İsrail’in OECD Üyelik Başvurusu Veto Edilsin!
Türkiye’nin veto hakkının bulunduğu OECD, İsrail’in üyeliğini oylayacak. Konuyla ilgili İslami kuruluşlar bugün Mazlumder İstanbul Şubesi’nde ortak bir basın açıklaması yaptılar.
Akabe Vakfı, AKDAV, Araştırma ve Kültür Vakfı, ASDER, Hikmet Vakfı, İHH, İnsan ve Medeniyet Hareketi, MAZLUMDER, Medeniyet Derneği ve Özgür-Der gibi İslami kuruluşlar Mayıs ayı sonunda OECD'de görüşülecek olan İsrail'in üyeliğiyle ilgili Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Dışişleri Bakanı'na İsrail'in üyelik başvurusunun veto edilmesi yönünde çağrı yaptı.
İsrail'in alınacak olan üyelik kararıyla daha da güçleneceğini ifade eden STK temsilcileri bu yönde alınacak bir kararın İsrail'in yaptığı her türlü hukuksuzluğun desteklenmesi anlamına geleceğini, bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracağını ifade ettiler.
Basın toplantısında, MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Av. Cihat Gökdemir konuyla ilgili kısa bir bilgilendirme yaptıktan sonra, hazırlanan ortak metni çağrıcı kurumlar adına Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Hülya Şekerci okudu. Açıklama sonunda bir konuşma yapan İHH Başkan Yardımcısı Osman Atalay ise "OECD Genel Sekreteri İsrail'in üyelik talebinin olumlu bir şekilde cevaplandırılması yönünde bir beyanda bulunmuştur, bunun böyle olmamasını umuyoruz. Aslında İsrail'in OECD üyeliğine İngiltere ve Yeni Zelanda'nın da karşı olduğunu biliyoruz ancak nasıl oy kullanacaklarını bilemiyoruz. Bu sebeple Türkiye'nin vereceği oy çok önemlidir." dedi.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
İŞGAL SUÇLUSU İSRAİL'İN OECD ÜYELİK BAŞVURUSU VETO EDİLMELİDİR!
7 Mayıs 2010 Cuma
Öncelikle hükümetinizin, İsrail'in Filistinlilere karşı işlemiş olduğu insan hakları ihlallerini araştıran Goldstone raporunun BM'de yapılan oylamasına vermiş olduğu desteği ve Gazze'ye yönelik ambargo ve işgal politikalarına ilişkin insani duyarlılığı önemsediğimizi vurgulamak isteriz. Aynı duyarlılığın OECD'ye üye ülkelerin Mayıs ayında yapılacak toplantısına da yansıtılacağını ve İsrail'in üyelik başvurusunun Türkiye tarafından veto edileceğini umuyoruz.
Filistin topraklarında işgalci ve yayılmacı politikalar izleyen, Müslümanların ilk kıblesi Aziz Kudüs'e ilişkin olarak uluslar arası hukuka aykırı biçimde ilhak kararı alan ve uluslar arası sözleşme ve anlaşmaları hiçe sayarak Gazze'ye ambargoyu sürdüren İsrail'i OECD üyeliğine kabul etmek sadece OECD üye ülkelerinin iddia ettiği değerleri ihlal etmekle kalmayacak aynı zamanda İsrail'in Filistinlilere karşı işlediği suçların uluslararası arenada görmezden gelinmesi ve meşrulaştırılması anlamına da gelecektir. Bu tutum aynı zamanda Ortadoğu'da Müslüman halklara karşı düşmanlık politikalarının sahiplenilmesi anlamına da gelecektir.
Konuya duyarlı kuruluşlar olarak, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na, Dışişleri Bakanı'na ve diğer yetkililere, evrensel insan haklarını ve uluslar arası hukuku çiğneyen işgalci İsrail'in OECD'ye üyelik başvurusunu reddetme çağrısında bulunuyoruz. BM İnsan Hakları eski Raportörü ve uluslar arası hukuk uzmanı Prof. John Dugard'ın yaptığı hukuki çalışmayla da ifade edildiği şekilde İsrail uluslararası hukuka ve OECD standartlarına uygun davranmamaktadır.
İsrail kurulduğu tarihten bu yana sayısız zulme, vahşete imza atmıştır. Son olarak Birleşmiş Milletler Gerçekleri Araştırma Komisyonu'nun (UN Fact Finding Mission) 2008 yılında çoğu sivil 1.400'den fazla Filistinlinin ölümüyle sonuçlanan Dökme Kurşun Operasyonu'nda, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işleyen sorumluların soruşturulmasıyla ilgili önerilerini de yerine getirmemektedir.
