"Kapitalizm ve Gençlik" Paneli Yapıldı
Özgür-Der'in bu ayki panel konusu "Kapitalizmin Dönüştürme Süreci ve Gençlik" başlığını taşıyordu. Zehra Çomaklı Türkmen ve Esan Gül’ün katıldığı panelin oturum başkanlığını Murat Kayacan yaptı.
Özgür-Der aylık panellerinde bu ay "Kapitalizmin Dönüştürme Süreci ve Gençlik" konusu konuşuldu.
Oturum başkanı Murat KAYACAN, konuya Kur'an'daki gençlerle ilgili ayet ve kıssalara hatırlatmalarda bulunarak başladı. Müslüman ailelerin ve gençlerinin kapitalizm sürecinde içinde bulundukları durumu, karşılaşılan problemleri ve ailelerin tutumunun nasıl olması gerektiği konusunda çözüm arayışlarını sunmak için sözü Zehra Türkmen'e verdi.
Zehra Çomaklı TÜRKMEN, "Ümmetten bir ulus/millet yaratmak" amacıyla kurulan Türkiye'de, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak ve kapitalist yolla kalkınmak gibi bir amacın olduğu söyleyerek konuşmasına başladı.
Türkmen, çağdaş medeniyet denilen olgunun kapitalist bir sistem olduğunu dile getirdi ve özetle şu vurgular üzerinde durdu: Gençlerimiz bu sistem içerisinde yaşıyorlar ve bu sistem içinde eğitim alıyorlar. Bu dönem, gençlerin hayata karşı daha gergin olduğu farklı eğilimlere yöneldiği bir dönemdir. Erginlik çağı ilk defa uçmaya kalkışan yavru kuşun kanat çırpma heyecanını yansıtır. Gençlerdeki bu arayışlar ve gerginlikler fıtratına uygun şekilde olgunlaştırılarak geliştirilmelidir. Fakat içinde bulunduğumuz cahili toplum ve sistemin dayattığı laik ve ulusçu 8 yıllık kesintisiz eğitim çocuğun kişiliğini oluşturduğu döneme tekabül etmektedir. Türkiye'deki zorunlu eğitim, çocuğa bilgi ve becerisini artıracak, akletme yollarını gösterecek bir donanım sağlayacağına, Kemalist doğmaları öğretmektedir. Bu çarpık eğitim sisteminde, insan doğasındaki vahyi bilgi ile doldurulması gereken boşlukları zorunlu eğitimde, çarşıda, sokakta, ekranlarda kapitalizm doldurmaktadır. Bundan dolayı akletme yetisini doğru kullanamayan, fıtratından uzaklaştırılan nesiller yetiştirilmektedir.
Konuşmacı, bu sistem içerisinde kendi doğası ile buluşamayan ve hayatı değerlendirme becerisi kazandırılamayan gençlerin kapitalist yaşam tarzı ile muharref gelenek arasında tercih yapmaya bırakıldığını söyledi. Rüşt yaşına ermeye çalışan gençler en hareketli dönemlerini yaşarlar. Bu dönemde kişilik ve kimliklerini doğru geliştirmelerine yardım edecek rehberlere ihtiyaçları vardır. Türkmen konuşmasına gençlerin doğasını anlayarak onlara yaklaşmamız gerektiğini örneklerle anlatarak konuya devam etti. Bizler, "ölçüleri vahyi ilkelere göre belirlemeliyiz" cümlesini açan örnekler verdi.
Konuşmacı, bireyi ergenlik dönemine hazırlama aşamasını Nisa Suresi 6. ayet ile örneklendirdi.
Gençler ile iletişime geçerken sadece bilgi yükleme gibi bir hataya düşüyoruz. Bundan önce duygusal birliktelik ve insani yakınlıklar oluşturulmasını belirten Türkmen, bu sıcaklık iyi bir zeminde oluşturulursa gençler ile irtibata geçmek daha kolay olacaktır dedi. Gençler, kendilerine bolca sunulan imkanlarını kontrolsüz kullandıklarından dolayı maddi doyumsuzluk içerisine giriyorlar ve ifadesiz, tepki vermeyen bir nesil ortaya çıkıyor dedi.
