Komutanlar Halkın İradesine Saygı Duymayı Ne Zaman Öğrenecek?
Türkiye’nin en temel sorununun bürokratik oligarşi olduğu bir kere daha olanca açıklığıyla yaşanmakta.
Türkiye'nin en temel sorununun bürokratik oligarşi olduğu bir kere daha olanca açıklığıyla yaşanmakta. Daha bir ay evvel halkın oylarıyla seçilmiş bulunan bir Meclis tarafından cumhurbaşkanlığı makamına layık görülen Abdullah Gül, halkın ödediği vergilerle maaş alan asker ve sivil bürokratlar tarafından hakaretvari hareketlere maruz kalmakta. Meclis'teki yemin merasiminden GATA'daki törene, 30 Ağustos resepsiyonuna ilişkin davete kadar bir dizi konuda seçilmiş cumhurbaşkanına karşı gösterilen tepkiler terbiyesizlik ve hazımsızlıktan da öte, açıkça halk iradesinin tanınmadığının göstergeleridir. Aynı şekilde DTP'li vekilleri dışlamaya yönelik tutumlar da halkın tercihinin kaale alınmadığının bir tezahürü olmuştur.
Başta askerler olmak üzere, kendilerini bürokratik vesayet iktidarının sahipleri gören kesimlerin yol açtıkları onca krize, başvurdukları akıl almaz hukuksuzluklara karşı, 22 Temmuz'da halktan yedikleri okkalı tokadı sindirmekte zorluk çekecekleri tahmin edilebilir bir gelişmedir. Bununla birlikte hazımsızlığın doğrudan kural tanımamaya, hukuki çerçeveyi zorlamaya, terbiyesizliğe vardırılması asla normal karşılanamaz, bu çirkinliğe mutlaka dur denilmelidir.
Muhalif siyasi parti temsilcilerinin, medya mensuplarının ya da sivil toplum örgütlerinin seçilmiş cumhurbaşkanını onaylayıp onaylamamaları, kendisine saygı gösterip göstermemeleri kendi bilecekleri bir iştir, resmi görevi bulunmayan hiç kimse bu bağlamda protokol kurallarına tabi tutulamaz. Ne var ki, devlet organlarını temsil eden kurumların ve memur niteliği taşıyan kişilerin uymaları gereken kuralları keyfi tutumlarla tanımamaları kabul edilemez. Bu noktada Hükümet ve Cumhurbaşkanı vakit kaybetmeksizin duruma müdahale etmeli ve gelişmeleri seyirci gibi izlemekten vazgeçmelidirler. Mutlaka kendilerine yapılan saygısızlığın hesabını sormalı ve ilk etapta da mütekabil adımlar atmalıdırlar. Bu noktada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşsiz davet edildiği resepsiyona gitmemesi ilkeli bir tutum olacaktır. Yapılan hareket hem kendisine hem de eşinin şahsında tüm kadınlara yapılmış bir hakarettir. Yine bundan böyle cumhurbaşkanlığının düzenleyeceği toplantılara askerlerin mutlaka eşleri olmaksızın davet edilmeleri de hem siyasi, hem de ahlaki açıdan tutarlılığın bir gereği olarak görülmelidir.
Birileri anlamak istemese de örtülüler, namaz kılanlar, içki içmeyenler bu ülkenin paryaları değildir. Kimse Müslümanlara ikinci sınıf insan muamelesi yapamaz. Herkes haddini bilmeli, azgınlık ve saygısızlık içeren tutum ve alışkanlıklarından vazgeçmelidir. Elbette oligarşik zihniyet sahiplerinin iktidar alışkanlıklarını kendi kendilerine terk etmeleri kolay olmayacaktır. Bu noktada halktan yetki alan siyasiler sorumluluklarının gereğini yapmalıdırlar. Halk seçimlerde kendisinden istenileni yapmış, siyasilere yetki ve görev vermiştir. Siyasiler de kendi sorumluluklarını acilen üstlenmeli ve halkın iradesi üzerinde bürokratik vesayet görüntüsü veren üniformalı, üniformasız tüm memurlara sınırlarını, yetkilerini bildirmeli ve her şeyden önce de halk iradesine saygı göstermeyi öğretmelidir.
Özgür-Der Genel Merkezi