakaretlerine ilişkin bir açıklama yapan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, bu azgınlığın emperyalist saldırganlığın meydana getirdiği nefret ortamında yeşeren ve bir virüs gibi her yere yayılan düşmanlığın bir tezahürü olduğunu belirtti.
Rıdvan Kaya, emperyalistlerin ve bizlere tahakküm eden işbirlikçilerin zulümlerine tepkisellik zemininde değil, bilinçli ve basiretli bir şekilde karşı çıkmamız gerektiğini söyledi. Her önüne gelenin gerçekleştirdiği çılgınca eylemin, birtakım fanatiklerin kontrol edilmesi mümkün olmayan fantezilerinin peşinden sürüklenmenin risklerine de dikkat çeken Kaya, tepki düzeyimizi bu tür meşhur olma heveslisi ruh hastalarının hesaplarına göre değil, emperyalizmin İslam düşmanı politikalarına yöneltmemiz gerektiğini belirtti.
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklama:
Kur'an Yakma ve Benzeri Provokasyonlara Karşı
BİLİNÇLİ ve BASİRETLİ TUTUM TAKINMALIYIZ!
17 Eylül 2010
Sömürgeci güçler tüm dünyada İslam'ı ve Müslümanları hedef alan bir nefret dalgasını yaygınlaştırıyorlar. Bir yandan topraklarımız Batılı emperyalist güçlerin işgal ve saldırılarına maruz kalırken, buna paralel olarak İslamofobia adı verilen İslam düşmanlığı Batı kamuoyunda giderek çılgınlık boyutlarına varmakta. Geçtiğimiz yıllarda "karikatür rezaleti" şeklinde karşımıza çıkan bu olgu son günlerde Kur'an yakma ve benzeri saldırılarla ivme kazanmış durumda. ABD'de 11 Eylül'ün yıldönümünde fanatik bir papazın gündemleştirip örgütlemeye çalıştığı topluca Kur'an yakma gösterisi tüm dünyadan yükselen tepkiler neticesinde şimdilik engellenmekle birlikte, bu alçakça girişimden ilham alan çeşitli eylemler orada burada sergilenmekte, internet siteleri aracılığıyla yaygınlaştırılmaya çalışılmakta.
İslami kimlik ve değerleri, Müslümanların kutsallarını hedef alan bu tür saldırılar her toplumda görülebilecek marjinal bazı grupların aşırılıklarından, psikopatlık hallerinden ibaret olumsuzluklar olarak görülemez. Bu azgınlık en temelde İslam coğrafyasını hedef alan emperyalist saldırganlığın meydana getirdiği nefret ortamında yeşeren ve bir virüs gibi her yere yayılan düşmanlığın bir tezahürüdür. Bu açıdan bakıldığında Danimarka'daki karikatür rezaleti ile Almanya Köln'de minareli camiye karşı geliştirilen kampanya ve New York'ta eskiden İkiz Kulelerin bulunduğu alana yakın bir yerde inşa edilmek istenen camiye yönelik tepkiler ve tüm Batı dünyasında Müslümanlara yönelik artan ırkçı saldırıların ardında aynı dışlayıcı, düşmanlaştırıcı zihniyeti görmek mümkündür.
Emperyalizm Batı kamuoyunu büyük ölçüde kör etmiş, insanlıktan çıkarmıştır. Öylesine bir körlüktür ki bu, Filistin'den Irak'a, Afganistan'dan Somali'ye kadar süregelen işgaller ve bu işgallerin buralardaki halklara yaşattığı vahşet görmezden gelinmektedir. Her gün işgal güçlerinin tanklarından, uçaklarından atılan bombalarla, füzelerle vurulan yerleşim birimleri, katledilen onlarca Müslüman hiçbir şey ifade etmemektedir. Öyle ki, doğrudan işgal altında olmayan Pakistan'da dahi, Amerikan ordusunca bu ayın başından beri gerçekleştirilen ondan fazla saldırıda yüze yakın Müslüman'ın katledilmesi haber değeri dahi olmayan bir ayrıntı gibi algılanmaktadır.
Ve işte tüm bu vahşet ortamının, vicdansızlık olgusunun tam ortasında birileri çıkıp İslam'a duydukları nefreti kusarcasına Kur'an yakma türünden eylemlere girişmektedir. Bu alçaklığın ardında İslam'a duyulan nefret ve düşmanlıkla birlikte İslam dünyasını infiale sürükleme, kışkırtma ve devamında yaşanacak gerilimden palazlanma hesabı vardır. Müslümanları tahammülsüz, saldırgan, şiddet eğilimli şeklinde göstererek İslam'ın mesajının yaygınlaşmasının önüne geçme siyaseti vardır. Ve yine tüm bu provokatif eylemlerin arka planında, gerek modern Haçlı sürülerinin topraklarımızda sürdürdüğü canilikleri meşrulaştırma, gerekse de Batı toplumlarında yaşayan Müslüman azınlıkları daha fazla içe kapanmaya zorlama, yaşadıkları toplumla irtibatlarını azaltma ve etkisizleştirme planlarının mevcudiyeti görülebilmektedir.
Bu tür hesapların farkında olarak Müslümanların öngörülü ve mantıklı hareket etmelerinin gerekliliğinin altını çiziyoruz. Şüphesiz İslami kimliğimize, değerlerimize, Kur'an-ı Kerim'e yapılan alçakça saldırıları tüm varlığımızla lanetlemekten, dinimize bağlılığımızı her zeminde haykırmaktan geri durmamalıyız. Başta topraklarımızı işgal eden emperyalistlerin ve onlar adına bizlere tahakküm eden işbirlikçilerin zulümlerine, İslam'ı ve Müslümanları sindirme faaliyetlerine karşı direnmeye ve direnenlerle dayanışma içinde olmaya devam etmeliyiz. Ama bu tutumumuzu mutlaka tepkisellik zemininden uzak bir biçimde ve bilinçli, programlı bir düzlemde geliştirmeliyiz.
Müslümanlar olarak Avrupa'da ya da ABD'de her önüne gelenin gerçekleştirdiği çılgınca eylemin, birtakım fanatiklerin kontrol edilmesi mümkün olmayan fantezilerinin peşinden sürüklenmek konumunda olmamalıyız. Tepki düzeyimizi bu tür meşhur olma heveslisi ruh hastalarının hesaplarına göre belirlememeliyiz. Bahse konu saçmalıkları haddinden fazla gündemleştirerek, internet ve benzeri iletişim araçlarının da kullanılmasıyla süratle yaygınlaşabilme potansiyeli taşıyan edepsizliklerin, azgınlıkların daha geniş zeminlere sirayet etmesine dolaylı yollarla katkıda bulunmamalıyız. Caydırıcılık ihtimali az, buna karşın ruhlarında hastalık potansiyeli taşıyan başkalarını da harekete geçirebilecek tavırlardan kaçınmalıyız. Ve mutlaka eylemlerimizi, tepkilerimizi emperyalist merkezlerin ve onların yerli uzantılarının on yıllardır sürdürdükleri sistematik İslam düşmanı politikalarına yöneltmeliyiz.
ÖZGÜR-DER