İsrail Gazze'de 1,5 milyon insanın birçok temel hakkını ihlal eden yasadışı ambargoyu sürdürmektedir. İsrail 2004 Uluslararası Adalet Divanının (ICJ) Ayrımcı Duvar inşasının durdurulmasına ilişkin kararına rağmen duvarın inşasını sürdürmüştür. Filistin topraklarındaki devam eden işgalin yanı sıra; Filistinlilere uygulanan haksız gözaltı ve keyfi tutuklamalar da sürmektedir.
İsrail, Filistinlilerin tam bağımsız, özgür ve eşit bireyler olarak yaşama hakkını hiçe saymaktadır. İsrail yapmış olduğu bu tür uygulamalarla OECD'in insan hakları standartlarına aykırı davranmaktadır.
Şüphesiz bizler açısından OECD Batı merkezli ve kapitalist nitelikli bir uluslar arası organizasyon olarak dünya halklarının adalet temelinde bir refah özlemine tekabül eden bir kuruluş olarak görülemez. Bununla birlikte kendi sözleşme ve belirlemeleri esas alındığında dahi insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve uluslar arası hukuka saygı OECD üyeliği için ön koşul olarak tanımlanmaktadır. Siyonist işgal örneğinde ise tartışmazsız bir biçimde bu tanımların ihlal edildiği ortadadır ve İsrail'in üyeliği bu durumda OECD açısından keskin bir çelişki teşkil edecektir.
Kasım 2007'de OECD Konvansiyonuna İsrail'in girişiyle ilgili kabul edilen yol haritasında, "İsrail'in diğer üye ülkelerin paylaşmış olduğu temel değerleri yerine getirmesi gerektiği" ifade edilmiştir. Bu değerler; "hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygılı çoğulcu bir demokrasi, sürdürülebilir kalkınmaya dayalı şeffaf bir piyasa ekonomisine taraf olmak" gibi adımları içermektedir. Oysa İsrail sayısız BM Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi Kararlarını, Ayrımcı Duvar'la ilgili Uluslararası Adalet Divanı Kararlarını çiğnemektedir.
İsrail gibi işgalci ve yayılmacı bir gücün uluslararası zeminde ekonomik işbirliğini hedefleyen bir kuruluşa üyeliği aynı zamanda büyük bir çelişki demektir. İşgal ettiği topraklarda halkın ekonomik kaynaklarını sömüren, kendi vatandaşları için bu bölgelerde yerleşim birimleri kurarak demografik yapıyı tahrip eden, buraların su kaynaklarını tüketen, tarım alanlarını imha eden, hayvancılığı bitirmeye çalışan, işgal ettiği bölgelerde yaşayan insanları açlığa, sefalete mahkûm ederek ucuz işgücü deposu haline getiren bir güçle ekonomik işbirliği geliştirmenin işgal suçuna ortaklık dışında bir mantığının olabileceği düşünülemez.
İsrail'in OECD'ye girişinin kabul edilmesi, Filistinliler ve tüm dünyadaki vicdan sahibi insanlarca İsrail'in Filistinlilere uyguladığı ayrımcı, kolonyalist ve işgal politikalarına uluslararası bir katkı olarak anlaşılacaktır. Daha da ötesinde bu durum, hukukun üstünlüğüne zarar vereceği gibi, İsrail'in savaş suçları ve insanlığa karşı işlediği suçlarla ilgili mevcut dokunulmazlık kültürünün de güçlenmesi anlamına gelecektir.
Türkiye'nin İsrail'in OECD'ye girişini onaylamayacağını ve konuyla ilgili yapılacak oylamada ilgililerin veto yönünde oy kullanacağını umuyoruz. İsrail'in üyeliğinin kabulü, bölgedeki ırkçı ve işgalci militarizmi daha da güçlendirecek ve saldırgan politikalarla bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracaktır. Üyeliğin kabulü, bölgesel güvenliği daha derin bir krize sokacağı gibi ekonomik, sosyal ve politik kalkınmayı da engelleyecektir.
Bizler aşağıda imzası olan kuruluşlar olarak İsrail'in OECD'ye kabulünün İsrail'in işgalci politikalarına açık bir destek sağlayacağı gerçeğinden hareketle, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na, Dışişleri Bakanı'na ve diğer yetkililere Mayıs ayında yapılacak toplantıda İsrail'in OECD'ye kabul edilmemesi yönünde oy kullanılması çağrısında bulunuyoruz.
ÇAĞRICILAR
AKABE VAKFI ● AKDAV ● ARAŞTIRMA VE KÜLTÜR VAKFI ● ASDER ● HİKMET VAKFI ● İHH ● İNSAN VE MEDENİYET HAREKETİ ● MAZLUMDER ● MEDENİYET DERNEĞİ ● ÖZGÜR-DER