Türkmen, bireyselleşen, evde veya cafelerde internet kuşatması içinde içe kapanan gençlerin kendi yaşıtları olan Müslüman ailelerin çocukları ile itribat halinde olmalarının önemine vurgu yaptı. Bu konuda ailelerin büyük rol oynadığına dikkat çeken Türkmen, ailelerin, çocuğunun eğitimi ve gelişimi açısından öncelikli hedeflerinin ne olduğunu iyi belirlemeleri gerektiğini söyledi.
Türkmen, Ayten Durmuş'tan yaptığı "Vahyin elinden tutmayan bir akıl, insanı ancak beş duyunun götüreceği yere kadar götürür." alıntısı ile konuşmasını sonlandırdı.
İkinci konuşmacı Esan GÜL konuyu psikolojik boyuttan ele aldı. Modern psikolojide insan dört boyutta ele alınır. Öncelikle insanın, fiziksel özellikleri üzerinde durulur sonra sosyal, duygusal ve ruhsal gelişimi üzerinde tanımlamalar yapılmaya başlar.
Gül, kapitalistlerin, temel mantıkları olan üretim ve tüketim amacı içinde ele alınan insanın bu dört boyutunu kendi lehlerine çevirmeye çalıştıklarını söyledi. Kapitalizm, muhatabının gelişimine uygun araçlar üretmeye başlar. Gençler doğal gelişim süreçlerinde fizyolojik değişimlerine dikkat ederler. Kapitalizm bu süreç içerisinde bulunan gençleri kuşatmak için giyim-kuşam, yeme-içme gibi araçları kullanır ve bununla ilgili üretimlerde bulunarak, ihtiyaç olmayanı çeşitlendirerek ihtiyaç haline getirir.
Esan Gül, ikinci olarak insanın sosyal değişimlerinde kapitalizmin etki alanlarını ele aldı. Çocukluk döneminde model alınan ailenin yerine gençlik döneminde arkadaşlar geçer. Bu dönemde gençler için aile değer kaybederken arkadaşlar, çevre önem kazanır. Bunun yanı sıra etki-tepki durumu ortaya çıkar. Gencin gözünde iktidarı kim temsil ediyorsa onunla zıtlaşılır.
Konuşmacı, üçüncü gelişim evresi olarak ruhsal boyutu ele alırken, gençlerin aile dışı sevgilere yöneldiğine, ailenin ve kişinin değer yargılarının eleştirildiğine ve bunun çatışmaya yol açtığına dikkat çekti. Bunun getirisi olarak gençlerde toplumu kale almama, bireysel takılma gibi bir durum ortaya çıkıyor. Popülarite bu dönemde kapitalizm için ciddi bir kaynaktır çünkü popüler kültür ilk olarak gençleri kıskacına alır. Gençlerin müzik, spor, giyim gibi ilgileri odakları kapitalizm tarafından kuşatılıp yönlendirilmeye başlanıyor.
Gül, insanın bu dört boyutu içerisinde kapitalizmin hangi alanları kullandığını dile getirdikten sonra bu kuşatmalara karşı "Müslüman aileler olarak neler yapabiliriz" sorusuna cevap aradı.
Kaos ortamında gençleri kuşatıcı etkinliklerin, faaliyetlerin ve eğitim programlarının önemine dikkat çeken konuşmacı, Rasulullah döneminden örnekler ile konuşmasına devam etti.
Müslümanlar olarak genç merkezli eğitimde gözden kaçırılan bir nokta da ailelerin yapılan şeylere karşı tutumudur. Gül, küresel kapitalist sistemin kıskacı altında Müslüman gençler için oluşturulmaya çalışılan alternatif alanlardan ailelerin emin olması, gençlerin ve çocukların bulundukları ortamların aileler tarafından desteklenmesi ve onaylanmasının önemine dikkat çekerek konuşmasını sonlandırdı. Gül, çocuklar ve gençler için projelerimizin olması gerektiğini ve çözüm arayışlarını da proje temellinden ele almamız gerektiğini belirtti.
Oturum başkanı Murat KAYACAN'ın konuşmacıları kısa değerlendirmesinden sonra ikinci bölüme geçildi.
