Kudüs Kırk Yıldır Esir!
7 Haziran günü, Kudüs işgalinin 40. yıldönümü. Bundan tam 40 yıl önce emperyalist Batı’nın coğrafyamızdaki ileri karakolu, tarihe 6 Gün Savaşları diye geçen saldırıyla Kudüs dahil Golan’dan Sina Yarımadası’na kadar olan tüm bölgeyi işgal etti.
7 Haziran günü, Kudüs işgalinin 40. yıldönümü. Bundan tam 40 yıl önce emperyalist Batı'nın coğrafyamızdaki ileri karakolu, tarihe 6 Gün Savaşları diye geçen saldırıyla Kudüs dahil Golan'dan Sina Yarımadası'na kadar olan tüm bölgeyi işgal etti.
Yeni işgal ve işgalciler tarihteki benzerlerinden birçok yönden farklılık arz ediyor. Emperyalist elin; organize bir şekilde Avrupa, Rusya, Asya, Afrika'dan toplanan insanlarla, yerli sakinleri yok ederek, sürerek oluşturdukları ilk örnektir Siyonist varlık. 6 milyon mülteciye rağmen "topraksız halka, halksız toprak" yalanıyla başlatılan işgal ve saldırılar, aynı utanmazlıkla bugün de sürdürülüyor. Siyonist varlık, diğer emperyalistler gibi yönetici "efendi" rolüyle yetinmiyor, katliam ve sürgünlerle Müslüman bir halkı yok etmeyi hedefliyor.
Emperyalist Batı'nın elbirliğiyle oluşturduğu yapıdır Siyonist varlık. Dolayısıyla kendi özgücüyle değil, maddi-manevi sınırsız Batı desteğiyle idameyi hayat ediyor. Milyonlarca mülteci ve binlerce Filistinli esire ses çıkarılmazken bir Siyonist askerin esir edilmesinin Telaviv'den önce Washington'da, Londra'da ve Brüksel'de tepki oluşturmasının nedeni budur.
1967 saldırısının şüphesiz en önemli sonucu birçok peygambere mekân olmuş, 14 yıl boyunca Hz. Peygamber'in ve ashabının kıble olarak kendisine yöneldikleri Kudüs'ün işgaliydi. Hz. Ömer'den itibaren 1099-1187 yılları arası hariç sürekli Müslümanların kontrolünde olan ve coğrafyamızın kalbi konumundaki Kudüs'ün yitirilmesi, biz Müslümanların halinin yansımasıdır.
Ümmet olma bilincini yitirmiş, kaynaklarıyla irtibatını koparmış, kendi değerleriyle üretim yapamayan, her açıdan Batı'nın mukallidi durumuna gelmiş koca İslam dünyasına, konumunu hatırlatan tokattır, işgal altındaki Kudüs.
Temel değerlerini Batı'dan almış İslam dünyasında yaygınlaştırılan ideolojilerin ve ikame edilmiş rejimlerin hiçbir zaman sadra şifa olamayacaklarını, "öze dönüş"ten başka bir çaremizin olmadığını gösteren somut belgedir Kudüs'ün işgali.
Kimliksiz, niteliksiz, bağımlı, ulusalcı orduların 1967 hezimeti; inancın, sahih kimliğin, kararlılığın, adanmışlığın önemini tekrar hatırlatmıştır. Bugün maddi imkansızlıklarına rağmen bir avuç inanmış kardeşimizin; Lübnan'da, Filistin'de emperyalist varlığa daha önce hiç tatmadığı yenilgileri, acıları tattırması bunun en somut örneğidir.
İslami değerlerle 1987'de fışkıran I. İntifada, had bilmezliği alışkanlık edinmişlere, had ve hudutlarını göstermiştir. 40-50 yıldır soykırıma, sürgüne tabi tutulan bir halk, öz değerleriyle buluşunca korku duvarını aşmış, sefalete rağmen başı dik yaşamanın, toprağa tutunmanın ya da şehadetin; sürgünde yaşamaktan daha erdemli olduğu hakikatini örneklemiştir. Artık ibre tersine dönmüştür. Toprağı terk edenler, Filistinliler değil, işgalcilerdir. II. İntifada ve 2006 Temmuz Lübnan Savaşı'nda binlerce işgalci, daha güvenli buldukları bölgelere çekilmiş ya da Filistin'i terk etmiştir.
Kudüs, peygamberlerimizin bize bıraktıkları mirastır. Musa'ya "Sen ve Rabbin gidin savaşın!" diyenler gibi sorumluluğu sadece Filistinli kardeşlerimizin omuzlarına yükleyemeyiz. Dünyanın herhangi bir yerinde varlık, kimlik mücadelesi veren herhangi bir Müslüman, bir yüzünü Kudüs'e dönmek, Kudüs'ün kurtarılması için elinden geleni yapmak zorundadır.
Bu coğrafyada yaşayan Müslümanlar olarak üzerimizde, Siyonist varlığı ilk tanıyan, süreç içerisinde ilişkileri stratejik düzeye çıkaran bir ülkenin mensubu olma onursuzluğunu taşıyoruz. Kudüs'ün esaretinin 40. yılı dolayısıyla iktidara eski söylem ve duyarlılıklarını hatırlatma ihtiyacı duymuyoruz. Sadece fıtri olanı, hak ve adalete uygun olan tavrı hatırlatıyor ve Siyonist varlıkla yapılan tüm anlaşmaların iptalini istiyoruz.
Filistinli kardeşlerimiz güçlerinin üzerindeki bir yükü omuzlamış durumdalar. Her gün büyük bedeller ödeyerek karış karış, santim santim Aksa'yı, onurumuzu, değerlerimizi savunmaktalar. Bizler de bu onurlu mücadelede onların yanında olduğumuzu tekrar hatırlatıyor ve kurtarılmış Kudüs'te Allah'a hamd edeceğimiz güne kadar bu mücadelede yer alacağımızı ilan ediyoruz.
Özgür-Der Genel Merkezi