İkinci oturumda Zehra Çomaklı TÜRKMEN Türkiye cumhuriyetinin gençlik politikaları üzerindeki tarihsel sürece değindi. Mustafa Kemal'in ümmetten ulus yaratma projesi ile birçok insanın katledildiği bir ortamda onuncu yıl marşları ile gençler batıcı, laik, ulusal başlıkları ile rehin alınarak Kemalist değerler ile biçimlendirildiğini belirtti. Bu ulus yaratma projesinde üniversitelerde, ambleminde önce Mustafa Kemal resmi sonra bozkurt simgesi bulunan MTTB (Milli Türk Talebe Birliği)'nin 1928'ten itibaren kullanıldığını söyledi. Bunun yanı sıra Dersim katliamı gibi katliamlardan arta kalan öksüz ve çaresiz çocukların, TÜSİAD'ın destek verdiği ÇYDD, ADD gibi derneklerin desteği ve Türkan Saylan'ın öncülüğünde oluşturulan "Kardelenler" gibi, büyük yatılı eğitim alanları ve okulları oluşturulup Alevi yetim ve yoksul çocukları Kemalizme göre eğitilip şekillendirildiğini anlattı.
Türkmen, 60-70'li yıllarda Müslüman gençlerin kimlik arayışına geçtikleri bu dönem, ideolojik çatışmaların sıcak diğer yandan hippilik, pop, arabesk gibi eğilimlerin ve seks filmleri furyasının popüler olduğu bir dönemdir. Bu dönemde iki tür gençlik var. Birincisi: Dejenere edilen gençlik. İkincisi: Anlam ve adalet arayışı içinde olan bir gençlik. 12 Eylül darbesi sonrasında bu dengeler tam tersine dönerek bireysel, 'özgür', köşe dönmeci bir gençlik oluşturulmaya çalışıldı ve özendirildi. Anlam ve adalet arayışı içinde olan gençlerin 12 Eylül 1980'de bastırıldığı gibi, 28 Şubat 1997'den itibaren de İslamcı gençlik bastırılmaya çalışıldı.
Kapitalist sistem insan doğasına aykırıydı ve tüm asimilasyon çabalarına rağmen, ana dilleri yasaklanan Kürt gençlerinin tepkisi engellenemedi. Özellikle de varoşlarda ve emeği sömürülen okuyan veya çalışan gençler arasında sosyalist eğilimli tepkilerin var olduğunu 2003 1 Mart Asker tezkeresi, ABD ve NATO karşıtı etkinliklerde gördük. Bizim için gençlerin iyi olması ana babanın da duyarlı ve iyi olmasıyla alakalıdır. Olumsuz seyirlerde suçu sadece gençlere yıkmak doğru olmaz. Bizi her yerden kuşatan kapitalizm kültürüne karşı fikri, insani ve İslami cevabı hep birlikte üretmemiz gerekir.
Konuşmacı Müslüman gençliği tanımlarken, "gençlik demek iyi eğitilen çocuk demektir. Gençlik demek örneklik yapan Müslüman büyükler demektir" dedi.
Sonuç olarak Türkmen, çözümün bilinçte ve eylemde, vahyi hayatı yaşamlaştırmada olduğuna vurgu yaptı ve Müzzemmil ile Yunus surelerindeki belirtilen "Rasul ve Rasulle beraber olanlar"ın örnekliğine günümüzde oldukça ihtiyacımız olduğunu belirtti.
Esan GÜL, ikinci oturumdaki tebliğinin son bölümüne, gençlere hitabımızda günümüzün dilini oluşturmadaki sıkıntılardan söz ederek başladı. Gül, erkekler için Hz. Ömer, kadınlar için de Hz. Hatice örneğini verdikten sonra, dış etkenlerden gelen cahiliyye artıklarını temizlemek zorunda olduğumuzu, özellikle internetin gençlerin zihinlerinde olumsuz etkiler yarattığını, onları çevreye karşı duyarsızlaştırdığını ifade etti.
İslamcı kanadın muhafazakarlaşmasının ve muhafazakar demokrat söylemin açık bir şekilde problemdir diyen konuşmacı, kapitalizm eleştirisinde dikkate almamız gereken isimlerden Ali Şeriati ve Seyyid Kutub'un görüşlerini güncele uyarlayarak tekrar gözden geçirmemiz gerektiğine değindi. Kapitalizmin teknolojik aletler üstünden kâr yaptığı bu alanda aileler olarak gençlere yeni alternatif vaatleri veriyorsak çocuğumuzu kapitalizmin kıskacına atmış oluruz diyen Gül, burada ailenin öncü, net ve dikkatli tavrı ile bu dengenin oluşturulması konusunu önemle vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.
Büşra Bulut / Haksöz-Haber